İrfan doping konusunu beraber işlemeyi teklif ettiğinde pek hevesli olmadım. Çünkü yıllar önce, özgür irademle bisikletteki doping olaylarıyla ilgili bir karara varmıştım. Doğrusu bu kararın beni getirdiği tavır ve tutumu ne ona ne de derginin okurlarına benimsetmek/savunmak zorunda kalmak istemedim. Ama kolay hayır diyebilen biri değilim. Tutumumu son bir kez daha açıklama fırsatını da kaçırmak istemedim. Üstelik doping olaylarını araştırırken zaman zaman çok da eğlendim.
Sevdiğim, hayran olduğum birçok sporcunun dopingli çıkmasıyla sırtımda ağırlaşan hüsran duyguları beni bir yol ayrımına getirmişti. Ya tamam, ya devam… Ya “bisiklet sporu”yla sadece pedal basarak ilgilenecektim ya da doping olayını sporun mütemmim bir cüzü olarak kabul edip ona göre bir tutum alacaktım.
Verdiğim karar beni de şaşırttı. Dopingi yol bisiklet ailesi üyelerinden biri olarak kabul ettim. Daha doğrusu, tüm ailenin nefret ettiği, huysuz, kötü, zalim bir hala olarak düşündüm. Sürekli mücadele etmek, kumpaslarına karşı uyanık olmak gereken kötücül bir akraba olarak görmeye başladım. Sizin ailenizde böyleleri var mı bilmem ama sonuçta o vicdansız hala da ailemizin bir ferdidir. Nefret de etsek, uzak da dursak aileyi sayarken onun da adını anmak zorundayız.
Dopingi böyle konumlandırınca, onu olduğundan büyük veya küçük görmeden, oyunun parametrelerinden biri olarak değerlendiriyorum artık. Peki ya ahlak, etik, hukuk, adalet, vicdan gibi kavramlar? O kavramları da önce kendimiz günlük hayatımıza uyarlayalım (mesela trafikte, sıra beklerken, KDV fişi isterken), sonra, aslen bir eğlence sektörü dalı olan spora ve bisiklete de bakarız. Cadı halaya karşı pür dikkat kalarak güzel ailemizin keyfini çıkaralım.
Elbette yazı ortağım İrfan Türetgen belki farklı düşünecektir ve onun açısını da okumayı çok isterim.
Sarper Günsal
Bisiklet sporunu sevenler için ne talihsizliktir ki, bu sporun tarihinde dopingin yeri hep büyük olmuştur. Bu yüzden de en sıkı doping kontrollerinin olduğu branşların başında yer bulmaktadır
Doping denince aklımda ilk beliren şey hayal kırıklığı oluyor ne yazık ki. Bisiklet sporu tarihindeki doping vakalarını incelediğimizde adını zaferlere yazdıran bir çoğunun listede olduğunu görmek üzüyor insanı. Diğer yanda adı dopingle anılmamış bisikletçilerin varlığı “Demek ki onsuz da oluyor” dedirtiyor. Yine de “Acaba henüz testlerle ortaya çıkmayan yeni bir madde mi kullanılıyor” sorusu geliyor aklıma. Yeni kurallar, cihazlar ve metotlar geliştiriliyor. Artık geriye dönük doping testleri de yapılmaya başlandı, caydırıcı olacağını düşünüyorum.
Şahsi fikrim, “profesyonel” anlamda bisiklet sporu zaten “sağlıklı yaşam” için yapılacak bir spor değil. Sele üstündeyken yollarda ciddi kazalara her an maruz kalınabilirken, yazın sıcağı teninizi kavuruyor, kışın soğuğu ciğerlerinizi. İnsanüstü bir eforla günde 5-6 saati bulan uzun sürüşler, vücut her anlamda sıfırı tüketiyor. Kalp-damar sistemi hep yük altında, bu ileri yaşlarınızda aort büyümesi, ritim bozukluklarına davetiye çıkarıyor. Gerçekten en zor spor dalları arasında sayılacak bir branş, bir de bu zorlukları hızlı aşmak için performans artırıcı madde alınırsa tamiri mümkün olmayacak zararlar çok uzakta olmuyor, maddi ve manevi.
Bisikletin profesyonel dünyasını çok yakından tanıyan Sarper Günsal’ın özenle seçtiği belli başlı doping olaylarının hikayesini ve maddenin etki şeklini kısa ve net şekilde sizlere aktarırken sadece performansı ne şekilde artırdığından bahsettik. Ama zararlarını anlatmadık, çünkü sayfalar yetmez yazmaya. En masum astım ilacının bile 3-5 tane “bilinen” yan etkisi var.
İşin bir de mekanik doping tarafı çıktı. Biri yakalandı, muhtemelen ilk değildi ama son da olmayacak büyük ihtimalle. Dram sporun olmazsa olmazı, temiz beklentilerle güzel mücadeleler izlemek hevesiyle…
İrfan Türetgen
Hiç tartışmasız en zor spor dallarından biri. Sistematik ve organize doping vakalarının neden eksik olmadığını anlamak zor olmuyor. Hele ki “herkes yapıyordu” diye bilinen bir dönemin izleri silinmemişken…
NELER YAPILMIŞ?
1886: Kokain
Etkisi: Merkezi sinir sistemini doğrudan uyaran bir maddedir. Geçici süre iyi hissettirir ve motivasyonu artırır.
Hikayesi: Galli bisikletçi Artur Linton kokain ve striknin karışımını performans artırmak amaçlı kullanmış.
1924: Striknin, kokain, aspirin, kloroform
Etkisi: İsim konmamış bu karışım, o yıllarda öncelikle yarış atlarında performans artırmak amacıyla kullanılmış. Karışımdaki kloroformun acı hissini azaltma işlevi vardı.
Hikayesi: 1920’lerin meşhur bisikletçileri Pelissier Kardeşler “dinamit” adını verdikleri bir karışımı kullandıklarını rahatlıkla gazetecilere söyleyebilmişlerdi.
1930
Fransa Turu kural kitabında organizasyonun “sporculara hap temini”nden sorumlu olmadığı belirtilmiş.
1949: Amfetamin
Etkisi: Merkezi sinir sisteminden dopamin denen nörötransmitter salınmasını teşvik eder. Saf bir güç hissi ve rahatlık sağlar. Yorgunluk az hissedilir, vücut alarm durumuna geçer.
Hikayesi: II. Dünya Savaşı’nda pilotlar uyanık kalsın diye geliştirilen ilaç mukavemet sporlarında kendine uygun bir kullanım buldu.1952’de Fausto Coppi bir söyleşide bu maddeyi kastederek “La Bomba” kullandığını söyledi. Ne sıklıkla kullandığı sorulduğunda ise gülerek “Sadece mutlaka gerektiğinde kullanıyorum. Yani hemen her zaman!” dedi.
1960: Dekstromoramide (Palfium)
Etkisi: Narkotik analjeziklerden olan bu madde ağrı kesici olarak kullanılmaktadır.
Hikayesi: Roger Riviere bacaklarındaki acıyı kesmek için kendisine bu maddeyi bol bol enjekte edince uyuşan elleri frenleri sıkamaz olmuş ve 1960 Fransa Turu’nda kariyerini bitiren bir kaza geçirmişti.
1960-2000: Pot Belge (Belçika çorbası): Kokain, eroin, amfetamin ve analjezik karışımı
Etkisi: “Bunu içmek için çılgın olmak lazım” denecek kadar kuvvetli bir karışım. Ağrı ve yorgunluk hissini azaltıp, motivasyon artırır.
Hikayesi: Bisiklet tarihinin en popüler maddesi. Belçikalı suvanyörlerin geliştirdiği, tarifi kişiden kişiye geçen, özellikle kış antrenmanlarında kullanılan (artık yarışlarda idrar testleri başlamıştı) ekstra güç veren bir madde.
1965
Etkisi: “The Anquetil Cocktail” olarak bilinen karışımda ağrı kesici, morfin ve palfium bulunmaktadır.
Hikayesi: 5 kez Fransa Bisiklet Turu şampiyonu Jacques Anquetil TV’deki bir tartışma programında “Bordeaux-Paris yarışının sadece su içerek koşulduğuna sadece aptallar inanır” diyerek doping yaptığını itiraf etti.
1967: Metilamfetamin, alkol, diüretik
Etkisi: Performans artıran uyarıcı etkiye sahip. Vücudu uyanık tutarak stres şartlarına hazır tutar.
Hikayesi: 13 Temmuz 1967 günü Fransa Turu’nun 13. Etabı’nda İngiliz sporcu Tom Simpson Mont Ventoux Dağı’nın eteklerinde doping, alkol ve sıcak nedeniyle yaşamını kaybetti. Bu olay bisiklet dünyasında anti doping hareketini ivmelendiren bir dönüm noktası olarak kabul edilir.
1 Haziran 1965
Bisiklet sporunda performans artırıcı ilaçlar yasaklandı.
1969: Reactivan (stimulant)
Etkisi: İştah kesici olarak piyasaya sunulmuş bu madde amfetamin gibi dopamin salınmasını teşvik ediyor ama gücü amfetaminden 10 kat daha zayıftır.
Hikayesi: 1969 İtalya Turu’nun 16. etabı’nda Eddy Merckx pozitif çıkarak yarıştan ihraç edildi.
1972: Otolog kan transferi
Etkisi: Sporcu formdayken kırmızı kan hücrelerinin sayısı artmıştır. Bu sayede kaslara daha fazla oksijen taşınır, aerobik kapasite ve dayanıklılık artar. Kan dopingi adıyla da bilinir.
Hikayesi: Finli orta mesafe koşucusu Lasse Viren form durumu yüksekken alıp sakladığı kendi kanını yarış öncesi vücuduna tekrar enjekte ederek 1972 ve 1976 Olimpiyatları’nda 4 altın madalya kazandı. Bu işlem o dönemde doping olarak kabul edilmiyordu.
1975: Kortizon
Etkisi: Hava pasajlarını açarak daha fazla oksijen girişi ve yoğun antrenman döneminde ağrı hissini azaltmaya yönelik kullanılmaktadır.
Hikayesi: Bernard Thevenet 1975 Fransa Turu’nu kortizon kullanarak kazandığını daha sonra itiraf etti. “sporculara hap temini”nden sorumlu olmadığı belirtilmiş.
1988: Probencid
Etkisi: Bu madde maskeleme ajanı olarak kullanılmıştır. Doping listesindeki yasaklı maddelerin idrarda gizlenmesi veya konsantrasyonlarının düşürülmesi amacıyla alınmaktadır.
Hikayesi: Aynı Fransa Turu’nda Pedro Delgado’ya yapılan testte bu madde çıktı. IOC’nin yasaklı maddeler listesinde olmasına karşın UCI listesinde probencid olmadığı için Delgado yarışa devam etti.
1988: Testosteron
Etkisi: Anabolik steroid olan bu madde kas kütlesini artırmak amacıyla kullanılır. Artan kas kütlesi ile daha fazla güç üretmek amaçlanır.
Hikayesi: Fransa Bisiklet Turu’nda Gert-Jan Theunisse’in kanında testosteron çıktı. O zamanın kurallarına göre kendisine 10 dakika zaman cezası verildi.
1989: Amfetamin
Etkisi: Uyarıcı etki yaparak yorgunluk hissini bir süre ortadan kaldırıyor.
Hikayesi:
Fransız
şampiyon Laurent Fignon’da Grand Prix de la Liberation yarışındaki takım zamana karşı yarışı sonrasında testte pozitif çıkmıştı.
1990’lar: EPO
Etkisi: EPO (eritropoetin) kemik iliğinde kırmızı kan hücrelerinin çoğalmasını uyaran bir hormondur. Aerobik performansta %10’a kadar artış sağlamaktadır.
Hikayesi: Aslında bir kanser ilacı ama 80’lerin sonundan günümüze kadar bisiklet sporundaki inanılmaz performansların baş sorumlusu. O dönemin profesyonel bisikletçilerin yarısının bu maddeyi kullandığı düşünülüyor. Lance Armstrong, Marco Pantani, Jan Ullrich ve aklınıza kim gelirse…
1998: Anabolik
Etkisi: Kas kütlesinde artış sağlayan bir steroidtir. Sporcunun daha yoğun antrenman yükünü taşımasına yardım eder.
Hikayesi: 1998 Fransa Turu’ndaki “Festina Skandalı”nda adı geçen maddelerden biri de meşhur “nandrolone”du.
2002: HGH
Etkisi: İnsan büyüme hormonudur. Anabolik olup kaslarda kütle artışı, yağ depolarının boşaltılması ve kısalan dinlenme süresiyle ilişkilendirilir.
Hikayesi: Filippo Simeoni ünlü doktor Michele Ferrari’nin kendisine EPO ile beraber HGH kullandırdığını da itiraf etti.
2003: Salbutamol
Etkisi: Normal bireylerde performans artışı sağlamadığına dair onlarca bilimsel çalışma vardır. Astımlı bireylerde solunum yollarını açarak daha kolay oksijen taşınmasını sağlamaktadır.
Hikayesi: Nedense bisikletçilerin çoğu astım hastasıdır ve bunun için de salbutamol kullanır. Yalnız bazen Alessandro Petacchi gibi ölçüyü kaçırıp ceza alanlara da rastlanır.
2007: Homolog kan transferi
Etkisi: Daha fazla sayıda kırmızı kan hücresine sahip başkasının kanını kendi vücuduna transfer ederek performans artışı sağlamak amaçlanmıştır.
Hikayesi: Fransa Turu’nda başkasının kanıyla doping yaptığı gerekçesiyle Alexander Vinokurov yarıştan ihraç edildi. Babasının kanını transfer ettiği iddialarına karşılık Vino “Bu çok saçma, babamın kanını almış olsam testte votkadan pozitif çıkardım” diye dalgasını geçti.
2010: Clenbuterol
Etkisi: Metabolik olarak yağ yakımını hızlandırırken, anabolik açıdan çok etkin değildir. Öte yandan salbutamol benzeri etkinliği de vardır.
Hikayesi: Alberto Contador’un 2 Büyük Tur zaferinin elinden alınmasına yol açan meşhur olay. Contador pozitif testi yediği inek etine bağlamıştı. Birkaç yıl sonra Michael Rogers da aynı maddeden yakalandı ama o masumiyetini ispat etmeyi başardı.
2013: EPO
Etkisi: EPO (eritropoetin) kemik iliğinde kırmızı kan hücrelerinin çoğalmasını uyaran bir hormondur. Aerobik performansta %10’a kadar artış sağlamaktadır.
Hikayesi: 7 kez Fransa Turu şampiyonu olan Lance Armstrong, Oprah Winfrey ile yaptığı söyleşide 1995-2005 arası dönemde hem EPO hem de kan transferini yaptığını kabul etti.
2016: Meldonium
Etkisi: Orta düzeyde uyarıcı etkiye sahiptir. Kan damarlarını genişleterek kan akışını hızlandırma etkisi vardır.
Hikayesi: Çoğu Rus sporcunun başındaki en büyük bela. Madde kullanıldıktan sonra vücutta aylar boyu kalması nedeniyle 1 Ocak’tan itibaren bir çok sporcu teste takıldı. Bu etkiyi hesaplamayan WADA büyük eleştiri aldı.
Uyarı: Etken maddelerin performans artışına olan katkıları sadece bilgi vermek amacıyla yazılmıştır. Bu maddelerin çoğunun son derece zararlı, hatta ölümcül yan etkileri bulunmaktadır.