BÜYÜK İSKENDER – TERMESSOS – TÜRK BİSİKLETİ

BÜYÜK İSKENDER – TERMESSOS – TÜRK BİSİKLETİ

Yazı ÖMER YAVRU

Fotoğraf Brian HODES, Onur ÇAM (Ghostshot)

Baharın yavaş yavaş içimizde çiçek açmaya başladığı günlerde, organizasyon anlamında yeni umutların yeşerdiği ama ne yazık ki Türk bisiklet sporu açısından da bir o kadar düşündürücü günlerin ardından yazıyorum bu satırları.

Yaşananlardan ders çıkarmanın ne kadar önemli olduğunu söylemeye gerek yok tabii ama aynı hataları tekrar tekrar görünce de ‘neden?’ diye sormadan edemiyor insan.

Türkiye’de bisiklet sporunun gerçek anlamda gelişmesi pardon öncelikle var olabilmesi için takımların ne kadar vazgeçilmez olduğu, altyapıdan yetişecek sporcuların ne kadar değerli olduğu, genç/yıldız kategorisinde yarışan sporcuların hedef koymalarının, gelecek kaygısı yerine hedeflerinin olmasının ne kadar önemli olduğu konularında hemfikiriz sanırım?

Son dönemde ısrarla vurgulanan lisanslı sporcu sayısındaki artışın spora yansımalarına bir bakmak gerek. Aynı oranda takım sayısında artış var mı? Aynı oranda altyapılardaki sporcuların sayısında artış var mı? Aynı oranda elit sporcu sayısında artış var mı? Sadece bisiklet için değil, genel bir durum söz konusu aslında. Lisanslı sporcuların çoğalması elbette güzel bir gelişme ama aktif spor yapanların sayısı aynı oranda artış gösteriyor mu acaba? Bu noktada sayıları doğru yorumlamak gerek. Kaliteli, yetkin bir çoğunluktan bahsetmediğimiz sürece profesyonel alan için rakamlar laf ü güzaf. 

Bisiklet özelinde konuya bakarsak bizzat tanıştığım genç ve/veya yıldız sporcu farklı nedenlerle spordan uzaklaşıyor. Böyle olunca da bir elin parmaklarını geçmeyen yetişmiş sporcumuzla Türk bisikletinin gelişmesini bekliyoruz. Hatta yurt dışındaki yarışlarda ve yurt içi uluslararası turlarda başarı bekliyoruz. Bunca sayıp döktüğümüz, üzerine kafa yorduklarımız gösteriyor ki bizde ciddi bir altyapı sorunu var, ciddi bir öncelik problemimiz var. Bunları gördükten sonra da finaldeki başarısızlıklar, malumunuz yani olağan hale geliyor.

Antalya’da yaşadıklarımla sizler için de biraz somutlaştırmak istiyorum olanı biteni:

2.2 kategorisinde 4 günlük Antalya Bisiklet Turu, geçen yılın üzerine katarak bu yıl ikinci kez düzenlendi. Yeni ve Türk bisikletinin geleceği için önemli bir kilometre taşı olacak gibi gözüküyor. Dünya arenasında iddia sahibi olmak için benzerlerine ihtiyacımız var o ayrı. 

3’ü pro kıta olmak üzere toplam 28 takımın yer aldığı turda, 4 de Türk takımı vardı. 

Türkiye adına; bir zamanların kıta seviyesine yükselmiş ve oradan kulüp düzeyine gerilemiş Torku Şekerspor, son dönemin hızla yükselen takımı Salcano Sakarya BB, kulüp takımı Fiberli Antalya ile kadrosunda milli bisikletçilerin bulunduğu Bisiklet Sporunu Kalkındırma Kulübü yer aldı yarışta.

Spot ışıklarını takımlarımızda mücadele eden sporcularımıza yöneltelim.

Bisiklet Sporunu Kalkındırma Kulübüforması altında milli sporcular Kemal Küçükbay, Abdülkadir Kelleci, Mustafa Köklü, Cebrail Şeker, Yunus Emre Yılmaz, Süleyman Urcu ve Emin Kocan isimleri yarıştı. Takımın başında da Türk milli takımının yeni patronu olduğu açıklanan Kazak teknik adam Kairat Baigudinov vardı.

İlk bakışta dikkatimi çeken noktayı paylaşayım sizlerle. Sporcuların formaları aynı mayoları farklıydı. Aldığım duyumlara göre bu formalar bir başka yarışta başka sporcular üzerindeydi. 

Neden böyle bir kulüp icat edildi? Milli takımın yeni menajerinin başında olduğu bu sporcular, neden milli takım adına yarış koşmadı/koşturulmadı?

Fiberli Antalya ise Alanya’da kamp yapan 3 Rus sporcu, Kıbrıs kökenli 2 bisikletçiyle Antalyalı Canday Üzgün’ün bir araya geldiği takım oldu.

Kıta takım düzeyine bu sezon çıkan ve Torku Şekerspor’un neredeyse tüm bisikletçilerini transfer eden Salcano Sakarya’nın kadrosunda; Ahmet Örken, Onur Balkan, Ahmet Akdilek, Enes Ay, Muhammed Atalay ve son anda Mustafa Sayar’ın yerine dahil edilen Oğuzhan Tiryaki yer aldı.

Vee bisikletin önemli merkezlerinden kabul edilen Konya Temsilcisi Torku Şekerspor… Batuhan Özgür, Halil İbrahim Dilek, Muhammed Uğuz, Ahmet Örencik, Muhammed Selçuk ile Emin Kocan kadrodaki isimlerdi.

Daha ilk etap bittiğinde Torku Şekersporlu 2 isim yarış dışında kaldı.

Veee geliyoruz üçüncü gün geçilen kraliçe etaba… Yaklaşık 92 kilometrenin sonunda zirve finişiyle biten Perge -Termessos etabının klasmanına baktığımızda yanında ay yıldızlı bayrak bulunan 15 isim için daha tur bitti. Yaprak dökümünün böylesi başarının bizim için Büyük İskerder’e yâr olmayan Termessos gibi olduğunu akıllara getirdi. Malum şehrin İskender’in Anadolu’da alamadığı üç yerden biri olduğu söyleniyor. O günün sonunda o çaresizliği azıcık hissediyorsunuz siz de. Öyle bir havası var ya da bilemiyorum ben o duyguya kapıldım. 

Sarp bir dağın tepesindeki bu saklı antik şehri geçtikten sonra 4 günlük turun son gününe sadece 4 isim başlayabildi: Ahmet Örken, Oğuzhan Tiryaki (Salcana Sakarya BB) ile Abdülkadir Kelleci, Yunus Emre Yılmaz (Bisiklet Sporunu Kalkındırma Kulübü).

Yani Fiberli Antalya’da sadece yabancılar turu tamamlarken Torku Şekerspor’dan tek isim turun sonunu göremedi. Diğer takımlarımızda ikişer isimle yarıştığı için takım klasmanın dışında kaldı.

Çok merak eden olduysa Türk bisikletçilerin tur sonunda oluşan genel sıralamadaki yerlerini de ileteyim. Ahmet Örken 65., Yunus Emre 72., Oğuzhan Tiryaki 76., Abdülkadir Kelleci 119. bitirdi 4 günü. 

Bu bir 2.2 yarıştı. Tekrarlamakta fayda var gibi geldi!

Ülkemizdeki diğer 2.2 yarışlarda bile ki onlara pro kıta takım gelmiyor, puanların çoğunu yabancı sporcular topluyor. 

Önümüzde Dünya Turu takviminde olan ”Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu” var. Ve burada Salcano Sakarya’nın yarıştırılması amacıyla özel izin alma çalışmaları sürüyordu bu yazı kaleme alındığında. Olmazsa yine milli takım Türkiye Turu’nu koşacak. Yani Sakarya takımı forma değiştirecek diyebiliriz. Milli takımın başına getirilen Kazak antrenör, zaten Sakarya ile de bir sezon birlikte çalışacak.

Yerel kahramanların bulunmadığı yarışlar, seyirciyi çekmekte zorlanır. Bunun yarışlara olan ilgide ve takipte ciddi bir motivasyon olduğu aşikar. Artık bu konuyu çok uzatmak istemiyorum.

Türk bisiklet sporunun altın yıllarını yaşadığı 60’lar 70’lerde yarışan deneyimli büyüklerimizle konuştuğumuzda o yıllarda kentlerin isimleriyle anılan takımların arasındaki çekişmeden bahsederler: “Biz Konyalıları yenmek için çok çabalardık.”, “Eskişehir, bizi geçmişti bir keresinde.”, “Muhafızgücü çok güçlüydü.”’ vb. cümlelerin içinde gizliydi bisiklet sporunun gelişimi. Hem takım çeşitliliği hem sporcuların kalitesi özlemle anılarda kaldı ne yazık ki. Tam da bu noktada o günleri yaşayan Türk bisiklet sporu, neden bugünleri yaşıyor diye sormadan edemiyoruz. Daha acısı cevapları da biliyoruz ama “Söylesek tesiri yok, sussak gönül razı değil.”

Ve aklıma takılan deli sorular…

1- Türk bisikletinde altyapıda (genç, yıldız düzeyde) kaç sporcu var?

2- Bu sporcular, kaç kulübün çatısı altında antrenman yapıyor, takip ediliyor ve yarışıyor?

3- Gençler ve/veya yıldızlar kaç yarışa katılabiliyorlar?

4- Yetişen genç neslin hedef koyup gidebileceği takım/lar kaç tane?

5- Sadece altyapıya yönelik kaç kulüp var ya da var mı?

6- Büyük kulüplerimizin altyapıya bakışı neden “yetiştirmek yerine transfer etmek” yönünde?

7- Federasyonun bu konuya (yetiştirme transfer et) yönelik ne tür önlemleri veya teklifleri var?

8- Brisaspor, Torku Şekerspor gibi Türk bisiklet tarihine önemli katkılar yapmış takımlar, adım adım yok olurken bisiklet federasyonu ne tür çalışmalar yapıyor?

Benzer Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir