Temmuz ayının başlarında ve öğle saatlerinde hava 30 derecenin üzerindeyken bisiklet dünyasında ‘Bay Paris-Roubaix’ olarak da bilinen Roger de Vlaemick, bahçesinde Cyclist için poz verirken güneşe karşı oldukça dikkatli.
Kelebekler, lavantalar arasında uçuşurken De Vlaeminck yüzünü gölgeleyen kepini sadece kısa bir süreliğine fotoğrafçımızın yönlendirmesi üzerine çıkarıyor.
Güneşe karşı bu denli temkinli olması ve güneş ışınlarından korunmak için sadece bir kasket takması, Akdeniz gökyüzünün altında bisiklet sürerek harcadığı yılların bir mirası.
Biraz soluklanmasına izin vermek için ağaçların gölgesine doğru gittiğimiz sırada köpekleri Aiko ve Snoopy, sinsice bahçenin çevresini kolaçan ediyor.Aiko daha önce bizi, sahibinin mükemmel koruyucusu olarak kapıda hırlamalarla karşılamıştı.
De Vlaeminck bu konuda oldukça hoşgörülü ve profesyonel; kameranın yararı için parke taşlardan (pek tabii) yapılmış mangalın yanında poz vermek istemesine rağmen köpeklerle poz vermesi yönündeki isteğimizi kabul ediyor.
71. yaş gününe yaklaşırken hala heyecandan titriyor. 1970’lerin favori isimleri artık çok uzaklarda olabilir ancak bisiklet sporunda bıraktıkları izler, Doğu Flaman Bölgesi’ndeki küçük arazisinde harcadığı zor saatler sayesinde doğduğu Eeklo’dan çok da uzak değil. ‘Geyiklerim, tavuklarım ve keçilerim vardı’ diyor, ‘bu gerçekten çok fazla iş’.
‘Bakmam gereken 10.000 metrekare alan var. Çok fazla değil ama biraz da olsa her gün çalışıyorum. İdare edilebilirliğini sağlamak için. ‘
De Vlaeminck’in nasıl baştan kazanan iyi bir bisikletçi olduğunu anlamak için bunu, bisikletin beş anıtsal klasiğinin hepsini kazanma onurunu onunla paylaşan iki adama sormalısınız.
Eddy Merckx; ‘Roger diğerlerinden daha iyiydi. Herkese saygı duydum ama gerçekten korktuğum tek kişiydi.
Bu şerefe ulaşan ilk kişi olan Rik Van Looy, De Vlaeminck’in ‘neslinin en yetenekli bisikletçisi ve tek gerçek klasikçisi’ olduğunu iddia ediyor.
Eddy Merkcx ise bir keresinde şöyle demişti: ‘Roger, diğerlerinden daha iyiydi. Herkese saygı duyardım ancak o gerçekten korktuğum tek kişiydi.’ Ve onun için asıl mesele De Vlaeminck’le uğraşmaktı.
Klasikler ve hafta boyunca süren yarışlar – toplamda 11 anıtsal klasiği kazandı ve Tirreno-Adriatico’da art arda 6 galibiyet kazanarak rekor kırdığı iddia ediliyordu- hala 1975’teki tek üç haftalık büyük tur olan Giro d’Italia’da üç adet puan mayosu ve 22 etap galibiyeti olduğunu iddia etse de genel klasmanda 4. olarak tamamladığı yarışta genel klasman podyumu için asla üzüntü duymadı.
Fakir bir ailede büyüdü –babası bir tüccardı- ve bisiklet De Vlaeminck’in sportif anlamda ilk aşkı değildi. Bunu futbol için daha fazla hissediyordu.
‘16 yaşımdayken futbol oynadım. Bu iyi miydi, hayır.’ diyor öğle yemeğinde büyük bir kase dolusu midyeyle midesini doldurmadan önce Portakallı Campari’sini yudumlarken.
Abisi Erik’in bisikletteki başarılarına rağmen ( cyclocrossta kazandığı 7 şampiyonluk rekorunun yanı sıra yol bisikletinde de iyi bir kariyere sahip) De Vlaeminck, neredeyse 17 yaşına dek bisiklete binmeyi denemedi. Bir arkadaşının yarışa katılmayı isteyip istemediğini sorması üzerine bir sürüş denemesi yaptığını söylüyor De Vlaeminck; ‘Yarışta ise 25 kişi start aldık ve ben 4. oldum.’
‘Sonrasında 23 yarış koştum ve 18’ini kazandım. İlk yarışımda abimin bisikletini çalmıştım. Bisikletini benim kullandığımı asla bilmiyordu.’
1968’de amatör cyclocross dünya şampiyonasını kazanmasının ardından aynı hafta sonu abisi aynı disiplinin profesyonel yarışını kazandı ve De Vlaeminck 1969’da Flandria takımıyla birlikte profesyonel bisiklet hayatına adım attı.
Antrenörü, Alberic ‘Iron Briek’ Shotte idi. Otelde 10 bisikletçi olurdu ve Briek sürekli olarak ‘içinizden biri kaçış yapacaksa her bir kaçış için 10 kez atak yapacaksınız’ derdi’ dedi gülerek De Vlaeminck. ‘Bize söyledikleriyle ilgili hatırladığım tek şey bu. 10 kez! Bu çok fazla!
De Vlaeminck’in Flandria’yla koştuğu ilk yarış, Belçika’daki yarı-klasik yarış olan Het Volk’tu. ‘Startta cyclocross ayakkabılarımı giyiyordum – bu farklı bir dönemdi. ‘
‘Finişe yaklaştığımda Mercks ve Patrick Sercu gibi bütün en iyi sürücülerle birlikte önde gidiyordum. Sercu’nun tekerinde gidiyordum ve ikinci sıradaydım. Herkes sprinte kalkmıştı ama yine de onun tekerinin hizasında kalmaya çalışmak zor değildi. ‘Tanrım, bitiş çizgisine 200 metre kaldı, artık geçmeyi denemeliyim” diye düşündüm ve yarışı kazandım.’
Kariyeri için dönüm noktasıydı bu. De Vlaeminck, altı ay gibi kısa bir süre içinde Milan-San Remo’yu ikinci, Paris-Roubaix’i beşinci olarak bitirdi ve Flandria’daki takım arkadaşı Walter Godafroot’un önüne geçerek ‘milli’ unvanını aldı.
‘İyiysen iyisindir! diyor ve ekliyor; ‘ Eddy Merckx’e ayak uydurabiliyorsan iyi olduğunu bilirsin. Benim düşüncem bu şekildeydi.’
Schotte, De Vlaeminck’in, tam olarak ne zaman nerede olması gerektiğine dair tuhaf bir yeteneğe sahip olduğu söylentilerini tırnak içine alıyor ancak kendisi bu konuda diğerleriyle hem fikir değil. ‘Taktik yok’ diyor; ‘ Tabii ki aranızda geçecek şeyleri planlayabilirsiniz – ben onun tekerinde kalacağım, sen onların tekerinde kalacaksın gibi – ancak iş kazanmaya geldiğinde bunlar birer taktik sayılmaz. ‘
De Vlaeminck, anıtsal klasiklerde ilk zaferini 1970 yılında, profesyonel bisikletçi olarak geçirdiği ikinci sezonda kazandı. Merckx’in Paris-Roubaix’deki solo atağıyla beş dakikalık bir farkla galibiyete ulaşmasının ardından gazeteciler bunun, tarihin en iyi yarışlarından biri olduğunu yazarak Merckx’e övgüler yağdırmıştı. Ama finişe 40 km kala patlayan De Vlaeminck olanları farklı bir bakış açısıyla görüyordu. ‘Eğer patlamamış olsaydım, Merckx beni asla geride bırakamazdı.’
Bir hafta sonra Liege-Bastogne-Liege geldi ve De Vlaeminck yeniden ‘Gazetecilere söyledim, Merckx beni geride bırakamayacak’ dedi.
Velodrom finişi için tünele girildi ve De Vlaeminck o sırada küçük bir lider grubunun içindeydi. ‘6 kişiydik’ dedi. ‘Tünel, sağa doğru eğimliydi. Önümde abim, solumda Merckx vardı ve ben de sağ taraftaydım. Abime, “biraz sola doğru git” dedim ve gitti. O anda hızlandım ve Merckx’in önünü kapattık.’ De Vlaeminck 12 saniye farkla yarışı kazandı.
‘Kariyerim boyunca zamana karşı yarışları kazandım, en iyi sprinyerlere karşı kazandım, İtalya Turu’nda zorlu etaplar kazandım. Roubaix’den daha fazlasını kazandım.’
Bu yarışın hayatını nasıl değiştirdiğini sorduğumuzda ise De Vlaeminck duraksıyor ve sonunda ‘Para hayatımı değiştirdi’ diyor. ‘Yarış kazanmak da çok güzel ancak…’ diyor ve sesi gittikçe kısılıyor. Sadece parayla mı ilgiliydi yoksa prestijle mi? Belli belirsiz ürperiyor. ‘Başlangıçta hiçbir şeyimiz yoktu o yüzden para kazanabiliyor olmamız önemliydi’ diyor. ‘Hem prestij hem de para.’
İki yıl sonra onu tanımlayan yarış olan Paris-Roubaix’deki dört rekor galibiyetinden ilkini kazandı. Bu yarışın neden onun için bu kadar uygun olduğunu ve cyclocross yaptığı dönemde edindiği bisiklet kullanma becerilerinin ona bu yarışta nasıl yardımcı olduğunu öğrenmek istiyorum – antrenörü Dreyer, Franco Criboli, Roubaix sonrası De Vlaeminck’in tekerlerinin hala yeni gibi iyi olduğunu söylemişti.
Ancak Vlaeminck bugün, Roubaix hakkında fazla konuşmak istemiyor. ‘Kariyerim boyunca zamana karşı yarışları kazandım, en iyi sprinterlere karşı kazandım, İtalya Turu’nun zorlu etaplarını kazandım, buna 250 kilometrenin üzerinde olan beş veya altı dağlık etap da dahil.’ diyor.
Burada vermek istediği mesaj gayet açık aslında: ‘Roubaix’ten fazlasını kazandım’ diyor. Tom Boonen ile paylaştığı rekoru kırabilecek biri var mı? ‘Belki Peter Sagan’ diyor. ‘ya da Mathieu Van der Poel. O gerçekten iyi. Benim zamanımda Merckx ve (Bernard) Hinault vardı ama şimdi ona rakip olacak birileri yok, o yüzden her şeyi kazanır. O gerçekten çok güçlü.’
De Vlaeminck’in kariyeri tartışmasızdır demek onu olduğundan küçük göstermek olur. Vlaeminck’in kariyerinde iki olay göze çarpar: 1975’te Belçika, Yvoir’de Dünya Şampiyonası düzenlenir. Belçika ekibi çok yetenekli sporcularla doludur – De Vlaeminck, Merckx, Freddy Maertens. Yarış günü, 100.000 Belçikalı’nın coşkulu bir şekilde takımlarının gökkuşağı mayoyu teslim alma törenini izlemek için gelmelerini formalite olarak değerlendirildi.
Fransız gazeteci Pierre Chany şöyle yazar: “Belçika medyası, takımlarını akla gelebilecek en zorlu savaş makinesi olarak sundu. Yarıştan önceki bir toplantıda takım yöneticileri, onlara 11 kişilik bir takım olduklarını söyledi.
“On buçuk,” dedi De Vlaeminck, ufacık tırmanışçıları Lucien Van Impe’yi işaret ederek.
Sonra, Hollandalı Hennie Kuiper sondan bir önceki turda atak yaptı, Da Vlaeminck Van Impe’ye onu geri çekip çekemeyeceğini sordu. ‘ama ben yarım sayılırım ’ diyerek anında karşılık verdi. Güçlü bisikletçiler, onun tekerini takip ederken ondan gelecek bir hareket beklediler ancak De Vlaeminck, kendini bu kaostan kurtarmaya çalıştığı sırada sıkışıp kaldı ve yarışı ikinci olarak bitirdi. Belçika’da büyük söylentiler dolaşıyordu. Bu kadar güçlü bir takım nasıl olur da evinde kaybederdi?
De Vlaeminck, göz kamaştıran haçlarından birini çıkarmadan asla yol dünyasında kazanamazdı. De Vlaeminck’e destek sözü vermeden önce kaza yapan Merckx, ‘Şansımı feda ederek anıtsal bir hata yaptım’ dedi. ‘Dünya Şampiyonası’nda De Vlaeminck gibi yaptığımda hiç kimse bana yardım etmedi.’ Bugün De Vlaeminck, bu konuya karşı ilgisiz görünüyor. ‘ Evet, kazanmak zorundaydık ama her şeyi kazanamazsınız. Kuiper’in peşinden gidebilirdim ancak tekerimde beş ya da altı güçlü bisikletçi vardı ve onları alt edemedim.
Kuiper’in atak yapmasına izin verdik ancak diğerleri benim gitmeme izin vermedi. Onlar hala peşimden geliyor, benim tekerimde gitmeye devam ediyorlardı. ‘
1977’deki Flander Turu’yla ilgili sorular sorduğumda ise daha az sakindi. De Vlaeminck yarışı, yasa dışı bisiklet değişimi yaptığı gerekçesiyle mücadeleden men edilen eski takımı Flandria adına yarışan Freddy Maertens’in 60 kilometre önünde giderek Brooklyn takımındayken kazanmıştı.
Maertens’in tekerinin bir kaç metre uzağından çıkış yapan De Vlaeminck, öfkeli izleyiciler tarafından şiddetle yuhalandı ve güzel bir yarışı mahvettiği söylendi. De Vlaemink ve Maertens’in arasında finansal olarak anlaşmaya varıldığının bildirilmesine rağmen sonrasında yaşananlar, gerçeği giderek bulanıklaştırdı.
De Vlaeminck, yarışın sonucunu bilip bilmediğimi soruyor. Başımla onaylıyorum. Daha sonra dikkatlice gözlerime bakıyor, çevirmenimizi görmezden geliyor ve İngilizce konuşuyor.
“Söyle bakalım, kim kazandı yarışı?” Sen kazandın dedim; “ikinci kimdi?” dedi ve cevap vermeden önce konuşmaya devam etti.’Doping yüzünden diskalifiye edilmişti. İçlerinden sadece ben hiçbir şey almadan temiz bir şekilde yarışmıştım. Ikinci ve üçüncü olan sporcuların ikisinin de doping testleri pozitif çıkmıştı. Bunu da hikayene yaz, yarışı ben kazanmıştım.’
1977’de Ronde van Vlaanderen’de ikinci olan hiç kimse yoktu. De Vlaeminck’in bunun için özellikle bir isim vermemeye özen göstermesi dikkat çekici.
Ancak o gün, ikinci ve üçüncü sırada çizgiyi geçen hem Maertens hem de Walter Planckaert’in daha sonra amfetamin benzeri bir uyarıcı için yapılan testlerde de pozitif oldukları kamuoyu tarafından da görülmüştü.
De Vlaeminck’in başarısı zorluydu ancak o uzun kilometreler geçmekten mutluydu hep. ‘Sabah 5’te çıkar ve 4 saatte 180 kilometre yol giderdim.’
‘Sonra bir şeyler yer, biraz kendime gelir ve bir sonraki araç arkası 200 kilometrelik antrenmanım için hazırlanırdım. Sabah 9’dan önce 180 kilometre antrenman yapmaya alışkındım. Geldikten sonra takım arkadaşım Walter Godefroot’a seslenir ve ‘Antrenman için hazır mısın’ diye sorardım. O da, ‘evet, evet, evet!’ derdi.
Benden 20 kilometre uzakta yaşardı. Onun evine doğru sürerdim ve bisikletini garajtan alırdık. Bacaklarımda zaten 200 kilometre sürmenin yorgunluğu olurdu ama bir şey demezdim. Sürmeye başlardık ve 130 kilometre sonra ‘yoruldum, eve gidiyorum’ derdim.’
‘’Ben de’ derdi ve benle dönerdi. Bazı bisikletçiler başka biri tarafından yönlendirilmeye ihtiyaç duyar ancak ben öyle değildim. Sadece kendimi motive etmem gerekirdi.’ O dönemde yarışan her bisikletçi Merckx’in üstünlüğüyle mücadele etmek zorunda kaldı ancak hiç kimse De Vlaeminck kadar yakıcı bir değildi.
Lombardiya Turu’ndan bir hikaye anlatıyor; sadece Merckx’i fark edebilmek için pelotondan kaçmaya çalıştığında Merckx’in takımı Molteni’nin büyük bir kısmı öndeydi, onu geride bırakmak için hızlandı. Bir köprünün üzerinden geçerken De Vlaeminck öne doğru gitti ve saklandı. Peloton geçince yolunu bulmak için grubu arayan Merckx şaşırmıştı. Ona ‘ Önde kim var?’ diye sordum. Merckx’in tepkisi ne oldu dersiniz? ‘Pislik!’ De Vlaeminck yarıştığı dönemin bugünle karşılaştırılamaz olduğunu söylüyor.
‘Benim zamanımda altı yedi çok yönlü bisikletçi vardı: Merckx, Hinault, Maertens, Saronni, Moser. Her şeyi yapabilirlerdi. Şimdi böyle bisikletçiler yok. Bana göre iyi bir bisikletçi 10-15 yıl boyunca her yıl 20-25 yarış kazanmalıdır. Ben profesyonel olarak 278, toplamda 509 yarış kazandım. Bugün Quick-Step’in 40 yarış kazandığını yazıyor gazeteler. Ama bunu 13 bisikletçiyle yapıyor. ‘ Gülüyor. ‘ İkisi farklı şeyler.’
De Vlaeminck’e kariyerinde özel bir an olup olmadığını soruyor ve bir anısını paylaşmasını istiyorum. Tempoyu düşürmüyor ve ‘ 1975 Tour de Suisse’ diyor, ‘Yarışın son gününde, sabah koşulan 120 kilometrelik etabı kazandım ve Merckx ikinci oldu. Öğlen koşulan zamana karşı etabını da kazandım ve Merckx yine ikinci oldu. Genel klasman birincisi olarak yarışı tamamladım ve Merckx ikinciydi. Eddy Merckx, o gün üç kez podyumda yanımda durdu, ancak her seferinde bir adım daha alçaldı. ‘
Giles Belbin, Yol Bisikleti Dünya Şampiyonası –Gökkuşağını Yakalamak kitabının yazarı