Bizimle iletişime geçin

Editoryal

TAKIM BOYUTLARI

Avusturyalı genç yarışçı Lukas Pöstlberger, geçen Nisan ayında koşulan karlı bir Tour de Romandie yarışının ardında otel odasında ısınmaya çalışıyordu. Kapı çalındı. Bora-Hansgrohe takım direktörü bazı haberlerle içeriye girdi: “İtalya Turu’nda yarışacaksın.”

Yarış sekiz gün sonra start alacaktı. Daha önce hiç Büyük Tur koşmamış Pöstlberger heyecan içindeydi. “Bu bana takım tarafından verilen büyük bir hediyeydi” diyor.

Sonraki hafta karmaşa içinde geçti. Evine dönmüş, çantalarını toplamış ve Sardinya’ya

yol almıştı. Annesi de onunla beraberdi. 13 yaşındayken annesine bir gün Büyük Turlar’dan birinde yarış koşmak istediğini söylediğinde, annesi eğer başarırsa onu desteklemeye geleceğine söz vermişti. Haberin son anda ulaşmasına rağmen annesi işinden izin almayı başarmış ve kendilerine ait karavanla Sardinya’ya doğru hareket etmişti.

Oldukça iyi bir noktada kendine yer bulmayı başarmıştı. Finiş çizgisinden sadece 100 metre geride. Bu Olbia’da pelotonun asfaltı ezip geçtiği ilk etaptı. Şehrin dar ve dönemeçli sokaklarına girilmiş, yarışçılar jokeyler gibi kendilerine yer kollarken, o dar dönemeçlerden birine girildiğinde içlerinden bazıları fren yapmıştı. İçlerinden biri ise öne atılmıştı: Pöstlberger.

O öndeki grupta takımın sprinteri Sam Bennet’e yardım etmek için yer alıyordu ama Sam Bennett ona ne yapması gerektiğini kesin bir dille ifade etti: “Bu iş sende!”

Ona kolunun altından bakan Pöstlberger de pedallara asıldı. Ve finiş çizgisini geçerken yapayalnızdı. İlk etap olduğuna göre bu 100. Giro’da pembe mayonun ilk sahibinin de kendisi olduğu anlamına geliyordu.

Bu, bu yıl yeniden yaşanabilirdi ama kesin olan bir şey var ki Pöstlberger takımda yer alacak isimlerin başında gelmiyor. Çünkü 2018 yılında, Büyük Turlar’da takımda koşacak yarışçı sayıları dokuzdan sekize, klasiklerde ise sekizden yediye düşürüldü. Gerekçe olarak güvenlik gösterilse de birçoğu bu kararın Fransa Turu’nda Team Sky’ın gücünü örselemek olduğunu düşünüyor.

 undefined

Takımlara kesik

Pöstlberger’in hikayesi ilginç bir dipnot gibi görülebilir ama bu sanıldığından daha önemli. Bu genç yarışçı Giro’daki sürpriz başarısından önce kendini henüz ispat edememişti.

Eğer Büyük Turlar’da kendini gösteremeseydi bir başka Grand Tour’da takıma seçilemeyecekti. Ve eğer seçilmeseydi tecrübe kazanamayacaktı. Bu şansı takım arkadaşının sakatlanması ile elde etmişti. Ama takım içi sayının sekize düşürülmesi ile takımlar onun gibi sürpriz isimlere şans verme konusunda çok daha cimri olacaklar.

“Diğerleri benim sahip olduğum şansa şimdi daha uzaklar” diyor Pöstlberger. “Takımlar yeni yarışçılarla riske girmek istemeyecekler. Üç hafta boyunca azami performans gösterebileceklerine inandıkları ve bildikleri isimlere güveneceklerdir. Belki Vuelta, Büyük Turlar için hazırlık olabilir ama Giro ile Fransa Turu denildiğinde artık sürpriz isimleri görmek pek mümkün olmayacak, çünkü baskı çok yüksek.”

O, daha az sporcunun yarışı daha güvenli hale getireceği konusunda şüpheli: “Bu kararın nedeninin güvenlik olduğunu sanmıyorum. En iyilerin kendi aralarında savaşmasını istiyorlar- en iyilerin Team Sky’ın üç adamına karşı yarışmasını istemiyorlar.”

Amaç güvenlikse Team Sky’ın yarışları domine etmesinin önüne geçme konusunda Pöstlberger yalnız sayılmaz. Kararı açıklarken, “Öncelikle amacımız güvenlik” diye söze başlamıştı Tour direktörü Christian Prudhomme ve sonrasında “İkincil olarak daha az kontrollü bir yarış umuyoruz” dedi.

Dünya bisiklet sporunun hakimi UCI’ın yeni başkanı David Lappartient daha cüretkar bir açıklama yaptı: “Hatta her takımda altı yarışçı daha iyi olabilir.”

2018 sezonunda ilk pedal atılmadan bazı etkiler hissedildi. Takımlar toplam sporcu sayısından kısıntıya gitti. Movistar 28 yarışçıdan 25 yarışçıya, Team Sunweb 27’den 23’e, Quick-Step Floors 30’dan 27’e düştü. 18 WorldTour takımından çoğu üç ile dört sporcusundan vazgeçti bu ayrıca iki veya üç teknik ekip firesi anlamına da geliyor. Öte yandan Team Sky bu karara direnenlerden. İzin verilen üst sınırda toplam 30 sporcuyu kadrosunda tutuyor.

İngiliz takım, kadroda gidilecek kısıntının pratikte nelere mal olacağı konusunda çalışmalar yaptı. 2018 yılında bu çalışmaların Chris Froome’un kaderini belirleyecek en önemli faktörlerin başında geldiğinin farkında olduklarını gösteriyor. Bu yazı yazıldığında Fransa Turu’nu dört kez kazanan Team Sky’ın lideri doping şüphelerinden kendini aklamaya çalışıyordu. Geçen yıl kazandığı Vuelta’da girdiği testlerin sonuçlarına göre limitin üzerinde salbutamol kullanmakla suçlanıyor.

Şimdiye kadar Team Sky, planlarını Froome’un ceza almayacağı üzerine kurdu. Bu yıl hem Giro hem Tour’da zafere ulaşmayı hedefliyorlar. Team Sky’ın performans müdürü Rod Ellingworth ise şöyle düşünüyor: “ Yeni kural, Froome’u etkilemiyor bu diğerleri ile ilgili. Önde sürmek, mataraları taşımak, tırmanışlarda liderlik etmek gibi ağır işler takımdaki birkaç kişi tarafından paylaşılacak, bu onların üzerindeki iş yükünü dramatik olarak arttıracaktır.”

“İlk olarak en büyük baş ağrısı takımları oluşturmak olacak çünkü dengeyi kurmak şimdi daha zor. Kwiatkowski ve Geraint arasında bir seçim dahi sonucu etkileyecek. Bu seçilen isimlere ağır bir sorumluluk yüklemek demek. Tek atımlık sporculara sahip takımlar için seçim yapmak daha da zorlaşacak.”

Ellingworth bu kural değişikliğinin Team Sky’ı Fransa Turu zaferinden uzaklaştıracağını düşünmüyor. Elbette Froome’un start alacağını göz önüne alarak. Ayrıca kazandıkları beş Fransa Turu’ndan sadece birini dokuz yarışçıyla tamamladıklarını hatırlatıyor. Bu tek yarış 2016 yılındaydı.

2012’de Bradley Wiggins zafere ulaştığında takım sprinteri Mark Cavendish ve sağ kolu Bernhard Eisel ile sürüyordu. 2013 yılında yedi kişiyle yarışı tamamlamışlardı hatta altı buçuk diyebiliriz çünkü Thomas bir etabı kırık kalça ile tamamlamıştı. Geçen yıl ise kazalara meyilli Thomas, sekizinci günde yarış dışı kalmıştı.  

Ellingworth, “ Bu karar bizden çok daha küçük takımları etkileyecek. Tour’da bizim amacımız oraya gidip kazanmak. Peki bir sprinter, bir genel klasmancı ve etapçılara sahip diğer takımlar? Artık bu tip taktikleri olanlar için işler daha zor. Bana göre adil bir karar. Sadece bir takımın yarışı domine etmesini istemiyorlar. Ama bu değişim bekledikleri etkiyi doğurmayacaktır” diyor.

 undefined

Derin nokta

Diğer WorldTour takımlardaki sporcu ve direktörlerle konuştuğumuzda küçük takımların lehine görüş bildiren çıkmadı.

Quick-Step Floors’tan Patrick Lefevere şöyle diyor “Bu karara tamamen karşıyım. Kimse bizim ve takımların görüşlerini sormadı”

Lefevere’nin itirazındaki ana sebep profesyonel sporcu ve teknik ekibin küçülerek bazılarının işsiz kalmaları sonucunu doğuracak olması. Kararın Amerikalı Alexey Vermeulen gibi tecrübesiz gençleri etkileyeceği çok açık. (Yandaki kutuya bakınız)

Mitchelton-Scott’un (öncesinde Orica-Scott) sportif direktörü Matt White da karara karşı çıkanlardan. Güvenlik endişesinin doğru söylem olmadığına inanıyor. “ Güvenlikle ilgili olduğunu düşünmüyorum. Bence bu saçmalık. Bu sporun doğasındaki tehlike pelotonun büyüklüğü değil. Yarışın parkuru, yollar, alınmayan tedbirler ve yarışçıların bireysel hataları yarışı tehlikeli hale getirebilir. Pelotonun en arkasından 20 kişiyi yarış dışına itmek yarışı daha az tehlikeli hale getirmez.”

“Bu büyük yarış organizatörlerinin kendi başına alabilecekleri bir karardı. Büyük Turlar’da maddi tasarruf peşindeler. Her bir takım için bir otel odasından tasarruf etmiş oldular. Bu Team Sky’ın başarısını örseler mi? Bunu zaman gösterecek. Takımlar için yarışı kontrol etmek biraz daha zorlaşacaktır ama büyük bir değişim olacağını düşünmüyorum.”

“Kararın en büyük etkisi bireysel olarak yarışçıların üzerinde olacaktır. Geçmişte Vuelta ve Giro’yu genç yarışçıları denemek için kullanıyorduk” diyor White. “Onlar takımın dokuzuncu sürücüsü oluyorlardı. Onuncu günün sonunda ya da iki hafta sonra onları evlerine geri gönderiyorduk. Ama sekiz kişilik takımda, eğer yarışa genel klasman için gidiyorsanız, oraya çaylakları gönderemezsiniz. Artık onları, üç haftalık performans yapacaklarına inanana kadar en az bir iki yıl bekletmek durumundayız.”

White tarafından yarışta eve gönderilen isimlerden biri Simon Yates’di. 2014 yılında koşulan Fransa Turu’nda sadece 21 yaşındaydı.

“Ona 10 gün verdiğimizi söylemiştik. Bir kaç mola almış, iyi iş çıkarmıştı ve bize devam etmek istediğini söyledi. İkinci dinlenme gününe kadar yarışta kalmasına izin verdik. Eve gitme zamanı geldiğinde bu karardan hala mutsuzdu.”

“Üzerinde hiç baskı olmadan Tour’un stresi ile tanışmıştı. Bu onun kendini geliştirmesini hızlandırdı. Geçen yıl Fransa Turu’nu 24 yaşında geri döndü, yedinci olarak bitirdi ve en iyi genç bisikletçi olmayı başardı.”

Ellingworth daha az takımın Büyük Turlar’da işlerini zorlaştırarak artık takımların sadece bir hedefe odaklanmayı tercih edeceğine inandığını söylese de 2018’de Mitchelton Fransa Turu’na sprinter (Caleb Ewan) ve genel klasmancı (Adam Yates) olarak iki lider götürmekten geri durmadı.

Ama takımda sprinter olsa bile, White, Ellingworth’la aynı şeyi söylüyor: “Artık takımdaki diğer oyuncular etap kovalamaktansa sadece en iyileri taşımaya odaklanacaklar.” Yani takımın en güçlü kaçışçısı Roger Kluge yarış dışı kalabilir. “Kluge dokuzun içinde yer bulabiliyor ama sekiz için uygun değil” diyor White. “O gerçekten çok güçlü ama üst geçiti bile tırmanamıyor.”

Küçük güzeldir

Peki sekizli takımı savunan hiç kimse yok mu? Britanya Turu’nun direktörü Mick Bennett, uzun süredir takımların küçülmesini savunanlardan. 2004’ten beri tekrar organize ettiği yarışlarında altılı takımlar yarıştırıyor.

“Sporcuların işsiz kalmasını istemem ama Avrupa’daki yolları göz önüne alırsanız ve özellikle Britanya için, daha küçük bir peloton daha iyi diyebilirim. Biz yarışçıları halkla buluşturmak isteriz bu yüzden finiş şehir merkezinde olur. Şehir merkezleri ise her zaman daha dardır” diyor Mick Bennett.

Güvenliğin önceliğe almasına rağmen Bennett, daha küçük takımların yarışı daha eğlenceli hale getireceğini de ekliyor. “Yarışı önde çeken takımlar değil. Sky’ın genelde yaptığı her gün bir iki oyuncusunu öne sürmesi ve daha sonraki bölümlerde bir araya gelerek vagonu oluşturmak, bu onlara dinlenmek için yeterli süreyi veriyor. Bu onlar için iyi ama altı oyuncuyla bunu başarmak pek de kolay değil.”

“Bu tüm takımlar için geçerli ve şimdiye kadar ne bir takım ne de bir yarışçı bize takım içi sayıların yetersizliğinden şikayet etmedi bugüne kadar. Bence onlar da herkes gibi düşünüyorlar, sonu önceden tahmin edilen bir yarış koşmak istemiyorlar.”

Çelişki şu: Karar, yarışın güçlü takımlar tarafından kontrolünü zorlaştırmak için verilmiş ve sürprizlere açık bir yarış isteniyor. Öte yandan Lukas Pöstlberger gibi henüz kendini ispat edememiş yeteneklerin önü kapanıyor.

Bazıları için birer yarışçıyı saf dışı bırakmak arzulanan hedefi gerçekleştirmek için yeterli değil. Ellingworth, Team Sky’ın sekiz hatta yedi oyuncu ile bile yarışı domine edebildiğini söylüyor. Bennett’e göre ise bu yeni kural yeterli değil. O daha radikal bir karar istiyor: Takımlar altışar yarışçıdan oluşmalı ve Büyük Turlar üç hafta yerine iki hafta koşulmalı. Böylece çok daha çekişmeli yarışlar izleyebileceğimizi düşünüyor.

İngiliz deyimi ile “Hindiler, Christmas’ı desteklemez” yani sadece birkaç pro bu kuraldan yana olabilir. Görünen o ki UCI’ın yeni başkanı Lappartient kendine yeni bir müttefik bulmuşa benziyor.

undefined

Dava dosyası

Genç Amerikalı yeni kuralın ilk mağdurlarından

Geçtiğimiz kış pro-peloton dışında kalan 22 yaşındaki genç Alexey Vermeulen: “Artık genç yarışçıları tecrübelensinler diye 10  günlüğüne ya da iki hafta için Büyük Turlar’a gönderme devri bitti” diyor.

Lotto-NL Jumbo ile geçen iki yıldan sonra, 2017 yılının sonlarında Amerikalı atletin sözleşmesi fesh edilmişti. Sebep olarak Büyük Turlar ve Klasikler’de takım içi sayıların düşürülmesi gösterildi.

Bu gibi durumlarda genç ve tecrübesiz yarışçılar her zaman ilk vazgeçilenlerdir. 20 yaşında Hollandalı takımla sözleşme yaptıktan sonra Vermeulen geleceğini parlak görüyordu. Bundan bir önceki yıl yeteneklerini gösterebilmişti. Haziran ayındaki Criterium du Dauphine’nin 3. etabında takım arkadaşı Koen Bouwman ile kaçıştaydılar.

“Kazanmamın zor olacağını biliyordum. Koen adeta uçuyordu. Dünyanın en iyi WorldTour yarışlarından birinde takımın kazanması için kendi şansınızı zorlamaktan vazgeçmeye karar vermek zor bir seçim.”

Evet bu tam olarak yaptığı şeydi. Vermeulen’den sadece bir yaş büyük Koen zafer elde etmişti. Takım için kendini feda etmiş ama karşılığını alamamıştı. “Beni üzen bu” diyor Vermeulen. “İkinci kontratın senin gerçek kontratındır derler. Bu yüzden başarısız hissediyorum. Lotto sözleşmemi yenilemediğinde üniversiteye geri dönmeyi düşünmüştüm. Bisikletin ne kadar zor bir spor olduğunu hepimiz biliyoruz ve eğer büyük yarışlarda koşmayacaksanız kendinizi motive etmeniz çok zor.”

Ama Vermeulen pes etmedi. Bu sezon ABD’de bir alt seviyede yarışlarda koşacak. WorldTour’a dönmek için kendisine bir yıl daha vermeyi tercih etti eğer başaramazsa sporu bırakacağını söylüyor.

“Zor günler hep olmuştur. Arkadaşlarını Tour Down Under’da yarışırken görüyorsunuz. Şimdi kendi başıma antrenman yapmak canımı çok sıkıyor.”

“Takımla antrenman kamplarını çok özledim. Bunlar özel zamanlardı.Herkesin bir arada olduğu, yarış takvimini öğrendiğiniz ve bavulunuzu müthiş şeylerle doldurduğunuz zamanlar. Açıkçası sporun en sevdiğim yanı sosyal ortamı. Umuyorum geri dönebilir ve özlemini çektiğim şeylere yeniden kavuşabilirim. Bir kez en üst seviyede yarıştığınızda bir daha oradan ayrılmak istemezsiniz.”      

E-Posta Bülteni

E-Posta bültenimize abone olun, en son haber ve röpörtajlardan ilk sizin haberiniz olsun!

Yorumlar için tıklayın

Cevapla

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Öne Çıkanlar

Bağlan
E-Posta Bülteni

E-Posta bültenimize abone olun, en son haber ve röpörtajlardan ilk sizin haberiniz olsun!