Alex Kirsch
WB Aqua Protect Veranclassic
İnsanlar bana sıklıkla neden hala bir WorldTour takımında olmadığımı sorup durdu. 2014 sezonunun sonunda profesyonel olmaya karar verdiğimde, yaş grubumda çok fazla yetenekli isim vardı. Tiesj Benoot, Rick Zabel, Dylan van Baarle, Caleb Ewan… WorldTour takımları tercihlerini dünyanın en iyi U23 bisikletçilerinden yana kullanır. İyi bir yıl geçirmiş olsam bile benden daha iyileri vardı.
2014 yılının sonunda Trek Factory Racin takımında stajyer rolündeydim. Ve bunun için takıma minnettardım. Her şeyin yolunda gideceğini düşünüyordum. Ama bir Pro-Kıta takımıyla profesyonel olabildim. İyi bir çevrede değildik ve bu deneyim benim için bir felakete dönüştü. Kötü bir ortam genç bisikletçiye pahalıyla patlayabilir. Bir antrenörümüz ve gerçek bir planımız yoktu. Gençtim ve etrafımda olup bitenlerin ne anlama geldiğini bilmiyordum. Eğer bisiklet dünyası buysa gerçekten profesyonel olmayı isteyip istemediğimi sorgulamaya başladım.
Sonuç olarak bu durum beni geliştirdi ve daha güçlü biri yaptı. O zamanlar bunun farkına varamamıştım ama geriye dönüp baktığımda, bundan bazı dersler çıkardığımı görebiliyorum. Ben durum ve olaylara her zaman farklı yönden bakan bir insanım. Yalnızca iyi bir bisikletçi olmak istemiyordum, ayrıca yaşamıma karşı da iyi bir yaklaşıma sahip olmak istiyordum.
Tüm ilgilimi bisiklete çevirmeden önce eğitimime yoğunlaştım. Ekonomi alanında derece yaptım. 21 yaşında bisiklete odaklanmaya başladığımda kimse bana inanmadı çünkü alt kategorilerden itibaren yükselen bir yıldız değildim.
Benim adıma her şey, etrafımdaki insanların başarabileceğime inanmaya başladığı 2016 yılında değişti. Lüksemburg Turu’ndaki o anı hala çok iyi hatırlıyorum. Liderler Ciolek, Gerdermnn ve Wegmann gibi büyük isimlerin olduğu bir takımdaydım. Hala gençtim ve görevim yardım etmekti ama sezon sonu kontratım sona eriyordu ve kendimi ülkemin topraklarında göstermek istiyordum.
Bisikletçi olarak kimliğime uyan bir yarıştı ve her daim motiveydim, ama Lüksemburg Turu öncesi bacaklarımda çok fazla yarış kilometresi yoktu. Durum üzerine biraz düşündüm ve yarış için gerçekten çok sıkı hazırlandım. Yarışlarda olduğundan daha fazla kendimi antrenmanlarda zorlamıştım.
Eğer iyi bir prolog etabı çıkarabilirsem, iyi bir sonuç için şansa sahip olabileceğimi düşünüyordum. Özellikle prolog üzerine yoğunlaştım ama gün sonunda iyi bir sonuç elde edemedim. Elimdeki fırsatı kaçırdığımı düşünüyordum.
Ardından ilk zirve finişinde Philippe Gilbert’in ardından üçüncü oldum. Gilbert beni bitiş çizgisine metreler kala yakalamıştı. Yarışı da genel klasmanın üçüncü basamağında tamamladım. Elde ettiğim sonuçla gurur duyuyordum çünkü kaderime lanet okuyarak pes etmemiştim. O ruh halinden sıyrıldım ve yarışa en iyi şekilde hazırlanmak için elimden geleni yaptım.
Doğru yolda olduğumu gösteren belirtilerden biri de geçtiğimiz yıl koşulan Le Samyn’di. Hedef yarışımdı ve yarışı ikinci bitirdim. Benim içim önemli bir sonuçtu. Klasik sezonunun üçüncü yarışıydı ve takıma bana güvendiği için bir şeyleri geri vermek istiyordum. Bu yıl da aynı yarışta yer aldım ama gergindim. Tekrardan iyi bir sonuca imza atmak istiyordum. Yarışta Terpstra ve Gilbert’in de olacağını öğrendiğimde, “Aman tanırım! başka bir seviye olacak” dedim. Yarışın bir bölümünde çapraz rüzgar vardı ve peloton bölündü. Önde yalnızca sekiz kişi vardık – altı Quick Step bisikletçisi ile ben ve bir başka bisikletçi daha. Diğer tüm Quick Step bisikletçilerinin arasından sıyrılmak ve Terpstra ile Gilbert’le birlikte finişe gelmek benim için büyük bir andı. Yarışı altıncı sırada tamamladım.
Bu sezon en az bir kere atak yapmadığım tek bir yarış hatırlamıyorum.
Takımımda liderlik rolüne sahibim ve bu her zaman rahat ettiğim bir durum değil. Bunu kabullenmek ve sorumluluğumun üstesinden daha iyi gelebilmek için çalışıyorum.
Artık hedefim WordlTour sahnesine çıkmak ve eğer sonuçlarıma bakarsanız, her zaman istikrarlı dereceler aldığımı görürsünüz. Flanders’ı kazanacak tarzda bir bisikletçi değilim ama her zaman yarışta bir etki yaratmak için deneyeceğim. Pelotonda geride kalmayı bekleyen bisikletçilerden biri değilim. Farklı düşünmeyi seviyorum.
Gent-Wevelgem’de kaçıştayken gruba atak çektim çünkü eğer Kemmelberg’e iyi bir pozisyonda girersem kayda değer bir sonuç alabileceğimi biliyordum. O gün kendimi gösteriyor olmaktan büyük keyif aldım. Hoşlandığım yarış tarzı buydu. Grup bizi yakaladığında ufak bir hata yaptım ve biraz da olsa olmam gerekenin dışında bir pozisyonda yakalandım. Yarış parkurunu daha iyi biliyor olmalıydım. Eğer öyle olsaydı daha iyi bir sonuca imza atabilirdim.
Flanders’da Mads Pedersen grubunun gittiği yerde atak yapmak planımdı. Grupla aramızda köprü kurmayı denedim ama beş bisikletçiye karşı tek başıma bunu denemek işe yaramadı ve ben de kaderime razı geldim.
Ama sonuçlar her şey demek değildir, bu nedenle kendini göstermeli ve sana güvenecek bir takım olduğunu umut etmelisin. Hala gelişimim devam ediyor, hala gösterecek çok özelliğim olduğunu hissediyorum.
Fotoğraflar: Serge Waldbillig/Luxemburger Wort
Yazının orijinaline develo.cc adresinden ulaşabilirsiniz