Otomobil severlere Ferrari’yi anlatmak ne kadar gereksizse bisiklet dünyasında da Colnago’nun tanıtıma ihtiyacı yok. 1980’lerin ortasında ilk karbon Colnago kadroları birlikte üreten bu iki İtalyan efsanesinin bir kez daha işbirliği yapmış olması gayet normal. Enzo Ferrari’nin ömrü Cavallino Rampante (şahlanan at) logosunu V1-r üzerinde görmeye yetmemiş ve halen 83 yaşında olan Ernesto Colnago da artık eskisi gibi atölyede çalışmıyor olabilir ama bu iki adamın hala çok güçlü bir etkisi var ve ben de bu son tasarımın özünde işte bu sihrin yeniden canlandığını görmeyi umuyordum.
Kıskanılacak bir mirasa sahip olan Colnago, müşteri çekmek için bugüne kadar hi-tec iddialarda bulunmaya, sayfalarca performans istatistiği yayınlamaya gerek duymamıştı ama devir değişiyor. Sadece pazardaki rekabet iyice amansız bir hale gelmekle kalmadı, profesyonel takımlar da (Colnago Europcar takımının sponsoru) bütün o çok önemli marjinal kazanımları giderek daha fazla talep etmeye başladılar ve ben Colnago’nun bütün bunlara V1-r ile cevap verdiğini düşünüyorum. Lansmanı geçen sonbahar, Colnago’nun amiral gemisi C60 ile neredeyse aynı zamanda yapıldı ve bana öyle geliyor ki bu iki bisiklet, iki farklı amaca hizmet etmek üzere geliştirildi. C60, markanın geleneğini en iyi şekilde taşıyan, safkan bir Colnago iken; V1-r, yeni nesil teknoloji düşkünü yarışçıları hedefleyen yüzlerce süper hafif, aero bisiklet modeliyle rekabet etmek üzere yapıldı.
İlk adım
Tayvan yapımı V1-r, üzerinde Colnago logosu taşıyan bugüne kadar üretilmiş en hafif kadro. Bunda malzeme seçimi ve sarımına rehberlik etmek üzere karbon fiber uzmanlığını projeye katan Ferrari’nin de payı var. 835 gram olduğu söylenen ağırlığıyla Pinarello Dogma F8’den daha hafif ama Cannondale SuperSixEvo ya da Trek Émonda gibilerinin yükselttiği çıtanın biraz gerisinde kalıyor. Tabii öte yandan, önde gelen F1 mühendislerinden oluşan bir ekip de herhalde aerodinamik hakkında bir iki şey biliyordur ve bu anlamda V1-r’ye epey bir özen gösterildiği açık. Bisikletin neredeyse bütün boruları kesik kanat profili (Kammtail) prensibine uyacak şekilde dizayn edilmiş, ön kenarları yuvarlatılmış ve kuyruğu köşeli bırakılmış. Colnago’ya (ve aynı konsepti kullanan diğer dikkate değer markalara) göre bu sayede bir taşla iki kuş vurulmuş oluyor. Klasik damla şeklinde kanat profilinin sağladığına benzer avantajların yanı sıra, kuyruğun kaldırılmış olması, rüzgarın farklı yönlerden estiği durumlarda bisikletin bütünsel performansını artırıyor. V1-r ile ilişkimiz olumlu başladı. Test modelimiz sadece kadro halinde geldiği için bisikleti istediğim gibi kurma özgürlüğüm vardı. İlk birkaç sürüşün oldukça kısa süreceğini ve rahatsız olursam daha konforlu bir modelle değiştirebileceğimi düşünerek, önce San Marco Aspide Superleggera marka karbon fiber sele taktım. Fakat hiç beklenmedik bir şekilde, çıktığım ilk turun ilk beş saati boyunca aklıma bile gelmedi ve altıncı saatin sonunda eve döndüğümde hala gayet iyi durumdaydım. Sürüşün verdiği hissi tarif etmem gerekirse, özellikle de bu acımasız selenin tümseklerde aldığı bütün sarsıntıyı bana olduğu gibi yansıttığını düşünürsek, konfor yelpazesinin sert tarafında ancak pek de rahatsız olmadığını söyleyebilirim. Bunun sebebi selenin sertliğini bisikletin etkisizleştirmesi değildi –ki pedlemesi az diye ille de rahatsız olması gerekmiyor- ama yine de kadronun yol sarsıntısıyla nasıl baş ettiğini görmek açısından faydalı oldu. Aslına bakarsanız yekpare karbon sele bütün bir test süreci boyunca yerinde kaldı ve değiştirme ihtiyacı hissetmedim.
Hareket vakti
V1-r için Campagnolo’nun sınırlı üretim Record RS vites grubu ve Mavic’in 125. Yıldönümü Ksyrium tekerlekleri gibi kıskanılacak donanım seçeneklerine sahip olduğum için şanslıydım. Bisikletin bundan daha fazla iyileştirilmesi pek mümkün değildi ve toplam ağırlığı sadece 6.5 kilo geldi. V1-r’nin harcadığım her eforun hakkını vereceğini hemen anladım. Sağlam yapılı; ve oldukça rijit tasarlanmış orta göbek yuvası alt boruyla geniş bir bağlantı oluşturuyor. Pedala her basışımda altımda sapasağlam durduğunu hissettim. Bisikletin ön kısmı da, bisiklet çatalından alın borusuna doğru esnemezliği memnuniyet verici Deda gidon ve gidon boğazı ile desteklenen bir güven duygusu yaratıyor.
Üst boru, yüksek kaliteli hafif kadrolarda gördüklerimizden biraz daha kalın ama bisikletin önüyle arkasını birbirine sıkı sıkı bağlı tutmakta oynadığı kritik rol düşünüldüğünde, kadroya eklediği fazladan birkaç gramın doğru kullanıldığına inanıyorum. V1-r’yi hangi pozisyonda kullanırsam kullanayım, ister sele dışında ister oturarak, ister tempoyu artırmak üzere öne eğilmiş, ister virajı alırken iyice yana yatmış olayım, yeteneklerinden kuşku duymadım. Sizi gizliden gizliye daha da fazlasını yapmaya iten bir bisiklet. Tabii benim bir bisikleti test edip de en azından bir-iki açık bulamadığım pek olmamıştır. Öncelikle eskiden beri sorun çıkaran arka fren konusu yine çirkin suratını göstermiş. Daha önce de söylediğim gibi arka fren kaliperini orta göbeğin altına koyma modası yarardan çok zarar getiriyor. En sık karşılaştığım sorunlar arasında jantın sık sık frene sürtmesi, kurulum zorluğu, fren kolunun süngersi hissi sayılabilir. Direct mount ön fren gerçekten harika ama bu durum arka frenin kötü performansını daha da öne çıkartıyor. Ayrıca doğrudan doğruya bisiklete ait bir sorun olmasa da Super Record RS vitesin ses yapmasını engellemek için sürekli ayar gerekiyor ki diğer vites grubu üreticileri bu sorunu çözmenin yollarını çoktan bulmuş görünüyorlar. Bu ufak tefek sorunların üstesinden gelinebileceğine ya da daha kabul edilebilir bir düzeye çekilebileceğine eminim; yani çok da önemli değiller. Bisiklet tartışmasız çok hızlı ve hızlıyken de çok yetenekli ama mükemmel diyemeyeceğim. Dik yokuşlarda hızlanmak istiyorsanız V1-r size engel olmayacak ama bugüne kadar kullandığım en iyi tırmanış bisikleti de değil. Aerodinamik özellikleri sadece yol testleriyle değerlendirmek kolay değil ve V1-r de kesinlikle son derece çevik ama bu alanda da en iyi performansı gösterdiği söylenemez. Peki can alıcı noktası nedir? Sonuçta bir Colnago olması dışında bu bisikleti mutlaka alınması gerekenler kategorisine sokacak belli bir üstün özellik göstermek zor. Ama çoğu bisikletçi için bu yeterli bir sebep; özellikle de bu modelde Ferrari ile işbirliği yapıldığı düşünülürse… Bana sorarsanız ben bu iki efsanevi beynin bir araya gelip çok sıra dışı bir şey üretmelerini beklerdim ama sürüşten keyif almış olsam da aradığım sihri hissedemedim.
E-Posta bültenimize abone olun, en son haber ve röpörtajlardan ilk sizin haberiniz olsun!
