Bizimle iletişime geçin

Editoryal

CİNSİYET AYRIMI

Profesyonel bisiklet sporunda kadınlar tarih boyu parasal, görünürlük ve desteklenme kriterlerinde erkeklerin gerisinde kaldı. Cyclist, son yıllarda gerçekleşen değişimi ve kadınların arayı kapaması için neler yapılması gerektiğini araştırıyor

2007’de sadece 18 yaşındayken, Lizzie Deignan (öncesinde Armitstead) bir hayalinin peşinden gidiyordu, Avrupa’da büyük yarışlardan birini koşabilmek ve profesyonel olmak.  Büyüklerdeki henüz ilk yılında büyük bir yarışa katılmayı başarmıştı; Britanya Turu. Büyük bir yarıştan daha çok bir okul turnuvası gibiydi. Bunun nedeni geceyi okul sınıflarında uyku tulumu içinde geçirmeleri değildi. Sınıf içindeki sıralar, yarışçılara biraz mahremiyet sağlaması için uyku tulumları arasına dizilmişti.

Yarıştan bir gün önce yarışçılara bir kıyak yapıldı: Otelde bir gece konaklama. Kalabalık bir şehir merkezinden şehir merkezinin dışına çıktıklarında Hotel F1’in önüne varmışlardı. Designan’ın gözleri parlıyordu; bir zincir otel olmasına rağmen aslında lüks bir işletme sayılmazdı.

Küçük bir oda, üç yarışçı için üzerinde tek kişilik ranzasıyla çift kişilik yatak. Akşam yemeği için şehir merkezinde bulunan sıradan bir zincir restorana yürüyerek gitmişlerdi.

Deignan Flanders, Strade Bianche, Women’s Tour ve ardından 2015’te Dünya Şampiyonu unvanlarını kazandı. Genel olarak, performansı gibi kendini de geliştirmeyi başarmıştı. Ve Britanya Turu’ndaki gibi bir başka tecrübe yaşamamıştı. Fakat bu gelişim doğrusal bir ivme yakalamıyordu.

‘Profesyonel seviyede işler son beş yıldır iyi gidiyor ama istenilen düzeyde değil’ diyor. Deignan kariyerinde mihenk taşı olan bir yarıştan bahsediyor; 2007’de Fransa Turu tarafından organize edilen ve büyük bir tantana ile Champs- Elysées’ten hareketle güney Fransa’da biten iki günlük bir yarış La Course.

67km gibi kısa bir etap olmasına rağmen ilk ayağı dağlık bir etaptı. Erkekler zirveye varmadan Col d’Izoard’a birkaç saat önce kadınlar varmıştı. İkinci etap 48 saat sonra başlayacaktı ve adı “Takip” olarak konulmuştu. 22.5km’lik bir kovalamacaydı bu. Birinin Col’ d’Izoard’a varmasıyla diğerinin başladığı, aynı zaman farklarıyla Marsilya’nın sokaklarına doğru yarışıyorlardı.

“Marsilya etabı şaka gibiydi. Yarışın kendisi bir yana, kadınlara özel hiçbir şey yoktu. Tuvalet bile, hiçbir şey”

‘Bunu ilk duyduğumda gülünç bulmuştum, ama sonradan belki de yanlış düşünenin kendim olduğunu anladım. Belki de böyle olmasını sponsorlar istiyordu’ diyor Deignan. “Farklı bir şey vardı. Ve bu sporun her zaman aynı olması demek bizim yeniliklere açık olmamamızı gerektirmiyordu.’

‘1. etap harikaydı ama Marsilya etabı berbattı. Yarış bir yana kadınlara ait herhangi bir tesisten bile bahsedilemezdi. Kadın tuvaleti bile yoktu. Organizatörler tarafından bize ‘Shewee’ (işemek için yardımcı aparat) verilmişti.’

‘Eğer doğru bir şeyler arıyorsanız altıncısı düzenlenen Ovo Energy Women’s Tour’a bakın’ diyor Deignan. 

‘Şüphe yok ki The Women’s Tour içlerinde en iyisi. Arka planda çalışan ekip işlerini en iyi şekilde yapıyor. Oteller, lojistik ve takımlar için bilgilendirmeler… basit ama önemli şeyler. İyi diyebileceğim birkaç organizasyon daha var. Geçen yıl başlayan Amstel Gold Race bunlardan biri. Mesela takım tanıtımı iyi organize edilmişti.’

Deignan 2016 yılında başlayan Women’s World Tour yarışının radikal yenilikler getirmese de standartları yükselttiğini düşünüyor. Artık daha fazla takım ve daha fazla iyi sporcular var. Zamanda biraz geriye gidersek, çok da fazla düşünmeden, şartlar ne olursa olsun her yarışı kazanan sadece bir kadından söz edebiliriz; Marianne Vos.

Şimdi geriye yaslanıp gelişimin ne kadar hızlı olduğunu düşünmek lazım, kadın bisiklet yarışları doğru yolda. Ama kesin olan bir şey var ki daha alınması gereken çok yol var. 19. yüzyılın sonlarında bisiklet yarışları popüler olduğunda kadınları yarışması için kimse cesaretlendirmiyordu. 1912 yılında bu tamamen yasaklanmıştı. 

1950’lere kadar Fransa Bisiklet Federasyonu ve UCI kadın yol bisikleti yarışlarını tekrar düzenleyene kadar bu yasak sürdü. 1960 yılında sadece 34 lisanslı kadın sporcu vardı. 1975’te 400 ve 1982’de 1500. İki yıl sonrasında Kadınlar Fransa Turu düzenlendi. Zaman içinde takvimdeki adı sürekli değişse de koşulmaya devam etmişti.

Sadece son beş yıldır kadın bisiklet yarışları bir ivme yakalamayı başardı. 2014’te Fransa Turu ile eş zamanlı ve birlikte düzenlenen La Course anahtar rol üstlenmişti. Ve aynı yıl Women’s Tour düzenlenmeye başlandı. Ancak Women’s Tour güçlendikçe La Course gelişimin doğrusal gitmediğini göstermeye başladı.

Deignan, geçtiğimiz yıl eylül ayında ilk çocuğunun doğumu için yarış sezonunun dışında kaldı. Ancak planladığı gibi 2019 yılında kadın pelotonuna dönen Deignan, Yorkshire’da düzenlenecek Dünya Yol Yarışı Şampiyonası’nı hedefliyor. Her ne kadar kendini bu spora adamış olsa da kadın bisiklet yarışlarında cevapsız kalan soruları olduğunu belirtiyor. 

Zincirleri kırın

Bir adım ileri bir adım geriye. Kadın bisiklet sporu böyle ilerliyor. Geçtiğimiz yıl şubat ayının sonlarında dondurucu soğuk bir sabahta en iyi takımların kadın ve erkek sporcuları Ghent’te pave taşlı ilk klasik yarış olan Het Nieuwsblad’ın startında birlikte bekliyordu. Ghent Six’in ev sahibi olduğu Kuipke Velodrom’unda takımlar birer birer tanıtılırken yaşanan atmosfer yarışçıları bekleyen buzlu yollarla içleri ısıtan sıcak bir tezatlık oluşturuyordu.

Kadın ve erkek takımları beraberdi. World Tour kategorisindeki takımların 6’sının kadın takımı bulunuyordu. Ve bu takımların yarışçıları sahneye hep birlikte davet edilmişlerdi. Bu tanıtımda amaçlanan şey çok açıktı, kadın ve erkek sporcular eşit derecede değerlidirler.

“Değişmesi gereken asıl sorunlarda büyük bir ilerleme yok. Kadın yarışçıların çoğu hala nakdi ücret ve ödül için mücadele içinde”

Yarış başladığında ise aynı şey söylenemezdi. Birkaç saat sonra büyük ekranlarda erkeklerin yarışı gösterilirken kaçışta olan kadınlar finiş çizgisinde görünmeye başlamıştı bile. Finiş tagına doğru son ataklarını yaptıklarında, yarış spikeri bir kaçının ismini saymayı başarabilmişti. Danimarkalı Christina Siggaard, yarışın favorisi Amerikalı Alexis Ryan’ın önünde çizgiyi geçerek büyük bir sürpriz yapmıştı. Finiş çizgisinde toplanan kalabalık onun bu zaferi karşısında gafil avlanmıştı.

Yarış herhangi bir televizyondan gösterilmemiş, yarışla ilgili herhangi küçük bir bilgi verilmemişti. Tek haber kaynağı, Boels-Dolmans takım aracının içindeki tweet makinesi Richard Steege’di. Ve çoğu zaman üst düzey kadın sporcuların anlık sonuçlarını en doğru veren ve bazen bu haberleri yayınlayan tek kaynak oydu. 

Deignan istediği cevapları hiç alamadı ama belki The Cyclists’ Alliance (TCA) cevapları biliyordur. Bu grup Gracie Elvin ve Carmen Small’un yardımları ile Iris Slappendel tarafından kurulmuştu. Slappendel ve Small emekli olmuş sporcular. Elvin ise 29 yaşında iki kez Avustralya Ulusal Yol Şampiyonu unvanını kazanarak kariyerinin zirvesine çıktı. Geçen yıl Flanders Turu’nda ise ikinci oldu.

TCA’nın ilham kaynaklarından biri, Women’s Tennis Association (WTA), 1973 yılında kadın ve erkek tenisindeki maç açığını (bu fark 12’ye 1 oranındaydı) azaltmak adına kurulmuştu.

Billie Jean King, dünyanın en iyi kadın tenisçisiydi. Ve Wimbledon’dan önce Londra’daki Gloucester Hotel’e 60 tenisçiyi WTA’yı duyurmak için toplamıştı. Bu toplantıda 250 sporcunun yarışacağı ve 7.2 milyon dolar ödülün paylaşacağı bir kadınlar liginden bahsedilmişti. Bugün 2,500 sporcu 146 milyon dolar için yarışıyor.

Elvin ve arkadaşları gelecekle ilgili hayaller kurabilir. Bugüne baktığımızda TCA, ‘rekabetçi, ekonomik ve kişisel beklentiler’ üzerine profesyonel kadın bisiklet sporu üzerine çalışıyor, bu iyi bir başlangıç.

Geçen yıl Şubat ve Nisan ayında UCI takımlarında yer alan 450 kadın sporcuya cevaplamaları için anket gönderdiler. 300 sporcudan cevap almak bir yana küçük bir katılım ücreti ödemeyi kabul eden bu sporcular TCA’ya üye oldular. 

Anketin sonuçları oldukça açıklayıcı olmuştu özellikle konu kazançlara geldiğinde. Ankete katılanların %50’den fazlası yılda 10.000 Euro’dan daha az kazandıklarını belirttiler, %17’si ise düzenli bir maaş alamadığını söylüyordu. %52’si ekipman, giyim, ve mekanik gibi takımdan aldığı hizmetleri kendi cebinden ödüyor, %52’si ikinci bir işte çalışıyor, %35’i ‘profesyonel’ yarışırken eğitimine de devam ediyor.

Bir başka çarpıcı bilgi ise katılımcıların %97’si taahhüt edilene göre maaş ve ödüllerin daha az verildiğini beyan etti. 

‘Ben oldukça şanslıymışım’ diyor Elvin. ‘İyi bir takımdayım ve bu sonuçları gördüğümde oldukça şaşırdım.’ Diğer sporcuların gerçekleri onun yaşadığından çok farklı. Bu onun neden minimum maaş konusunun en büyük öncelik olarak gördüğünü açılıyor (yandaki kutuya göz atın)

Aşk ve para

Tüm bunlara rağmen Elvin temkinli de olsa geleceğe pozitif bakıyor. ‘Son yıllarda Amstel Gold Race, Ride London ve Women’s Tour gibi büyük ödüllü yarışların takvime eklendiğini görmek güzel. Birçok güzel haber alacağımıza dair söylentiler var ama ben yine de bu haberlerin abartıldığını ve gerçekte çok bir şeyin değişmeyeceğini düşünüyorum. Yarışçıların büyük çoğunluğu para kazanma umudu olmadan yarışıyor.’

“Bisiklet sporunda kadınlar için umut bir gelenek. Belki bu görünür değil ama şimdiye kadar elimizdeki en eski gelenek; umut”

Women’s Tour, dağıtılacak ödül miktarını erkekler Britanya Turu ile aynı miktar olan 90.000 Euro olarak açıkladı (55 Euro azaltıldığını hatırlatalım). Ama Elvin bu girişimler, manşetlerde büyük harflerle yer alsa da kadın pelotonu mümkün kılan yarışçıların çoğuna bir katkı sağlamadığı görüşünde. 

TCA’nın önceliklerinin başında önemli detaylar söz konusu olduğunda yarışçılara danışmanlık etmek var. Kontrat (Ankete katılanların %91’i takımlarla anlaşma imzalarken resmi bir destek almadıklarını belirtti) ve sağlık. Aynı zamanda büyük resme bakmayı da atlamıyorlar. Onlar WTA’nın tenis sporunda başardığı gibi daha radikal değişikliklerin peşindeler.

“Olasılıkları hayal etmek, kadın sporcular için bir gelenek haline gelmiştir’ diyor bir başka öne çıkan Güney Afrikalı kadın sporcu Ashleigh Moolman Pasio. ‘Bu üzerinde çok konuşulmasa da sahip olduğumuz en eski gelenek.’

Bu inancı görünür kılan şey Women’s Tour. Elvin de Deignan gibi bu yarışın takvimdeki en önemli organizasyon olduğunu belirtiyor. Erkekler yarışı ile paralel düzenlenmiyor yani bu demek oluyor ki birçok kadın yarışında olduğu gibi erkeklerden önce organizasyonu ısındırma görevi yüklenmiyoruz. Oldukça kalabalık bir izleyici kitlesine sahibiz ve bu geçen yıl Londra’da olduğu gibi şehir merkezlerindeki finişleri prestijli kılıyor. Elvin seyirciler içinde okul çağındaki çocuklara değiniyor: ‘Eğer her okuldan bir çocuğa ilham verebiliyorsak iyi bir iş çıkardığımızı söyleyebilirim.’

Değişim yolda. Ve bu değişim geleneksel olarak bisiklet ülkesi olmayan Birleşik Krallık ve Avustralya’dan başlıyor. Fransa, Belçika ve İtalya’da ise değişimin hızı daha yavaş. Bazı yarışçıların ASO’ya karşı öfkesi var çünkü erkeklerde büyük yarışlara ayırdığı ilgiyi kadınlarda göstermek için çok cimri davranıyor. Bu Deignan’ın neden Kadınlar Fransa Turu’nu önemsemediğini de açıklıyor. ‘Benim için hiçbir önceliği yok’ diyor.

Ama bir başka geleneksel bisiklet ülkesi İspanya’da geleceğe umutla bakmamızı sağlayan atılımlar var; Bask Bölgesi’nde kadınlar WorldTour’a bir etap eklendi. Yarışa, Movistar Kadın Takımı, erkek takımı ile beraber katılacak ve geleneksel olarak la Vuelta Espana’nın final gününde koşulan Madrid Challange, 2018’den beri bir yerine iki gün start alıyor.

Yine de değişimin hızı beklenenden çok daha yavaş. İşin üzücü yanı Elvin ve Deignan eğer işler istendiği gibi gitseydi bu konuda çaba harcamak zorunda kalmayacaklardı. Diğer bir deyişle, tenisin bir numarası Martina Navratilova’nın Billie Jean King’in çabalarından King’e göre daha çok fayda sağladığını göz ardı edemeyiz. 

Kesin olan bir şey var, bisiklet sporunda kadınların bir King’e ihtiyacı var. Tıpkı Navratilova’nın dediği gibi ‘Billie Jean zamanı ileriye taşıdı ve gelişimi hızlandırdı. Büyük atılımlar sağlayan büyük sıçramalar, onun zamanı ileri taşıyan atılımlarıydı. Bu kadın atletlerin önündeki engelleri kaldırarak, sporu kadınlar için hobi olmaktan kurtaran ve kariyer sahibi olmalarını sağlayan onun çabalarının bir sonucuydu.

BİR NUMARALI ÖNCELİK

Kadın bisikletinin gelişimini sağlamak için ana hedef ne olmalı ?

Kadınlar kategorisinde profesyonel yarışçılığın en büyük tartışma konusu, asgari ücret, televizyonda görünürlük (haber, yayın vb) , Fransa Turu’nda kadınların, erkeklere vadedilenlerle aynı haklara sahip olmaması.

The Cyclist’s Alliance’ın (Yarışçılar Birliği) destekçilerinden Grace Elvin, asgari ücreti en önemli öncelik olarak belirtiyor. Eski Dünya Şampiyonu Lizzie Deignan ise öncelik olarak televizyon yayınlarını başa koyuyor. 

‘Bizim sporumuzda sürdürülebilirlik ticari kaynaklara bağlı. Sponsorlara sunabildiğimiz tek yarar; marka görünürlüğü’ diyor Deignan. ‘Yumurta ve tavuk ilişkisi. Eğer televizyonda daha fazla görünür olursak daha çok yatırım alabilir ve asgari ücret sorununu aşarız. Bu pelotonda daha yetenekli kadınların görünmesinin yolunu açar.’

‘Erkek takımlarının, kadın takımları oluşturmaya zorlanmasını desteklemiyorum’ diye ekliyor. ‘Erkek ve kadın takımlarının bir arada olması güzel ama her ikisi içinde ayrı ayrı yeterli kaynak bulunabilir.’

Mitchelton-Scott’tan Elvin de kadın takımları oluşturulmasının, erkek WorldTour takımlarına dayatılmasını doğru bulmuyor. ‘Benim takımım, kadın takımına sahip olmaktan çok mutlu ama bu birçok sponsorun umrunda değil, kadınların mücadele etmek zorunda oldukları bu. Kadınlar, sponsorların aklına gelmiyor ve onlarla ilgilenmiyorlar.

Elvin: ‘Asgari ücret, sorunların başında geliyor’ diyor. ‘En iyi 15 takımda erkek ve kadınlara asgari ücret sunulduğunda sonuçları görmek isterdim, bu bakış açısı profesyonelliği arttıracaktır.’ 

Richard Moore, bisiklet gazetecisi, yazar, eski yarışçı ve the Cycling Podcast’in kurucusu.     

E-Posta Bülteni

E-Posta bültenimize abone olun, en son haber ve röpörtajlardan ilk sizin haberiniz olsun!

Yorumlar için tıklayın

Cevapla

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Öne Çıkanlar

Bağlan
E-Posta Bülteni

E-Posta bültenimize abone olun, en son haber ve röpörtajlardan ilk sizin haberiniz olsun!