HAZİNE ADASI

HAZİNE ADASI

Haritalar güzel şeylerdir. Sınır hatları, çizgileri ve sembolleriyle sadece topografyayı değil tarihi de anlatır, uzaklıklar kadar detayları da kayıt altına alırlar. Sardunya adasına vardığımızda aldığımız harita gibi yerel turizm ofislerinde bedava dağıtılanlarda bile, en gösterişli GPS aletinden daha fazla romantizm ve entrika vardır. Bu yüzden bir resepsiyon görevlisi ya da tur rehberinin eline tükenmez kalemi alıp, sadece A noktasından B noktasına giden en kestirme yolu göstermek için haritanın her yerini çizdiğini görmek beni her zaman üzmüştür.

undefined

Koordinatlar, rakımlar ve ölçülerden oluşan bu yamalı bohçayı ortaya çıkarmak için hayatlarını ortaya koyan nice kaşif, denizci, pilot ve haritacının gösterdiği cesaret ve beceriye saygısızlık yapılıyormuş gibi gelir. Haritalar sıra dışı şeylerdir ve ona göre davranmak gerekir. Ama bakın işte Marcello eline keçe uçlu kalemini almış, 1:285.000 ölçekli Carta Stradale Sardegna haritamın renkli geometrisini pervasızca çizdiği karalamalarla mahvediyor.

Bir ortaçağ kalesini, deniz kenarında bir yat limanını, görülmeye değer güzellikte bir sahil yolunu ve aralarında İspanyol gözcü kuleleri ve anıt mezarlar da bulunan yüzlerce yıllık sayısız tarihi eseri düşüncesizce yapılmış tek bir hamleyle silip geçti. Tarihle coğrafyanın böyle bilinçsizce altüst edilmesine neden olan şey ise, benim biraz soğuk almış olmam.

undefined

Sardunya’ya gelmeden önceki iki hafta boyunca bisiklete binemedim. İlk hafta tamamen yatağa bağlı kaldım ve tepeme kadar Lemsip ve parasetamol dolu bir halde tam 32 saat aralıksız uyudum. Beş senedir geçirdiğim ilk gripti ve beni bir kedi yavrusu kadar güçsüz bıraktı. 

Ama çoğu Akdenizli gibi soğuk algınlığı kavramını algılamakta zorluk çeken Marcello’ya göre, bu önemli değil. Vücudumun optimum kapasitesinde olmadığını hem hareketlerimle, hem de sözlerimle defalarca ifade etmeye çalışmış olmama rağmen her seferinde gayet nazik ama boş bakan bir anlayışsızlıkla karşılaştım. Yumurta kremasının ne olduğunu açıklamak bile daha kolay olurdu. “Çok uzun olmayan bir güzergah önerebilir misin?” diye soruyorum, haritayı işaret ederek. “150 kilometre” cevabını alıyorum. “Hmm… Bu biraz uzun gibi. Epey de engebeli. Ve akciğerlerim hala biraz dolu.”

undefined

Marcello’nun zihninin, sert iklim yüzünden harekete geçen bir virüs kavramıyla boğuşmakta olduğu açıkça görülüyor. “150 kilometre” diye yineliyor. Haritayı alıyor ve hantal bir yumruyu tepesinden keser gibi görünen zikzaklı beyaz bir çizgiyi göstererek “Burası nasıl?” diye soruyorum. İşte o noktada Marcello ve keçe uçlu kaleminin saldırısı başlıyor. Yüzlerce yıllık keşif ve ölçüm çalışmalarını bir anda rezil ettikten sonra nihayet “Burası 40 kilometre daha kısa” diyor ama ses tonundan bir insanın niye böyle bir şey yapmak isteyeceğini hiç anlamadığı belli. (O zikzaklı beyaz çizgiyi unutmayın; ileride çok önemli bir rol oynayacak…) 

Hazine Adası yazısının tamamını Cyclist Türkiye Ekim sayısında bulabilirsiniz.

Benzer Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir