Salcano Yerli Tur kapsamında uzun süredir
en heyecan duyduğumuz turlardan birini yapmak üzere ekip olarak Batman’a gidiyoruz. Batman denince aklımızdaki soru doğal olarak Hasankeyf’in baraj sularının altında ne zaman kaybolacağıydı. Bilindiği gibi 30.01.2016 tarihinde meclisten geçen torba yasayla bölgede yapılacak barajın onayı verilmişti. Dicle Nehri’nin üzerinde inşa edilmekte olan Ilısu Barajı, Hasankeyf’te yer alan taşınmaz tarihi eserleri yutacak, henüz kazı çalışmalarıyla ortaya çıkarılmayan binlerce yıllık tarih de baraj sularının altında batık kalacaktı.
Bölgeye vardığımızda adı konmamış bir durgunluk vardı şehirde. İsmi üzerinde Batman, kehanetini gerçekleştirememenin hüznünü yaşıyordu belki de. Üstüne üstlük Batman bölgedeki politik gerilimlerin stresini de üzerinde taşıyordu. Yerleşimini ve geçimini batıda şekillendirmiş yurttaşlardan olan bizler de bölgede yaşananları aktarmayı ve sular altında kalmadan Hasankeyf’i belki de son kez dergimize taşıyarak üzerimize düşen görevi yapmak istedik. Bu bölgede pedallarken, yakın gelecekte yaşanacaklar nedeniyle bisikletçinin doğa ve keşif sevgisinin romantizmini de tur boyunca doruklarda hissettik.
Batman’a varış
Havalimanına vardığımızda yağmurun yeni dinmiş olduğunu farkediyoruz, hava ise soğuk ama soğuğa rağmen içimiz bu bölgenin sıcak insanlarını dergimize taşıma isteğiyle kavruluyor. Böylece Batman Belediyesi’ni arıyoruz. Telefonu açan Batman Belediye Başkan Asistanı Sibel Bozkurt:”Hemen gelin, başkan bey sizi ağırlamaktan keyif duyacaktır” diyor. Hesapta yokken en üst üzeyde bir karşılama gerçekleşiyor.
Batman Belediye Başkanlığı binasına vardığımızda oldukça sıcak karşılanıyoruz.
Belediye personeli bizimle ilgilenirken kendimizi bir anda Batman Belediye Başkanı olarak atanan Vali Yardımcısı Ertuğ Şevket Aksoy’un makam odasında buluyoruz. Başkanın yaklaşımı ve bisiklete olan ilgisi dürüstçe söylemek gerekirse bizim için dahi beklenmedik bir gelişme oluyor. Bize, yakın bir zamanda edinmiş olduğu tur bisikletini anlatıyor, her akşam Gürkan Genç’in yazılarından bir iki bölüm okuduğunu belirtirken adeta gözlerinin içi gülüyor. Biraz sohbet ettikten sonra bizi yemeğe davet ediyor. Akşam nerede kalacağımızı planlayamamışken kendimi bir anda başkanın makam aracının içinde buluyorum. Aracın içinde giderken Batman Belediye Başkanı Ertuğ Şevket Aksoy bana şöyle diyor: “Önce sana bisikletimi göstermek istiyorum.” Ertuğ Şevket Aksoy, bisikleti ile yapacağı uzun turlardan bahsederken ben de O’na tecrübeli bir turcu olarak bisikleti hakkında yorumlarımı yapıyorum, lafı uzatmış olmalıyım ki Ertuğ Şevket Aksoy bir anda bisiklete atlıyor ve gözden kayboluyor. Korumalarını da bu şekilde atlattıktan sonra yemek yiyeceğimiz tesise doğru pedal sürmeye başlıyor. Böylece ben de makam arabasında korumalarla baş başa kalıyorum. Başkanın zırhlı aracının içinde giderken Ertuğ Şevket Aksoy bisikleti ile önümüzde pedallıyor. O sırada başkanın makamında söylediği şu sözleri hatırlıyorum: “Zorunlu olmasaydım her yere makam aracımla değil bisikletimle giderdim, bu sözlerimin içinde işe bisikletle gidip gelmek dahil.” Kısa bir süre sonra lokantaya varıyoruz. Tüm bu olanlardan şaşkınlığımı üzerimden atmaya çalışıyorum. Yemekte ise Ertuğ Şevket Aksoy bize şöyle söylüyor: “Buraya kadar geldiniz, biz de üzerimize düşeni yapalım, ihtiyaçlarınızı söyleyin.” Böylece sorunsuz bir tur gerçekleştirmek mümkün oluyor. O arada Mardin Belediyesi’nden gelecek ekibin de yola çıkmış olduğunu öğreniyoruz.
Onlarla buluşmadan önce doğma büyüme Batman’lı olan Batman Belediyesi çalışanlarından Hüseyin Badiç bize eşlik ediyor ve keşif turuna çıkıyoruz. Hüseyin abi bizi bölge hakkında bilgilendiriyor: “1930’lu yıllarda Batman’da pertol bulunmuş, 40’ların sonuna doğru ise çıkarılmaya başlanan petrol kuyuları günümüzde hala aktif. Yerli halk geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlıyor. Tarım alanlarında daha çok mercimek, buğday, arpa ve pamuk yetiştiriliyor. Bölgede üzüm bağları da göreceksiniz. Ormanlık alanımız yok, ama yolda fıstık ve badem ağaçları ile karşılaşacaksınız.” Hüseyin abiyi tanımaktan ve Batman’da yeni bir dost edinmekten çok mutlu oluyoruz. Kendisine yardımları için tekrar teşekkür ediyoruz.
Tur başlıyor
Ertesi sabah bisikletlerimizin ayarlarını yapıyor, sağanak yağan yağmurun dinmesini bekliyoruz. Yanımızda bu turda bize eşlik etmeye Mardin’den gelen Ali Çakas var. Ali Çakas milli olmayı başarmış bisiklet sporcularımızdan. Şu an Mardin Büyükşehir Belediyesi Bisiklet Takımı’nın antrenörlüğünü yapıyor. Yine Mardin Belediyesi’nin bize destek için görevlendirdiği Hıdır Parin de yanımızda. Hava tahminlerini sürekli kontrol ediyoruz, ama tahminlerin aksine bulutlar dağılmaktan uzak. Yine de sağanak yağış, yavaş yavaş birbirinden kopan kara bulutlarla yerini çisentiye bırakıyor, daha fazla beklemek istemiyoruz ve pedal basmaya başlıyoruz.
Güneydoğu yönünde bisikletlerimizi sürerken, ilk kilometrelerde şehri arkamızda bırakıyor, çok geçmeden Raman Dağı’nın eteklerindeki petrol kuyularına varıyoruz. Türkiye’nin yıllık petrol ihtiyacının yüzde yirmisini karşılayan bu petrol kuyuları aynı zamanda Batman-İskenderun boru hattı ile Dörtyol’dan Yumurtalık bölgesine gönderiliyormuş. Raman Dağı, ülkemizde bulunan ilk petrol yatağı olma özelliğini taşırken, 1288 metrelik zirvesiyle Raman Dağı da solumuzda yükseliyor. Pedal basmaya devam edip, şehirden uzaklaştıkça Dicle Nehri’ne ulaşmak için olanca hızımızla tekerlerimizi döndürmeye devam ediyoruz.
Bu bölümlerde stabilize yol yağan yağmur nedeniyle hızla geçtiğimiz bölümler oluyor. Raman Dağı’nı solumuza aldıktan sonra yol şartları değişiyor. Yeni dökülmüş asfalt, sürüşü daha eğlenceli ve hızlı bir hale getirirken sağımızda ve solumuzda beliren dağlık alanın içinde bisikletlerimizi doğuya doğru sürüyoruz. Birazdan geride bırakacağımız dağlar, güneyimizde akan Dicle Nehri’ne kısa bir süre daha perde oluyor.
Dicle Nehri ve Mağara Evler
Ve perde açılırken tatlı bir iniş başlıyor. İnişin başında yükselen iki minare Dicle Nehri’ni müjdeliyor. Su Çeken Köyü’ne böylece varıyor ve manzaranın güzelliği içinde kendimizi kaybediyoruz. Solumuzda beliren mağaralar ise Hasankeyf’in habercisi oluyor.
Hüseyin abinin sözleri kulaklarımızda çınlıyor: “Bu bölgede yüz binlerce mağara bulunmakta.”
Yolun kenarında yeşeren bitkiler ise hayvancılıktan geçimini sağlayan yerli halkın otlaklarını oluşturuyor. Biraz daha ilerledikten sonra sağımızda beliren onlarca koyun ve keçinin sevimli hallerini izlemek için pedal kesiyor ve duruyoruz. Yanımıza sürüsünü otlatmakta olan çoban Hüseyin Gezici geliyor: “Bu otlakları hayvanlarımız için kiraladık. Geçimimizi hayvancılıktan kazanırız. Batman’da yaşamaktan çok mutluyuz” diyor.
Dicle Nehri’ne ulaşana kadar güneşle aramıza giren kara bulutlar yavaş yavaş dağılmaya başlıyor. Hasankeyf, bize güzelliğini göstermek için dans eden tavuskuşları gibi bulutları yavaş yavaş dağıtıyor. Güneşin bulutların aralarından dağıttığı ışınlarıyla soğuk hava kırılıyor, termometre 13 dereceyi gösteriyor. Ve biz bisikletlerimiz üzerinde keşfimize devam ediyoruz. Hasankeyf’e varmadan önce Dicle Nehri’nin kenarında çiçeklerini açan badem ağaçları içimizdeki ruh halinin adeta dışa vurumunu oluşturuyor.
On iki bin yıllık tarih ve Ilısu Barajı
Hasankeyf’e vardığımızda Kesme Köprü’ye varmadan bizi çevreleyen dağların tepesindeki kayalara oyulmuş binlerce mağarayı gördüğümüzde: “Kim bilir kimlere ev sahipliği yapmıştır” diye düşünüyoruz. Ne yazık ki burada uzun uzun anlatma şansımız yok ama Hasankeyf’te yerleşimin on iki bin yıldan önceye dayandığını hatırlatmakta fayda var. Kaynaklar, bölgenin tarih boyunca Süryani, Ermeni, Kürt, Arap ve Türk etnik kökenli insanlara ev sahipliği yaptığını belirtiyor. Günümüzde ise Kürt kökenli vatandaşlarımız bölgede yoğun olarak yaşamakta. Tarih boyu bu topraklarda hüküm süren devletlere baktığımızda ise karşımıza Romalılar, Persler, Araplar, Türkler ve Moğollar gibi büyük imparatorluklara rast geliyoruz. Birçok defa el değiştiren Hasankeyf 1515 yılında ise Osmanlı İmparatorluğu’nun hakimiyetine giriyor. 12.000 yıldan daha eski bir geçmişe sahip olduğunu düşününce, toprağın üzerinde kalanlar bir yana ortaya çıkmayı bekleyen tarihin, baraj sularının altında kalacak olması hepimizi üzüyor.
Bölge halkı ise durumu şöyle açıklıyor: “Devlet büyüklerimiz barajın getirisi ile götürüsünü hesaplamış olmalı.”
Peki bu muhasebe yapılmış mı? Öncelikle baraj hakkında biraz bilgi vermek yerinde olacak. Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali projesini yürüten firma Cengiz İnşaat’ın web sitesinde belirtilen bilgilere göre, anlaşmanın 2007 yılında yapıldığı ve tahmini bitiş süresinin 2016 yılının sonu olarak belirlendiği yazıyor. Firma tarafından verilen bilgiye göre çeşitli nedenlerden ötürü inşaatın duraksamalar yaşadığı ve %75’inin tamamlanamadığı aynı duyuruda belirtilmekte. İnşaatın yapım bedeli ise 875.000.000 euro olarak açıklanmış. Ilısu Barajı, Atatürk Barajı’ndan sonra Türkiye’nin dolgu hacmi bakımından ikinci, güç olarak ise dördüncü barajı olduğu bilgisi verilmiş. Enerji Atlası tarafından yapılan habere göre Ilısu Barajı yıllık 3 milyar 833 milyon kilovatsaat elektrik enerjisi üretecek. Yine aynı haberde verilen rakamlara göre 2015 yılı elektrik tüketim verilerine göre Ilısu Barajı Türkiye’nin elektrik enerjisi ihtiyacının %1,45’ini karşılayacak.
Bu bilgiler ışığında Batman İl Kültür ve Turizm Müdürü İhsan Arslanlı’ya Ilısu Barajı’nın Hasankeyf’te ne gibi değişiklikler meydana getireceğini soruyoruz. İhsan Arslanlı sorularımıza şu şekilde cevaplıyor: “Ben kültür adamıyım. Hasankeyf, turistin kaynadığı bir yerdir. Hasankeyf’teki bir kültür varlığını ben dünyaya değişmem ama bazı gerçeklerin de üzerini örtemeyiz. Devletimiz, uzun vadeli stratejiler doğrultusunda burada bir baraj yapmak zorunda kalmıştır ve yapıyor. Burada devlet tarafından ideolojik davranılmamıştır. Fakat, bunun yerine ikamet edecek olan yeni Hasankeyf ile Hasankeyf Kalesi arasında yapılacak yeni teleferiklerle kültür varlıkları korunacaktır.”
“600 dönüm üzerine kültür parkı inşa edilmektedir. Bu kültür parkına taşınabilir tüm kültür varlıklarımızın nakil işlemleri başlatılmıştır. Bölgede şu an Zeynel Bey Türbesi’nin taşınması ile ilgili çalışmaları sizlerin de görmüş olması gerekmekte. Yani marka olan tarihi varlıklarımızı bütüncül şekilde korumak için devlet, trilyonlara bakmadan çalışmalarını sürdürüyor. Taşınacak kültürel varlıklarımız içinde; El Rızk Camiisi, İmam Abdullah Zaviyesi, Hamam, Koçlar Camiisi, Zeynel Bey Türbesi gibi gözle görülen ve sürekli gösterilmesi gerektiği düşünülen varlıklar kültür parkına taşınacaktır. Bu varlıkların kimisi 1.200 ton kimisi 1.700 tondur.”
“Bu kültür parkı ile birlikte projesi şu an teslim alınmış olan Hasankeyf müzesi ve endemik bitkiler için seramız bu 600 dönümlük kültür parkının içinde yer alacaktır. Kültür Parkı’nda teleferikler ile Hasankeyf Kalesi’ne çıkış sağlanacaktır. Önümüzdeki dönemde bu çalışmalarla daha güzel bir Hasankeyf ortaya çıkacak ve bölgeye daha fazla turistin çekilebileceğini göreceğiz. Tüm bu çalışmalarımızın yanında 3.000 dönüm üzerinde turizm gelişim bölgesi oluşturmak için Tarım Bakanlığı’na bağlı mera ve hazine arazilerini de projeye ilave ederek girişimlerimize başladık.”
“Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali projesine karşı çıkıp, eleştiri yapanlar bu projeye ideolojik yaklaşıyor, devletin uzun vadeli planlarını göz önünde bulundurmuyor, alternatif projeler de üretmiyorlar.”
Bu sayede devletin, yapılacak olan barajın bölgenin kültürel dokusuna vereceği zararı asgari boyutta tutmaya çalıştığını anlıyoruz. Hedeflerinde ülkenin uzun vadeli stratejileri ile örtüşen daha güzel bir Hasankeyf yapmak olduğunu berlirtiyorlar. Biz de turumuza devam ediyoruz.
Bölgenin kuzeyinde yapımı süren ve çoğunlukla kullanıma açılmış yeni yollar ve yerleşim alanları ile birlikte bölgede taşınabilir tüm eserler ile ilgili çalışmalarda sürdürülüyor. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın 11 Ağustos 1473 yılında Otlukbeli Savaşı’nda hayatını kaybeden oğlu Zeynel Bey için yaptırdığı söylenen Zeynel Bey Türbesi’nin nakli ile ilgili bir buçuk yıldan uzun süren çalışmalar sonuca yaklaşmış durumda. Zeynel Bey Türbesi 2km ötede yapılacak olan kültür parkına bütüncül şekilde nakledilecek. Bölgede cereyan eden sorunlar nedeniyle kazıların durdurulmuş olması ise taşınması planlanan diğer eserlerin ve barajın tamamlanacağı tarihin akıbeti hakkında soru işaretleri oluşturuyor.
Hasankeyf’te yemek molası verdikten sonra turumuz boyunca eksikliğini hissettiğimiz bir şey var. O da bir tırmanış. Dolayısıyla yakın bir gelecekte kaybolacak olan bu eşsiz manzaraya bir de yukarıdan bakmak için Hasankeyf’in arkasından dolaşmaya karar veriyoruz. 2012-2013 ve 2014 yıllarında gerçekleştirilen ve Salcano’nun sponsorluğunda yapılan MTB CUP Hasankeyf Uluslararası Dağ Bisiklet Yarışması’nın rotasını yine Salcano bisikletlerimizle takip ediyoruz. Salcano markasına dergimizin “Yerli Tur” bölümüne yapmış olduğu sponsorluk için teşekkür ederek bir sonraki sayımızın “Yerli Tur” bölümünde ise Mardin’de pedallayacağımızı belirtmek istiyoruz. Hasankeyf’i bisikletli veya bisikletsiz henüz görmediyseniz mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ediyoruz. Bölgede güvenlik sorunu var mı endişesi güdüyorsanız, yöre halkının şu sözlerine kulak veriniz: “Yıllardır medyada yer aldığı gibi değiliz. Bu coğrafyanın insanları medyada farklı gösteriliyor. Biz hepimiz kardeşiz, herkesi gelip kendi gözleriyle görmeye davet ediyoruz”