Yazı ARDA ERGENE
Dünya Sağlık Örgütü’nün görevidir bizlere sağlıklı olmanın araştırmalarını sunmak. Spor yapanlarınsa ortak ve temel amacıdır sağlıklı olmak. Sahi nedir sağlıklı olmak? İyi bir vücut mu, yoksa iyi görünmek mi?
Hayır! Bence her ikisi de değil. Ruhen, bedenen ve zihnen iyi olma halidir sağlıklı olmak.
Kulağa çok hoş geliyor bu tanım değil mi? Ama hayatımızın gerçekleri de var. Modern toplumlarda hareket etmek tam bir muammaya dönüşmüşken peki bunu nasıl başaracağız?
Oysa ki, sağlıklı olmak adına tüm bilgiler bizim için varlar. Yapmamız gerekenler listeler halinde karşımızda. Yememiz gerekenleri de biliyoruz aslında.
Taze işlenmemiş gıdalar, sekiz saat uyku, stres kontrolü, sağlıklı sosyal ilişkiler…Bu kadar kolay yazılan şeyler nasıl oluyor da uygulamada kulağımıza zor geliyor?
Haklı yanlarımız var tabii. Yerleşik hayat, okul ve iş hayatı, dar bitişik masalar, trafik, arabalar, diğer yandan hazır işlenmiş gıdalara sınırsız erişim olanağı ve neredeyse demode haline gelen bir ihtiyaç hareket etmek.
Fakat sağlığa ulaşmamız için hiçbiri engel değiller. Belki eski zamanlardaki gibi hayatta kalmak için fiziksel efora ihtiyacımız yok ama sağlığa ulaşmak için hareket etmeye ihtiyacımız var.
Hareket etmek tüm vücut sistemlerimizin işleyişi için olmazsa olmazlardan, bunu her fırsatta her sayımızda dile getiriyoruz. Çok sevdiğim ve hayat düsturum olarak kabul ettiğim bir ilkemi paylaşmak istiyorum sizlerle.
“Kullan ya da kaybet“ ilkesi. Yaşadığımız sürece her anımızda aklımızda tutmamız gereken bir gerçek. Bu anlamda hareket, sinir ve kas sistemimiz açısından özgürlükken ruhsal ve zihinsel anlamda da en ucuz ilaçtır.
“Eğer egzersiz bir hap şeklinde olsaydı, tüm ülkenin en yaygın ve en faydalı ilacı olurdu“ der; Dr. Robert Butler.
O zaman hareket etmeyi yaşam tarzı haline getirmek için doğal olarak zevk aldığımız bir aktiviteyi yapmak alışkanlık kazanmanın anahtarıdır.
Bu satırları okuyan biz spor insanlarının amacı bilgilerimizi tazelemek değil aslında; gerçek haz, çevremizde farkındalık yaratarak spora yönlendirdiğimiz insanların sayısını artırmak.
Bizler bisiklet sporunun doyurucu hazzını kanında sonuna kadar hisseden sporseverleriz. Doğada bisiklet sürerken ruhumuzu, her pedalda kalbimizi, antrenman sonunda ise zihnimizi tazeliyoruz.
Güneşin etrafında 67000km hızla dolaşan bir gezegende otururken, 100 milyar nörona sahip beynimizle durup bir an düşünebiliriz hayatta olmanın ve var olmanın güzelliğini. Şüphe yok ki, yaşadığımız yerlerde çözmemiz gereken muazzam sorunlarımız var. Üstesinden gelmek için sporu bir yaşam tarzı olarak hayatımıza sokmak ve tam bir sağlıklı yaşam için önceliklerimizi gözden geçirebiliriz.
Sadece bireysel olarak değil toplumca sağlıklı bir spor kültürü oluşturmak adına üzerimize düşen görev yakın çevremizi spor ile tanıştırmak olmalı. Zor olan dünya değil aslında bakış açılarımız. Hareket etmek bedeni, beden zihni, zihin ise ruhumuzu besleyerek kopmaz bir zincir oluşturuyor çünkü.
Roma ve Antik Yunan tarihinde bir yaşam felsefesi haline gelen “MENS SANA IN CORPORE SANO “ sözünü harika bir öncellemeye sahip olan yüce karakter Mustafa Kemal Atatürk “SAĞLAM KAFA SAĞLAM VÜCUTTA BULUNUR“ sözleriyle bizlere aktarmıştır.
Birbirinin içinde eriyerek bir bütün oluşturan zihin ve ruh ancak hareket edince tamamlamış büyük bir tabloya dönüşüyor.Renkleri özgürce seçmekse bizlere kalıyor.
E-Posta bültenimize abone olun, en son haber ve röpörtajlardan ilk sizin haberiniz olsun!