Bizimle iletişime geçin

Editoryal

TUR’UN MİLLİ KAHRAMANLARI: AHMET ÖRKEN

2017 yılında kariyerinin en anlamlı derecelerinden birini, Türkiye Turu’nun beşinci etabında podyuma çıkarak elde eden Ahmet Örken, o günü, öncesi ve sonrasıyla Cyclist Türkiye’ye yazdı.

Yazı AHMET ÖRKEN

Bir deyiş vardır: “Söylemek bir şeydir ama yapmak her şey” diye. TUR 2017 etapları açıklandığından beri kendime hedef olarak hep, Selçuk-İzmir etabını koymuştum. Eğer ki Sabuncubeli’nde istediğim performansı sergileyebilirsem, hayallerimi gerçekeleştirebileceğime, yani Türkiye Turu’nda podyum yapabileceğime inanıyor ve yakın çevreme de bunu söylüyordum.

Takım olarak da hedefimiz benle İzmir etabında podyuma çıkmaktı. Arkadaşlarımın da sorumluluğunu ve benim için verdikleri emeklerini omuzlarımda taşımaya alışık bir sporuyum, ama ne yazık ki TUR’a şanssız bir başlangıç yapmıştım. Henüz daha ilk günün son kilometrelerinde önümde düşen bisikletçinin tekerine takılıp düştüm. İlk anda ciddi bir şey hissetmemiştim ama gece olup yatağa girdiğimde sağıma dönemiyordum. Acı problem değildi ama dönmeden, sabit bir pozisyonda uyumak inanın hiç kolay değil.

İlk etaptaki kazadan sonra hızlıca toparlanmaya başladım. Bir kaç gün ciddi manada ağrılarım oldu, evet ama daha sonrasında her gün kendimi daha iyi hissettmeye başlamıştım. Aklımda böyle giderse İzmir’e kadar eski halime dönerim düşüncesi vardı. Ve öyle de oldu! Gün artık söylediklerimi gerçekleştirme günüydü.

Nihayet hem takım hem de kendi adıma beklediğim etabın start çizgisindeydim artık. Nereden baksanız takım iki üç aydır bugünü bekiyordu, ben ise Türkiye Turu’nda podyuma çıkacağım günü yılladır bekliyordum. Neden ben de anlamamıştım ama her zaman olduğundan daha rahattım start çizgisinde.

166 kilometrelik Selçuk-İzmir etabı başladığında, peloton içinde daha en baştan itibaren olabildiğince az enerji harcamaya ve sakin kalmaya gayret gösterdim. Sabuncubeli gelip de, yokuş başladığında pelotondan ataklar başlamıştı. Atakları takip etmek yerine ben sadece ön grupta kalmaya odaklandım. Yokuşta gayet rahattım. Fazla yıpranmadan yokuşu atlattım. Yokuş sonrası ana grupta başlarda yaklaşık 10-15 kişi kalmıştık. Bu durum benim için büyük bir avantajdı ancak sonradan gruba  gelenler oldu. Bu isimlerin bir kısmı da sprinterlerdi.

İzmir’e girdiğimizde, Ferit’in atak çekmesiyle grubun temposu yükseldi. Bu sayede benim de kendime daha rahat yer bulma imkanım oldu.

Artık her şeyin belli olacağı son metrelerdeydik. Genellikle İlk 7-8 içerisinde kalmaya çalıştım. Gözüm hiç birşey görmüyordu, önlerde kalıp podyuma çıkmam gerekiyordu. Aynı zamanda da kendimi çok güçlü hissediyordum. Önümde takımlar sürekli değişmesine rağmen, benim yerim hemen hemen hep sabitti. Bu sayede rakiplerime göre daha güçlü kalmayı başarmıştım.

Bacaklarımı çok güçlü hissediyordum ama önüm kapalı olduğu için bir türlü sprinte başlayamamıştım. İkinci olmuş ve hayalime ulaşmıştım ama kendime kızgındım. Bennett’tan önce sprinte başlamış olsaydım yarışı kazanabilirdim.Kızgınlığım elbette anlıktı. Daha sonrası yıllarca hayalini kurduğum başarıya ulaşmanın verdiği tarif edilmez bir mutluluk yaşamıştım. Her şey bir rüya gibiydi, inanın tarifsiz bir duygu… Daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüm ve tebrik mesajları aldım.

Bu sene belki fazla uluslararası yarışa katılamadım ama kendimi her geçen gün daha iyi hissediyorum. Podyumun zirvesi için mücadele vereceğim. Yazımın başında da dediğim gibi; “Söylemek bir şeydir ama yapmak her şey..”

E-Posta Bülteni

E-Posta bültenimize abone olun, en son haber ve röpörtajlardan ilk sizin haberiniz olsun!

Yorumlar için tıklayın

Cevapla

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Öne Çıkanlar

Bağlan
E-Posta Bülteni

E-Posta bültenimize abone olun, en son haber ve röpörtajlardan ilk sizin haberiniz olsun!