Bir yol bisikleti yarışını yerinde izlemek isteyenler için, Paris’in 86km kuzey-doğusundaki Compiégne şehrinden başlayarak, toplamda 29 pavé sektörden geçen ve Fransa-Belçika sınırındaki Roubaix şehrinin o muhteşem Jean Stablinski Veledromu’nda son bulan, 257 km uzunluğundaki tek günlük bahar klasiği Paris-Roubaix’nin en doğru seçeneklerden biri olduğu söylenebilir.
Yarışı birden fazla noktada takip etmek isteyen azimli bir seyirci, iyi bir planlama ile;
-Compiégne (Takım tanıtımı, Yarış başlangıcı),
-Trouée d’Arenberg (5 yıldızlı 3 pavé sektörden biri)
-Roubaix Veledrom (Final ve podyum) üçlemesine tanık olabilir.
Bendeniz de 116. edisyonunda, Paris – Roubaix’yi bu üç şehirde, yerinde izleme keyfine erişmiş biriyim artık.
Bu yılki edisyon; 54km kala peloton içerisinden solo atak yapan Peter Sagan’ın kaçış grubunu yakalaması ve yarışın başından itibaren orjinal kaçış grubunda yer alan Silvan Dillier’in ona tutunarak, velodromda ikili sprinte girmeleri sonucu gelen muhteşem final, ve ne yazık ki Veranda’s Willems bisikletçisi Michael Goolaerts’ın yarış sırasında kalbinin durması sonucu hayatını kaybetmesi ile hatırlanacak.
Ülkemizde yol yarışları tutkunlarının günden güne arttığını düşünürsek, paylaşacağım deneyimimin, Bahar Klasikleri coğrafyasındaki bisiklet kültürüne dair bir ipucu vermesini ve önümüzdeki yıllarda Paris – Roubaix izlemeye gideceklere yardımcı olmasını ümit ederek detaylara geçiyorum.
Compiégne – Takım Tanıtımı
Yarıştan bir gün önce düzenlenen takım tanıtımı etkinliklerinde, bu coğrafyada bisiklet yarışlarına duyulan ilginin seviyesi ve bu ilginin kuşaktan kuşağa aktarıldığı gerçeği; izleyiciler arasında 75-80 yaşlarındaki dedenin, 7-8 yaşlarındaki torunu ile aynı heyecanı duyarak ön saflarda yer almasından anlaşılabiliyordu.
Paris – Roubaix yarışı her yıl genç yaşlı binlerce bisikletsevere ev sahipliği yapıyor
Etkinlikler, ilk olarak şarkılarının tamamı bisiklet ile ilgili olan Les Chasse-Patates grubunun bisiklet mayo ve kepleri ile sahne alması ile başladı. Organizasyonun onur konuğu, 82 yaşındaki L’éternal Second (ebedi ikinci) Raymond Poulidor’u da sahneye alan grup üyeleri bekleyenleri çoşturdular. İcra ettikleri müziği beğendiğimi söyleyemeyeceğim ama Paris – Roubaix şarkısı günlerdir dilimden düşmüyor!
Start noktasının etrafında hem yiyecek – içecek hem de takım formaları ve bisiklet ile ilgili hediyelik eşyaların satıldığı standlar bulunuyordu. Tanıtımdan saatler önce dahi gelseniz keyifli vakit geçirebileceğinizin garantisini verebilirim.
Oluşturulan dev Paris-Roubaix çadırında yarış ile ilgili bileklik, şapka, bardak vs gibi ürünler dağıtıldı. Kazananın evine götüreceği pavé ödül ile fotoğrafınızı çektirip baskısını alma imkanı da vardı.
Sporcular sahneye gelmeden önce, ilgileri üzerine toplayan ilk kişi 2012 Fransa Bayanlar Ulusal Yol Yarışı Şampiyonu, eski bisikletçi, yeni Eurosport muhabiri, Tony Gallopin’in eşi Marion Rousse Gallopin oldu.
Her takımdan ilgi gören sporcular olması elbette kaçınılmazdı ama normal olarak Fransız takımlarına ayrı bir ilgi vardı. Bir de aynı oranda Quick Step takımına elbette. Sunucunun ‘yarın kim kazanır?’ sorusuna hep bir ağızdan son derece objektif olarak (!) ‘Arnaud Demare’ (Fransa ulusal yol yarışı şampiyonu) yanıtı geldi 🙂
Günün yıldızı, ertesi gün veledromun da yıldızı olacak olan Peter Sagan idi. Sagan’ın rock star gibi ilgi gördüğünü duyardım, okurdum ama canlı tanıklık ettiğimde anladığım şudur bu adamın enerjisi anında çevresine yayılıyor. Elinde GoPro ile sahneye çıktığında bir küçük çocuk gibi arkadaşlarını heyecan ile kameraya alırken, röportaj verirken sunucunun sorduğu soruyu anlamayıp ‘r’ leri bastırarak ‘sorry’ derken, seyirciyi selamlarken, yani her hareketinde çok sempatikti. ‘Yarışta nasıl savunma yapmayı planlıyorsun?’ sorusuna ‘En iyi savunma ataktır’ yanıtını vererek ertesi gün ne yapacağını da açık ediyordu aslında.
Aşağıdaki fotoğrafta pavé ödüle ‘yarın seni eve götüreceğim’ der gibi bakmıyor mu?
Tamam, Sagan süper cool, sempatik ama Daniel Oss’un da karizma açısından geri kalmadığını belirtmeliyim.
Marcus Burghardt’ı da eklersek işte bu üçlü hem çok sempatik hem çok başarılı.
Sporcular birbiri ardına sahneye gelirken, tırmanışçı-sprinter fiziklerinin farklılığının bu kadar belirgin olması, yıllardır yarış izleyen bir bisiklet sever olmama rağmen beni oldukça şaşırttı. Bakınız Lotto NL Jumbo takımı. Takım sporcularının hepsini tanımayanlar bile kimin sprinter olduğunu anlamakta zorlanmaz sanırım.
BMC takımı sahneye çıktığında, 2017 Paris – Roubaix şampiyonu olmasına rağmen Greg Van Avermaet’ın bir şampiyon gibi karşılanmadığını söyleyebilirim. Degenkolb, Hayman, Terpstra gibi eski şampiyonlar ve Sagan, Damare, Gilbert gibi gönüllerin şampiyonları kadar alkış desteği almadı.
İmza almak için hazırlıklı gelen bisiklet severlerin çağrılarına başta Laporte, Trentin, Demare ve Van Avermaet olmak üzere bir çok bisikletçi yanıt verdiler.
Tanıtım sonrası takım otobüslerine giderken yakaladığım Quick-Step bisikletçilerinden Terpstra, Lampaert, Stybar, Keisse imza dağıtarak yürürken ve hayranları ile fotoğraf çektirirlerken, korumaları Philip Gilbert’in yanına bile yaklaştırmadılar.
2012 Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu Kuşadası-İzmir etabında, gerçekleştirdiği solo kaçışla arkadaki grupla arasındaki farkı 15 saniyeye kadar açan ancak son virajda düşerek zinciri çıkan, buna rağmen kalkıp devam edip etabı kazanan Iljo Keisse’ye ‘İzmir’den geliyorum’ dediğimde İzmir’in onun için unutulmaz olduğunu belirterek şehrimize selamlarını iletti.
Bisiklet sporun bu üst düzey sporcularına bu kadar yakın olabilmek, onlar ile bir kaç cümle sohbet edebilmek bile bu sporu sevmek için bir neden daha 🙂
Paris Roubaix takım tanıtımına gideceklere tavsiye ; Eğer daha çok sporcu ile fotoğraf çektirmek, onlar ile konuşmak istiyorsanız takım otobüslerine giden yolda kenarda beklemek yeterli. Ancak takım tanıtımını sahne tarafında seyircilerin arasında izlemek istiyorsanız sadece son takımı otobüslerine giderken yakalama imkanı bulabilirsiniz.
Yarış Günü
Yarışı izlemek için bir kaç plan arasından tercih yapmak gerekiyor.
-Compiégne’de Start, ardından yarışı izlemeyi seçtiğiniz pavé sektöre, ve daha sonra Roubaix’de veledroma gitmek,
-Yarış başlangıcında direkt Arenberg yokuşuna gidip tüm günü sadece Arenberg’de geçirmek ve sektörün girişine kurulan dev ekrandan yarışı izlemek,
-Sadece Veledroma gidip yarışın tamamını dev ekrandan izlemek,
-Profesyonel tur şirketlerinin bu yarış için düzenlediği, her üç şehiri de kapsayan ingilizce rehber eşliğindeki paket turlara katılmak.
Ben yarış başlangıcında Arenberg’e giderek ortamın tadını çıkartıp, pelotonun geçişinin ardından da Roubaix Veledroma gitmeyi tercih ettim.
Trouée d’Arenberg
Arenberg Tren İstasyonu’na (pavé sektörün başlangıç noktası), bir kaç saat sonra sporcuların geçeceği yoldan, etrafa park edilmiş sayısız karavan ve Arenberg maden ocaklarına inen asansörlerin manzaraları eşliğinde tersten yürüyerek (yaklaşık 1.5 km) ulaşılabiliyor.
Yarış öncesi ben de yağmur yağsın da çamur olsun diyen gaddar bisiklet izleyicisi noktasına gelmiştim. Ancak hava tam aksine alabildiğine sıcaktı. Bu da Arenberg’i tam bir karnaval alanına çevirmişti. İzleyenler arasında;
-Yanında getirdiği radyodan yarışı dinleyen deneyimli yarış severler (telefon aplikasyonlarından yarışı izlemek pek mümkün olmadı, ormanın ortasında internet çekim gücü çok iyi değildi),
-Tüketilen alkolün de etkisiyle çırılçıplak soyunup pavé sektörde aşağı yukarı koşturan çılgınlar,
-Mangalını yakmış sosislerini pişiren gençler,
-Bebeklerini de sırtlanmış gelmiş çiftler gibi çok çeşitli bir seyirci topluluğu bulunuyordu.
Yaklaşık 2,5 km uzunluğundaki yokuşun etrafı Fransız ve Belçikalı yarış severlerin yanı sıra çok sayıda da Britanyalı tarafından kuşatılmıştı.
Elbette insanlar saatlerce sektör profillerinin ardında ayakta beklemiyorlardı. Ya portatif sandalyeleri ile sektörün kenarında ya da etraftaki ormanda piknik modunda keyif sürüyorlardı.
İkonik fotoğraf çekmek isteyenler için, sektörün başında bulunan üst geçit doğru bekleme noktası olmakla birlikte, gidonlarının barlarından tutmuş, 40-45 km hız ile sarsılarak geçen bisikletçileri görme ve o tarif edilemez sesi duyma isteği ağır basanlar için sektör kenarında pozisyon almayı tercih etmek gerekiyordu.
Paris – Roubaix benzeri olmayan bir yarıştır, zira bir tek P-R’de Trouée d’Arenberg’den geçmek zorundasınız
Seyirci olarak, oluşabilecek kaza ya da belenmedik durumlara karşın dikkatli olmak gerekiyordu. Zira hatırlayabileceğimiz gibi; Peter Sagan, Ronde Van Vlaanderen 2017’de seyircinin profile astığa cekete takılıp Greg Van Avermaet ve Oliver Naesen ile birlikte düşmüştü. Bu yarışta ekranlara yansımamış ama AG2R La Mondiale takım aracı, tam önümüzden geçerken, arkasında kalan bisikletçiye yol verebilmek için, bulunduğumuz platforma neredeyse değecek kadar yaklaştığından, fotoğraf çekmek için yola doğru eğilen biz seyircilere çarpması an meselesi idi.
Bisikletçiler tek tek veya gruplar halinde sektörden geçerlerken, oldukça arkada kalan sporculara da desteğimizi eksik etmedik elbette.
Ana grubun geçişinin ardından pavé taşlar arasında kalan lastik izlerini görünce, bisikletçilerin bu sporun zorluklarına nasıl dayanabildiklerine bir kez daha hayret ettim.
Pelotonun ardından hızla arabaya ulaşıp Roubaix’e gitmeyi planlamak ile birlikte polislerin geçişleri açması ve neredeyse 1.5 km uzaktaki araca ulaşmak ve yoğun Arenberg trafiğinde Roubaix yoluna çıkmak tahmin ettiğimden epeyce uzun sürdü.
Roubaix – Jean Stablinski Veledromu
Arenberg’den takım araçlarını takip ederek Roubaix’e hızla ilerlerken Movistar takım aracını görünce peşine takılıp şehre daha hızlı ulaşacağımı zannetmekle bir hata yapmış oldum. Çünkü görevlilerin kapattığı yoldan Movistar aracı geçerken, normal olarak beni almadılar. Roubaix’de navigasyonun verdiği yolu takiple velodroma ulaşmak mümkün değildi. Yolların çoğu kapatılmıştı. Ama yılmayarak arka yollardan dolaşarak ulaşmayı başardım. Veledromun ana kapısından girip yer bulma ile vakit kaybetmemek için, ilk ulaştığım boşluğa tırmanarak kendimi seyircilerin içine attım. Yarışın bitmesine yaklaşık 20 dakika vardı.
Dev ekrandan Sagan ile Dillier’in geldiğini gördüğümde, PCS’den Silvan Dillier’in sprint verilerini kontrol ettim. Kağıt üzerinde Sagan’ın sprinti alma ihtimali yüksek olmasına rağmen, bisiklet sporu her türlü sürprize açık olduğundan, veledromdaki kalabalığın heyecanı bir an için bile azalmadı. Zira birçok bisiklet severin hafızasında 2016 Paris-Roubaix’de Hayman’ın sprintteki zaferi canlanmıştı.
İşte final!
Bisikletçilerin veledroma girmek üzere olduklarını ekrandan gördüğümüz an…
Gözümüzün giriş noktasına takıldığı saniyelerdeki sessizlik…
Sagan ve Dillier veledroma girdiklerinde oluşan uğultu…
Seyircilerin tamamının çığlık çığlığa bir halde 1,5 turun tamamlanmasına eşlik etmesi…
Ve Sagan’ın zaferi…!
Yarış sonuçlarını takip edenler, Paris-Roubaix resmi hesabının yayınladığı aşağıdaki fotoğrafı görmüştür.
Sıradaki ise, bu kareden bir kaç saniye önce benim çektiğim fotoğraf.
Yarışı izlemeye gittiğinizde hangi noktada duracağınızı, hangi ana tanıklık edeceğinizi, kimleri yakından görüp bir kaç cümle sohbet etme fırsatı bulacağınızı kestirmek zor. Ancak hayatınız boyunca unutamayacağınız anlara tanıklık edeceğinizin garantisi var…
Yarış Sonrası
Tony Martin’ in yarış sonu sarkan dudağını da görme şerefine erişmiş biri olarak çıkışa doğru ilerlerken, takım otobüslerine giden bisikletçileri (tanıtım gününden farklı olarak bu kez perişan halde) görmek mümkündü 🙂
Katusha Alpecin otobüsünün yanında elma yemekte olan Kittel ile karşılaştığımda, televizyonda izlerken ‘..bu yıl kilo mu almış, nasıl tırmanacak büyük turlarda dağları..’ dediğim sporcunun ne kadar da zayıf olduğunu farkederek bir kez daha şaşırdım. Çok yorgun olduğu belli idi. Ama yine de kimseyi kırmadı ve herkes ile fotoğraf çektirdi. Aynısını EF Education aracının yanında valizini kurcalamakta olan Taylor Phinney için söyleyemeyeceğim. Yanımdaki ‘Hey Taylor, photo’ diye seslenen vatandaşa bakıp kafasını tekrar indirip valizini kurcalamaya ve yanındaki Sep Vanmarcke ile sohbet etmeye devam etti. Ama Phinney’ e haksızlık etmek istemem, görüntüsü konusunda takıntılı olan sanatçı ruhlu bisikletçimiz (geçirdiği büyük kazadan sonra iyileşme sürecinde resim yapmaya başladığını hatırlarsınız) kim bilir valizinde hangi önemli eşyasını arıyordu.
Yarış sonrası en üzgün görünen kişi Sep Vanmarcke idi. Yine olmadı Sep, üzgünüm…
Bisiklet teknik detayları konusunda daha meraklı olan sporseverler için, teknikerlerin bisikletleri temizlemelerini izlemek de başka bir keyif unsuru olabilir.
Takım otobüslerinden suluk kapmayı da başardım ancak hayaller Sky, Quick-Step, Bora, Trek iken, gerçek Aqua Protect oldu. Bir sonraki gidişte hedefim daha büyük, artık nerede durmam gerektiğini biliyorum 🙂
Peter Sagan’ın kariyerinin belki de en önemli galibiyetine canlı tanıklık ettiğim, Arenberg ve veledromdaki muhteşem coşkuya katıldığım, bisiklet sever bir ülkede bu işlerin nasıl da güzel takip edilebildiğini gözlemlediğim için süper şanslı ve mutlu hissettiğim bu ortamdan, önümüzdeki yıllarda diğer bahar klasiklerini de yerinde izlemek için gelmeye söz vererek ayrıldım…
Twitter: @bozkurt_aylin)