Yazı MERVE DAMCI Fotoğraf TARIK GÜL
Çevre kirliliğinin önlenmesi adına alınacak tedbirleri içeren “Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 10 Aralık 2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanun bisiklet kullanıcıları açısından birçok soru işaretini de beraberinde getirdi. 1 Haziran 2019’dan itibaren geçerli olacak zorunlu bisiklet yolları kanunu hayatımızı nasıl etkileyecek? Bisiklet kullanıcılarının yaşam standartlarını yükseltecek mi? Trafikteki sorunlara çözüm olacak mı? En önemlisi de yoldaki bisiklete ve bisikletlinin ulaşım hakkına yönelik farkındalığın oluşmasına bir katkı sağlayacak mı?
Merak edilenleri bisiklet kullanıcılarına ve bisiklet kültürünü geliştirmeye, sorunları çözmeye yönelik çalışma yürütenlere sorduk:
“Bu değişiklik ile bisikletlilerin dertlerinin biteceğini ve trafik sorununun bir çözüme kavuşacağını düşünmüyorum”
Avukat Burcu Ejder Şakrak, Haziran ayında yürürlüğe girecek kanunu umut verici bir gelişme olarak değerlendiriyor ancak denetim ve yaptırımlar konusunda sorunlar olduğuna dikkat çekiyor:
“3194 sayılı İmar Kanunu 16 maddesi ile Ek Madde 6 ile 7153 Sayılı Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında; 1/6/2019 tarihinden itibaren, imar uygulaması görmemiş alanlar için hazırlanıp onaylanacak yeni imar planlarında, Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara uygun şekilde ve plan bütününde ulaşım amaçlı bisiklet yolları e bisiklet park istasyonları bulunması zorunlu hale getirildi. Topoğrafya ve arazi eğimi nedeni ile bisiklet yolu yapılamayan yerlerde ise yaya yolları düzenlenmesine karar verildi.
29521 sayılı Şehir İçi Yollarda Bisiklet Yolları, İstasyonları ve Bisiklet Park Yerleri Tasarımına ve Yapımına Dair Yönetmelik 4. maddesi ile bisiklet yollarının; kullanıcılarının ulaşım ihtiyaçlarını karşılamak ve trafik akış sistemi içerisinde kavşak ve yol ayrımlarındaki geçişlerini güvenli bir şekilde sağlamak amacıyla öncelikli olarak topoğrafyanın müsait olduğu yerlerde yapılmasına ve ulaşım noktalarının ve yerleşim yerlerinin merkez bölgelerini birbiriyle irtibatlandıracak bir ağ oluşturacak şekilde tasarlanması düzenlendi.
Aynı yönetmeliğin geçiş hükmünde ise; mevcut bisiklet yollarının, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 5 yıl içerisinde bu Yönetmelik hükümlerine uygun hale getirilmesi belirtiliyor. Bisikletlilerin ulaşım sistemine entegrasyonunun sağlanması, bisiklet istasyonları ve bisiklet park yerlerinin yapılmasına ilişkin esaslar söz konusu yönetmelikte detaylı bir şekilde düzenlemiş olmasına rağmen, maalesef ki kanun ve yönetmelik uygulanmamakta, uygulanıp uygulanmadığı denetlenmemekte ve uygulanmaması yaptırımla sonuçlanmamaktadır. Örneğin bahsettiğim yönetmelik tarihi 1 Kasım 2015 olmasına karşın, hali hazırda mevcut bisiklet yollarının durumu hepimizin malumu.
İmar uygulaması görmüş, yani ulaşım altyapısı hali hazırda kurgulanmış ve kullanımda olan alanlar için bu zorunluluk geçerli değil.
Sonuç olarak kanun değişikliği ile yeni yerleşim yerlerinde uygulanacak bir düzenleme yapılmış olup, mevcutlar yerleşim alanları için herhangi bir düzenlemesi bulunmamaktadır. Mevzuatın bu maddeleri kapsaması umut verici gelişmeler olarak değerlendirilse de, kanaatimce yeterli ve kararlı adımlar olarak addedilemez; çünkü mevcut arterler açısından bir çözüm içermeyen düzenlemeler bireyler için bir heyecan yaratmamaktadır. Bu değişiklik ile bisikletlilerin dertlerinin biteceğini ve trafik sorununun bir çözüme kavuşacağını düşünmüyorum.
Kanun ve yönetmeliklerle bisikletli yaşam hayata geçirilmek isteniyor gibi görünse de, söz konusu durum mevzuatta yazılı olarak kalmaktan öteye geçmemekte ve uygulanması için aktivasyon sağlanmamaktadır. Kamunun ve özellikle yerel yönetimlerin çevre kirliliğinin önlenmesi, kent trafiğinin azaltılması gibi bireysel ve toplumsal alanlarda kalıcı çözümler elde etmek için STK’lar ile işbirliğini sağlayarak ve özellikle yürürlükteki mevzuatı uygulayarak daha gerçekçi sonuçlar yaratmaya çalışmaları gerektiği kanısındayım.”
“Sadece yol yaparak, bisiklete bir karne hediyesi ya da bir hobi olarak değil, bir ulaşım aracı olarak bakılmasını sağlamak mümkün olmayacaktır”
Zorunlu bisiklet yolları kanununu olumlu bir adım olarak değerlendiren TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Sekreteri Akif Burak Atlar, bisiklet bilincinin yaygınlaşmasının eğitim, sağlık ve kültür politikaları ile entegre bir yol haritası çizilerek sağlanabileceğini savunuyor.
“İmar kanununa ek madde olarak getirilen bu hüküm, 2019’un Haziran ayından sonra onaylanacak yeni imar planlarında ulaşım amaçlı bisiklet yolları ve bisiklet park istasyonlarının bulundurulmasını zorunlu hale getiriyor ancak imar uygulaması görmüş, yani ulaşım altyapısı hali hazırda kurgulanmış ve kullanımda olan alanlar için bu zorunluluk geçerli değil. Ulaşım kurgusu imar planlarıyla oluşturulurken bisiklet yollarının bir zorunluluk olarak mekansal planlara işlenmesi elbette olumlu bir değişiklik, ancak bisiklet kullanımının teşvik edilerek yaygınlaştırılması ve bisiklet kullanımının kent içi ulaşıma entegrasyonunun sağlanması için tek başına bir anlam ifade etmez.
Bisikletin kent içi ulaşımda daha çok tercih edilmesi için mekansal ve stratejik planları destekleyecek eğitim, sağlık ve kültür politikalarının da uzun erimli hedeflerle kurgulanması gerekiyor. Sadece yol yaparak, bisiklete bir karne hediyesi ya da bir hobi olarak değil, bir ulaşım aracı olarak bakılmasını sağlamak mümkün olmayacaktır.”
“Bisiklet kullananların kendilerini kent trafiğinde güvende hissederek yol almaya ve ulaştıkları noktada bisikletinin de güvenliğinin sağlanmasına ihtiyaçları var”
Bisiket kullananlar için çözüm bekleyen temel sorunların başında güvenlik geliyor. Bisikletli Ulaşım Platformu temsilcisi ve Bisikletli Kadın İnisiyatifi kurucularından Zeynep Araboğlu’na göre bisikletlilerin güvenliği için kent trafiğinde motorlu araç hız limitlerinin düşürülmesi, trafik kural ihlalleri ile kararlı bir mücadele ortaya konulması gerekiyor.
“Bisikletli ulaşım altyapısı, ulaşım ve trafik sorunlarına çözüm getirebilmek için üretilen, mevcudun bisiklet kullanıcı ihtiyaçlarını düşünerek ve yeniden planlanarak uygulanması olduğundan bisiklet yolunun ihtiyacı tam olarak karşılamadığını düşünüyorum. Kanun ile hali hazırda yaşadığımız ve kullandığımız kentsel alanlar için bir düzenleme getirilmiyor. Bu düzenlemenin de yapılmasına ihtiyaç var.
Şu an bir belediye kendi alanında bisikletli ulaşımı teşvik için bisiklet yolu yapmaya karar verse dahi, bu imar ve ulaşım planlarına dahil edilmeden uygulamaya geçemiyor. Yeni imar planlarından, 1 Haziran 2019 tarihinden imara açılacak alanları kapsadığını anladığım için, kentsel dönüşüme dahil edilen alanların bu yasa kapsamında olup olmayacağını öngöremiyorum.
Bisiklet kullananların kendilerini kent trafiğinde güvende hissederek yol almaya ve ulaştıkları noktada bisikletinin de güvenliğinin sağlanmasına ihtiyaçları var. Aşamalarla yıllar içinde bir dönüşüm geçireceksek, ilk etapta kent trafiğinde motorlu araç hız limitlerinin düşürülmesi, trafik kural ihlalleri ile kararlı mücadele gibi aslında sadece bisiklet kullananları değil trafiğe çıkan herkesi olumsuz etkileyen sorunları dönüştürmeye başlamak gerektiğini düşünüyorum.
Bisiklet kullananlar ayrıca bir kaportası olmadığı için ufak bir hatadan çok daha ciddi sonuçlar yaşayarak etkileniyor. Bisiklet kullanıcılarına özel olarak, toplu taşıma araçlarını bisikletle her saat rahatlıkla kullanmak, araç içlerinde bisiklet kullanıcıları için yönlendirmeler yapılması kent trafiğinin bisikletli ulaşım için düzenlenmeyi bekleyen noktalarını aşmakta çözüm olacaktır ve toplumun bisiklete ve kullanıcısına verilen değeri anlamasını sağlayacaktır.
Bisiklet yollarının araç park ederek, kamp kurularak, piknik yapılarak vb. gibi şekillerde ihlal edilmesi, trafikte güvenli mesafe bırakmadan sıkıştırmaya varan takip ve sollama, sol kapıyı gelen var mı diye yolu kontrol etmeden aniden açmak, ‘kaldırımdan git yolda ne işin var’ gibi ehliyet alırken trafik kurallarından ve eğitimden mahrum bırakılmış diğer sürücüler tarafından sonuçları hesap edilemeden yapılan pek çok sürücü davranışı toplumun henüz azami bilinç durumunda olmadığını anlatıyor.”
“Sahadaki en büyük eksik oyuncu Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı”
Yeni çıkarılan kanunların etkin denetleme ve cezalandırma yöntemleri ile topluma mal edilmesi gerektiğini söyleyen bisiklet aktivisti Tanzer Kantık, bisiklete dair sahadaki en büyük eksik oyuncunun Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olduğuna dikkat çekiyor.
“Siz eğer güvenli bisikletli ulaşım altyapısı ve bunu destekleyici ‘güvenli bisiklet park yerleri’ vb. gibi alanları hayata geçirir ve denetlersiniz o zaman bisiklet kullanma adına güvenlik endişesi olan insanlar da bisikletleri ile sokağa çıkacak ve bisikletin şehir hayatında görünürlüğü artacaktır. Bu artış sonrasında kent hayatının diğer öğeleri yayalar ve araç sürücülerinin de bisiklete dair farkındalığı artacak ve bisiklet kültürü kendisine şehirlerde ancak böyle yayılma imkânı bulacaktır.
Çağdaş toplumlarda kentte ulaşım ve öncelik sıralaması en korunaksız olan yaya ile başlar otomobil ile biter.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından daha önce yayınlanan “Şehirİçi Yollarda Bisiklet Yolları, Bisiklet İstasyonları ve Bisiklet Park Yerleri Tasarımına ve Yapımına Dair Yönetmelik” birçok teknik hata içeriyor. Bu çalışmanın da uzmanlar tarafından yeniden ele alınması, bisiklet ile ilgili sivil toplum kuruluşlarının da görüşleri alınarak bisiklet adına temel başvuru yönetmeliği haline getirilmesi gerekiyor.
Çağdaş toplumlarda kentte ulaşım ve öncelik sıralaması en korunaksız olan yaya ile başlar otomobil ile biter. Uygar toplumun kentlerdeki sıralaması yaya (tüm dezavantajlı gruplar yani engelliler, yaşlılar, çocuklar vb. gibi dahil), bisikletli, toplu ulaşım ve özel otomobil şeklindedir. İmar kanununda yapılan değişiklikler bu anlamda demokratik alan paylaşımı prensibinden uzaktır.
Bisikletin ulaşım amaçlı kullanımının arttırılması için, kentlerde bisikletlilere hak ettikleri alanı açmak için konunun imar planları içinde yer alması haricinde ulaşım planları içinde de yer alması gerekiyor. Ayrıca bisiklete dair sahadaki en büyük eksik oyuncu da Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’dır. Bakanlığın bisikletli ulaşım adına birim oluşturması, mevzuat çalışması yapması, bunu T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile uyumlu hale getirmesi ve kendisine bağlı özellikle T.C. Karayolları Genel Müdürlüğü, TCDD gibi kurumlarda da bisiklete dair düzenlemeler yapması gerekiyor.
Türkiye’de Karayolları Genel Müdürlüğü’nün hiçbir mevzuatında bisikletin adı dahi geçmemektedir, TCDD’nin trenlerinde bisikletinizi taşıyabileceğiniz yer ve düzenlemeler yaygın ve teşvik edici değil. Bugün artık soluduğumuz havanın sadece bizlerin sağlık sorunlarına dair bir konu olmadığını, kirlenen havanın küresel ısınma nedeniyle mevsim değişikliklerine neden olduğunu da biliyoruz. Bu zincirleme reaksiyonun bir noktasında hava kirlilik değerlerinin azalması açısından bisiklet önemli bir unsur.”
“Bisiklet yolu yaparak ulaşımla ilgili genel bir devrim yapamazsınız”
Altı yıldır düzenlenen ve 65 şehirden kadınları çocuklarıyla beraber sokağa, bisiklet kullanmaya davet eden Süslü Kadınlar Bisiklet Turu Kurucusu Sema Gür, kadınların bisikleti kent içinde kullanmaktan korktuklarını, profesyonel bir araç olarak gördüklerini, bunun sebebinin de erkek egemen dünyadan kaynaklandığı eleştirisini getiriyor. Gür’e göre anaokulları ve ilkokullarda sürdürülebilir ulaşımla ilgili bir dersin müfredata eklenmesi farkındalığın artırılması için bir çözüm olabilir.
“İzmir bisiklet konusunda yapısı itibariyle biraz daha rahat bir şehir. Fakat bizim de burada çok ciddi sorunlarımız var. Ben bu kanunu ilk okuduğumda imar uygulaması görmemiş alanlar gibi bir kavrama kafam takıldı. İkinci kafama takılan, imar uygulaması görmüş ve hali hazırda bulunan yerler ne olacak? Bisiklet park istasyonları zorunlu hale gelecek derken tam olarak ne kastediliyor?
İzmir’in kalbinin attığı yerlere bisikletle gelmeniz, eğer profesyonel bir bisikletçi değilseniz mümkün değil. Bisikletle ilgili duruma daha bütünsel bakmak gerekiyor. Bisiklet yolu yaparak ulaşımla ilgili genel bir devrim yapamazsınız. Vahşi sürücüleri ne yapacağız? Bununla ilgili karayolları ya da yetkililer ne yapacak? Bazen bisiklet yollarının olmadığı yerde, yolların sağ şeridi bize aittir. Fakat hiçbir sürücü, benim en yakın dostlarım bile bunu bilmiyor. ‘Bizim yolumuzu tıkıyorsunuz’ diyorlar.
Bir bisiklet kullanıcısı olarak evimden alışveriş merkezine bisikletimle gidemiyorum. Neden? Gittiğimde bisikletime ne olacak diye düşünürken alışverişimi yapamam çünkü döndüğümde muhtemelen bisikletimi yerinde bulamam. Bu düşünce yüzünden arabamı alıp çıkmak zorunda kalıyorum. O zaman ne haline geliyor bisiklet? Sadece arabama bisikletimi atayım, sahilde bineyim, bisikletle gezeyim, sonra tekrar arabayla evime döneyim. O zaman da orası bisiklet şehri olarak anılamaz.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde bisiklet masası kuruldu. Çok mutlu olduk fakat büyük eksikler var. Bunların birçoğunda yetki yok. Mesela bisiklet masası bisiklet yolunu bile bazen onartamayabiliyor. Çünkü belediyenin kendi içerisinde çok fazla yere müracaat etmesi, Fen İşleri’ne danışması, Trafik’e danışması gerekiyor. O yüzden de yetkileri kısıtlı. Zaten o yetkililerin kendileri de bisiklete binmezse bizi anlamaları mümkün değil.
Ben bir yönetici olsam, böyle bir kanun çıkarsam, asla sandalyemde oturmam. Hemen bir bisiklet edinirim. Bisiklete gerçekten binen, ulaşımını sağlayan, işe bisikletle giden, birkaç bisikletçiyi yanıma alırım ve derim ki ‘evinizden başlayalım nereye gitmek istiyorsanız beraber gidelim’ derim. O zaman kanunu çıkaran insanlar net bir şekilde bizim can güvenliğimizin olup olmadığını, neler çektiğimizi anlarlar.
Mesela sigara yasağı çıktı. Allah aşkına nerede uygulanıyor? Ben astım hastasıyım ve denetlendiği hiçbir yer göremiyorum. Mahvoluyorum ve dışarı çıkamıyorum. Buna benzetiyorum. Bisiklet yolu yaptıktan sonra onun denetimi, mesela bozulduğunda ya da uygun olmayan yerlerin yapılması konusunda nasıl bir tedbir alınacak?
Mesela İzmir’de beyaz kırlangıçlar adlı bisikletli polisler var. Onun gibi projelerle desteklenemez mi? Bunu arttıramazlar mı? En azından insanları bisiklet yollarında piknik yapmamaya ikna edebilirler mi? Belki anaokullara ve ilkokullara bisiklet ya da sürdürülebilir ulaşımla ilgili haftada en az 1 saat ders koyulsa daha temelden, tabandan girilse bence bu kanunlar o zaman işe yarar.
Elektrikli motosikletler diye bir kavram ortaya çıktı. Biz bunları çok tehlikeli buluyoruz, hiç ses çıkarmıyorlar ve hızlılar. O yüzden de aniden yanınızdan, bisiklet yolundan geçen bir araç sizi çok korkutuyor ve düşürüyor. Bu konuda sanırım bir kanun boşluğu var, zabıtaların da kafası karışık. Onların da ayrıca eğitilmesi lazım. Adıyaman’da, Diyarbakır’da, Gaziantep’de şahane çalışan bisiklet grupları var. Belediyelerin, yerel yönetimlerin, devletin bu gruplarla ortaklaşa çalışması gerektiğine inanıyorum.”
“Önemli bir adım niteliği taşıyor ancak kısıtlayıcı”
İzmir Büyükşehir Belediyesi Bisiklet ve Yaya Erişim Şefliği’ne göre yeni kanun ulaşım amaçlı bisiklet kullanımının yaygınlaşmasına katkı sağlayacak önemli bir adım niteliği taşıyor olsa da, “imar uygulaması görmemiş alanlarda yapılacak yeni imar planlarından gösterilmesi zorunludur” ibaresi, söz konusu kanunun geçerlilik alanını kısıtlıyor.
“Şu an İzmir’de körfez çevresini dolaşan yaklaşık 45 kilometrelik bisiklet yolu hattı bulunuyor. Bunun yanı sıra Belediyemiz tarafından yapılan tüm yol ve tretuvar düzenlemelerinde bisiklet yolu düzenlemesi de uygulanıyor. Çalışmaları sürdürülmekte olan Bisiklet ve Yaya Eylem Planı çerçevesinde, bisikletliler tarafından oluşturulan ısı haritaları ve gelen güvenli bisiklet yolu talepleri doğrultusunda, merkez ilçelerin kıyıdaki bisiklet yoluna entegre edilmesi ve bir bisiklet yolları ağı oluşturulabilmesi amacıyla dikey hatta yaklaşık 50 kilometrelik bisiklet yolu güzergahının projelendirme aşaması tamamlanmak üzere.
Bunun yanı sıra kent içerisinde mülkiyet, yol genişliği vb. nedenlerden ötürü ayrıştırılmış bisiklet yolu yapılamayan ve ısı haritalarına göre yoğun kullanılan yaklaşık 300 kilometrelik güzergahta motorlu taşıt sürücülerini uyarıcı nitelikte standartlara uygun işaretlemesi yapılmış ve trafik hızı düşürülmüş bisiklet-otomobil paylaşımlı yol ağı oluşturma çalışmaları çok yakın zamanda tamamlanacak.
Bunun yanında belediyemizce önem verilen bir başka konu olarak trafik sürücülerinin bisiklet konusundaki farkındalığını arttırmak amacıyla yıl içerisinde birçok etkinlik düzenleniyor, bisikletli sivil toplum kuruluşları tarafından düzenlenen farkındalık etkinliklerine de gerekli destek veriliyor. Zira belediyemizin konu ile ilgili vizyonu tüm yollarda bisikleti trafikten soyutlamaktan ziyade motorlu araçların egemenliğindeki yolların bisikletler ile paylaşımının yaygınlaştırılması ve bisikletin bir ulaşım aracı olduğu gerçeğinin tüm kente ve kentlilere empoze edilmesi.
İmar görmemiş alanlarda kanuni zorunluluktan dolayı değil kentin tüm bölgelerinde otomobil kullanımının azaltılması, bisiklet ve diğer motorsuz ulaşım modlarının kullanımını teşvik edecek uygulamaların arttırılması; temiz ve sağlıklı bir gelecek için tüm kurumların ortak hareket etmesi gereken bir husus ve zorunluluk.”
“Bisikleti teşvik etmek istiyorsak, öncelikle mümkün olduğunca kent merkezlerine odaklanmalıyız”
Ekim 2018’de “Belediyeler için Bisikletli Ulaşımın Geliştirilmesine Yönelik Yol Haritası Çalıştayı” düzenleyen, WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler adlı araştırma kuruluşunun direktörü Dr. Güneş Cansız, zorunlu bisiklet yolları kanununun artılarını ve eksilerini şu sözlerle değerlendirdi:
“2015 senesinde yayımlanan Bisiklet Yönetmeliği, şehirlerimizde bisikletli ulaşımın etkin bir şekilde yaygınlaştırılmasını teşvik eder. Ancak bu Bisiklet Yönetmeliği’nin gerçekten etkin bisiklet yollarının uygulanmasını teşvik edebilmesi için bazı desteklere ihtiyacı vardı. Bu noktada Çevre Kanunu’nun 16. Maddesi, bu desteği sağlamak adına atılmış önemli bir adım. “Bisiklet yolları ve bisiklet park istasyonları bulunması zorunludur” ifadesine yer verilen ilgili madde bisiklet yollarının teşviki ve uygulaması bakımından son derece önemli, ancak yasa maddesinin sadece imar uygulaması görmemiş alanları kapsaması, aslında iki temel nedenden ötürü yetersiz kalıyor:
Bunlardan ilki bisiklet yolları bir ağ bütünlüğü gösterecek şekilde planlanmalı ve uygulanmalı. Fakat kanun maddesi odağına sadece yeni imara açılacak alanları aldığından, söz konusu ağ bütünlüğünün sağlanması zor olacaktır.
İkinci neden ise bisiklete talebin yoğun olduğu alanın kent merkezi olması. Bu da şu demek: “Bisikleti teşvik etmek istiyorsak, öncelikle mümkün olduğunca kent merkezlerine odaklanmalıyız.
Gerçekleştirdiğimiz çalıştay kapsamında Türkiye genelinde 34 şehirde bisiklet yolu olduğunu tespit ettik. Çalıştaya da bu şehirlerimizden gelen teknik ve idari personel katıldı. Bu çalıştaya da dayanarak diyebiliriz ki; şehirlerimizin büyük bir kısmında bisiklet çok kısıtlı mesafelerde öncelikle rekreasyon amaçlı planlanıyor ve uygulanıyor.
Henüz gerçek anlamda bisiklet dostu kentlerden ya da ağ bütünlüğünden söz etmek mümkün olmasa da, bu yönde önemli ve umut verici adımlar atılmaya başlandı bile. Örnek vermem gerekirse: İstanbul, İzmir, Konya, Kayseri illerimizde ve Seferihisar ve Lüleburgaz ilçelerimizde ulaşım amaçlı ve toplu taşımaya entegre bisiklet altyapı plan ve uygulama çalışmaları devam ediyor. İşte tam da bu noktada Çevre Kanunu’nda bisiklet altyapısını, kent içi ulaşım bağlamında zorunlu kılan madde çok büyük bir önem kazanıyor.”
Türkiye’de bisikletli ulaşımın iyileştirilmesi konusunda verilen mücadelede geçmiş yıllara göre yavaş da olsa ilerleme sağlanıyor. Ancak katedilmesi gereken çok yol var. Bisiklet kullanıcılarının dileği, talep ettikleri güvenli ulaşım hakkı için yapılan çalışmalarda gerek kolektifler, gerek sivil toplum kuruluşları, gerek bisiklet kullanıcılarının deneyimlerine danışılarak daha iyi bir ulaşım modeli için fikir paylaşımlarına imkân tanınması. Böylece sadece sağlıklı değil ekoloji dostu olan bisiklet toplumunun her kesiminden her yaş grubuna dokunabilen bir ulaşım aracı haline gelebilir.
E-Posta bültenimize abone olun, en son haber ve röpörtajlardan ilk sizin haberiniz olsun!