Bizimle iletişime geçin

Profiller

BÜYÜK ZAFER: JOHN DEGENKOLB

Geçen yıl Türkiye Turu öncesi bir araya geldiğimiz Alman sprinter John Degenkolb geri dönüşünü ve çok daha fazlasını Cyclist Türkiye’ye anlattı.

Fotoğraf TARIK GÜL, ALEX BROADWAY

Ben bittim. Asla geri dönemeyeceğim. İşte bana söylenenler. Bu kelimeler kazadan sonra sıklıkla işittiğim sözcüklerdi. Cevabım ise hayatta kaldığım için minnettar olduğumdu. Ve eğer yaşam varsa, geri dönmek için savaşacaktım. Dolayısıyla bana inanmayanlara söyleyecek bir sözüm vardı. Hayır, ben bitmedim.

Var olduğumu herkese göstermek için ihtiyacım olan tek şey bir büyük zaferdi. Ancak hayat zorluklarla dolu. En yakın arkadaşlarımdan biri hayatını geçtiğimiz kış kaybetti. Kalbim paramparçaydı. Biliyordum, geri dönmek adına yalnızca kendi kariyerim için savaşmayacaktım, aynı zamanda bana inanan ve beni her zaman destekleyen insanlar için de savaşmalıydım. Ben bitmedim. Tek ihtiyacım büyük bir zafer!”

Benim için 12 Ekim Pazar sabahı 3’te başlayan – Konya uçağı sabah 5’teydi – 54. Türkiye Bisiklet Turu macerasının üstünden tam yedi gün geçmiş. Altı etap koşuldu ve Konya’dan İstanbul’a araçla yüzlerce kilometre geçildi. İtiraf etmeliyim, oldukça yorgunum ama Wow Otel lobisinde son bir röportaj için bekliyorum. Kim için dediğinizi duyar gibiyim. Hemen yanıtlayayım; John Degenkolb. Röportaj görüşmelerini Trek Türkiye yürüttüğünden resepsiyonda kimi beklemem gerektiğinden çok emin değilim: Degenkolb mu gelecek yoksa takımın basın sorumlusu mu?

Trek-Segafredo takımının Türkiye’ye basın sorumlusu getirmediğini elinde laptop ile resepsiyonda birilerini arıyan 1988 Paris-Roubaix şampiyonu Dirk Demol’ü gördüğümde anlıyorum. Aktif sporculuk kariyerini noktaladığından bu yana profesyonel bisiklet dünyasının içinde kalmayı tercih eden 58 yaşındaki Belçikalı, birkaç sezondur Trek-Segafredo takımının sportif direktörü olarak görev yapıyor. Bugünse belli ki farklı bir role daha soyunmaya mecbur kalmış.

Benim de birilerini aradığımı fark etmiş olacak ki, bana doğru yüzünde tebessümle yaklaşıyor Demol. Başıyla bir selam verip, “John ile röportaj değil mi?” diye soruyor ilk olarak. Açık konuşmalıyım ki kendi de önemli bir spor adamı olan Dirk Demol’a “Evet, John için” demek biraz garibime gidiyor. Demol tam vaktinde geldiğimi söyleyip, Degenkolb’ün yanına doğru gitmek üzere bana eşlik ediyor. Yürüyüşümüzün ilk metrelerinde röportajın ne kadar süreceğini bilmek istiyor Belçikalı. Medya konusundaki deneyimsizliğinden midir bilinmez ama geçmiş tecrübelerime göre genelde süreyi belirleyen taraf takım olurdu. Fırsatını bulmuşken, çok da suistimal etmeden, “20 dakika uygun mu?” diye karşılık veriyorum. Geriye taradığı beyaz saçları ve yıllara meydan okuyan fit görünümüyle Demol, “Problem yok” diyor. Bu sırada Alman sprinter John Degenkolb çoktan görüş alanımıza giridi bile.

John Degenkolb… 10 İspanya Bisiklet Turu etap galibi, 2015 Paris-Roubaix ve Milan-San Remo şampiyonu, 2018 Fransa Bisiklet Turu zorlu 9’uncu etabını kazanan John Degenkolb… Takım arkadaşları Boy Van Poppel, Kiel Reijnen, Koen de Kort ve Fabio Felline’nin çevrelediği yemek masasında siyah Trek tişörtü, omuzlarında asılı duran tişörtüyle uyumlu Trek hırkası ve kendine bol gelen kot pantolonuyla sandalyesine yaslanmış, bir yandan telefonunu karıştıran, bir yandan da masadaki sohbete kahkahalarıyla dahil olan John Degenkolb… İlk görüşte Dege sıradan bir insan gibi gözükse de Alman bisikletçi özel bir karaketer ve sporcu. Dirk Demol, bizi görünce sandalyesinde doğrulan John Degenkolb’a röportaj hakkında birkaç bilgi veriyor. Dirk ile John’un konuşması bittikten sonra omuzlarında asılı duran hırkasını sandalyede bırakan Dege ile röportaja başlamak üzere otel lobisinin sessiz bir köşesine çekiliyoruz. Beyaz kartonpiyer bir duvarın kenarında emaneten duran düşük boy iki koltuk, ortamızda üzerinde yapay beyaz bir çiçeğin dekor amacıyla konulduğu küçük bir sehpa ve çantamdan çıkardığım ses kaydı; röportaja başlıyoruz.

Tutku

Aslında Degenkolb’a süremizin kısıtlı olacağını varsayarak, önceden birtakım sorular hazırlamıştım ama 20 dakikadan aldığım güçle röportajı, bisiklete ilk olarak nasıl başladığını sorarak açıyorum. Sporcu bir aileden gelen 29 yaşındaki Degenkolb, bisikletçi olmasında babasının büyük bir etkiye sahip olduğunu anlatıyor. “Babam Frank bisikletçiydi. Hafta sonu arkadaşlarıyla sürüşe gittiğinde, otomatikman ben de onlara katılmak isterdim. Eğer televizyonda bisiklet yarışı izliyorsa, otomatikman ben de yarışlara ilgi duyardım.” 29 yaşından daha olgun gösteren Degenkolb’ün o günlere dair ilginç bir anısı da var. “Televizyonun önüne oturup, Tour of Flanders’ı izlerken babama: ‘Arenberg Ormanı’ndan ne zaman geçecekler’ diye sorduğumu hatırlıyorum. O da bana, ‘Hayır, o bir sonraki hafta’ diye karşılık vermişti.”

Degenkolb gülüyor… Dege güldüğünde olduğundan daha sempatik bir insana dönüşüyor. Son yıllarda ise kameralar onu nadiren gülerken görüntüleyebildi. Nitekim, Thüringen eyaletinin doğusunda bulunan Gera’da dünyaya gelen Degenkolb, 2016’da yaşadığı talihsiz kazadan (O dönem Giant-Alpecin adına yarışan Alman sprinter, altı takım arkadaşıyla birlikte İspanya, Costa Blanca’da antrenman sürüşü yaparken, ters yönden gelen 73 yaşındaki bir kadın sürücü grubun arasına dalmış ve Degenkolb kazadan en ağır hasar olan isim olmuştu) bu yana olumsuz cümlelerin öznesi durumundaydı. Ta ki Roubaix’de sonlanan 2018 Fransa Bisiklet Turu’nun Arnavut taşlı yollarından geçen 9’uncu etabına kadar.

Anlaşılacağı üzere, Dege’nin çocukluk yıllarından itibaren Arnavut kaldırımlı tek günlük klasiklerle bir gönül ilişkisi var. Özellikle de Paris-Roubaix ile. Önceden hazırladığım sorular arasında bu yılki Roubaix etabını sormak vardı, ama ses kaydının dakikasına göz attıktan sonra 2015 yılında kazandığı Paris-Roubaix ile ilgili bir soruyu araya sıkıştırabilirim diye düşünüyorum ve Alman bisikletçiye 2015 Paris-Roubaix’nin kendisine ne ifade ettiğini soruyorum.

“Paris-Roubaix ile kişisel bir ilişkim var. Paris-Roubaix fedakarlıkta bulunmak ve yıllar boyunca kendini tek bir an için hazırlamaktır. 29 sektörle Paris-Roubaix interval arkasına interval ve bir daha interval antrenmanı gibidir. 2015 Paris-Roubaix üç yaşındaki oğlum Leo’nun ilk yarışıydı. Tüm ailem yarışı velodromdan takip ediyordu. Bu benim için çok büyük bir anlam taşıyordu. Ve babamla Paris-Roubaix’yi televizyon başında izlediğim onca yılın ardından kazanmak…”

Bugüne kadar yalnızca 86 bisikletçi Paris-Roubaix’yi kazandı ve Degenkolb bunu başaran hayattaki tek Alman bisikletçi. 15 kilogram ağırlığındaki taşı havaya kaldırmak ekranları başındaki bizlere kolay görünebilir, ama Degenkolb’a göre malum taş, paranın satın alamayacağı bir değer taşıyor. “Mücevher, saat, araba… Paranız olduğu müddetçe hepsini istediğiniz zaman istediğiniz yerden satın alabilirsiniz ama o taş paha biçilemez.”

Dönüm noktası

Aynı Arnavut kaldırımlı taş artık John Degenkolb’ün trajik kazasından sonra geri dönüşünün bir simgesi. Develo.cc için kaleme aldığı köşe yazısında Dege “Geri döndüğümü göstermek için ihtiyacım olan tek şey bir büyük galibiyet” diyordu. Aslında çok yönlü Alman sprinter kazadan sonraki sezon çok çalışmış ve başta Paris-Roubaix, Tour of Flanders ve Gent-Wevelgem olmak üzere pek çok tek günlük yarışı ilk 10’da tamamlamıştı. Ama bitiş çizgisinden ilk sırada geçemediği müddetçe “asla eski seviyesine erişemeyecek” dedikodularına karşı koyamayacağını kendi de biliyordu.

“Böylesi büyük bir kazadan geri dönmek her zaman zordur. Kendinize inanmanız ve sonrasında günden güne daha iyiye gitmeniz gerekir. Ayrıca özgüveninizi geri kazanmaya başlamalısınız. Elbette her şeyi gerinizde bırakmak uzun bir zaman alıyor. Sonuç olarak baktığınızda benim için mental anlamda aynı seviyeye dönmek neredeyse iki yıl sürdü. Ama dediğiniz gibi bu süreçte de iyi performanslarım oldu, Büyük yarışlarda ilk 10’a giriyordum, bu da bulunduğum seviyenin kötü olmadığını gösteriyordu, yalnızca son atağı yapıp zaferi elde edemiyordum. Bütün problem buydu belki de.”  

Degenkolb tekrar eski seviyesine döndüğünü dünyanın en büyük bisiklet yarışı Tour de France’ın en zorlu etaplarından birini alarak gösterdi. Çizgiyi geçtiğinde ise iki yıl boyunca içinde biriktirdikleri gözlerinden boşalmıştı. “Hayatımın en büyük zaferlerinden biriydi” diyor ve yaşadığı duyguyu tarif etmenin imkansız olduğunu söylüyor Degenkolb, başını iki yana sallayarak.

Peki yaşadığı büyük kaza onu kişisel olarak değiştirmiş miydi? Bir müddet sessiz kalmayı seçiyor Degenkolb. Kollarını dizlerine yaslayıp gözlerini yere dikiyor ve “Beni değiştirdiğini düşünmüyorum” diye karşılık veriyor. Ağızından sözcükler dökülürken Alman sprinterin gözleri hala yeri işaret ediyor. Belki kendisini değiştirdiğini düşünüyordu ama söylemeye cesaret edemiyor ya da o günleri yeniden hatırlamak istemiyordu. “Ama aynı seviyede performans göstermeyeli uzun zaman olmuştu. Benim için zorlu bir periyottu, bu dönemin sona erdiğini görmek güzel.”

Degenkolb kendisinin henüz bitmediğini göstermek için tek bir büyük zafere ihtiyacı olduğunu söylemişti. İhtiyacı olan büyük zaferi elde ettiğine göre bundan sonraki hedefinin ne olduğunu soruyorum. Degenkolb bir kez daha gülüyor ve sorumu “Bir başka zafer” diyerek yanıtlıyor. Geleceğe umutla baktığı gözlerinin içinin gülmesinden belli olan Degenkolb devam ediyor; “Beni motive eden şey bu; acı çekmek, eskisinden de daha sıkı antrenman yapmak… Bunların hepsi bir sonraki klasik sezonuna hazırlanma adına bana büyük bir motivasyon sağlıyor.”

Degenkolb karanlık günleri artık gerisinde bıraktı. “Eski seviyesine dönebilir mi?” sorularına iki yıl boyunca maruz kalan Alman bisikletçi artık eskisinden de motive ve eskisinden de hırslı. “Bu zafer yaşamını yitiren arkadaşım için, o benim ikinci babam gibiydi. Bu zafer bana inanmayı asla bırakmayan herkes için.”

John Degenkolb döndü…

E-Posta Bülteni

E-Posta bültenimize abone olun, en son haber ve röpörtajlardan ilk sizin haberiniz olsun!

Bir sonraki:

YURIY METLUSHENKO

Kaçırmayın:

FABIAN CANCELLARA

Yorumlar için tıklayın

Cevapla

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Öne Çıkanlar

Bağlan
E-Posta Bülteni

E-Posta bültenimize abone olun, en son haber ve röpörtajlardan ilk sizin haberiniz olsun!