Yazı SERKAN ÜNLÜ Fotoğraf TARIK GÜL
Bazen 15 dakikalık mesafeyi 45 dakikada bile gidemiyorsunuz” diyen Gözde Beyza Akgül, insanların bir tür öğrenilmiş çaresizlik yaşamasına isyan edip işe bisikletle gitmeye başlayanlardan biri… Gözde Beyza, 27 yaşında… Üç yıldır bisiklet kullanıyor. Kadıköy’de oturuyor ve her gün Bebek’teki işine gitmek için Beşiktaş’tan katlanır bisikletiyle yola koyuluyor. Lucca’da barmaid’lik yapan Gözde ayrıca bir college sanatçısı… Can Yayınları için çizimler yapıyor. Çalışmalarını ‘özensiz işler’ adlı Instagram hesabından paylaşıyor. Yakında da bir sergisinin açılması planlanıyor.”
Beşiktaş-Kadıköy vapurunda genç bir kız dikkatimi çekiyor. Katlanır bisikletiyle insanların arasından süzülüp aracını park edip merdivenlerde kitap okumaya başlıyor. Elindeki romancı Murat Menteş’in yeni kitabı Derde Deva Randevu… Menteş okuru kıza sesleniyorum rahatsız ediyor olmaktan çekinerek… Kulaklığını çıkarırken bisikletini işaret ederek yoldaşıyla ilgili konuşmak istediğimi iletiyorum. Bisiklet deyince yüzündeki ifade değişiyor, heyecanlanıyor.
Otobüslerdeki insanların mutsuzluğu
12 kilo ağırlığındaki katlanır bisikleti için, “Üstüne bindiğim an, ağırlığını unutuyorum. O andan itibaren o beni taşımaya başlıyor. Vapurdan inip sahil yolunda yorulmaktan ziyade başlayacak çalışma günüm için şarj oluyorum diyebiliriz. Çünkü Beşiktaş-Bebek arasındaki sahil yolu gerçekten çok keyifli” diyor.
“Bir vegan olarak beslenirken de, işe giderken de dünyaya zarar vermiyorum. Bu benim için çok önemli bir detay. Belki bir şeyleri tersine çevirebiliriz”
Gözde’nin bisiklete başlama macerası birçok kişiye çok benziyor: “Bindiğim otobüslerde yaşanan itiş kakış, araç trafiğinin bir türlü ilerlemesi, otobüslerdeki insanların mutsuzluğu, negatifliği, kabalığı moralimi bozuyordu. Aklıma önce motosiklet geldi ama riskli olduğu için çok üstünde durmadım. Ve ardından ‘Neden bisiklet olmasın’ dedim.”
Çevreye hiçbir zararım yok
Ulaşımını bisikletle sağlarken Gözde’yi en çok mutlu eden, hiçbir şeye zarar vermemek: “Bir vegan olarak beslenirken de, işe giderken de dünyaya zarar vermiyorum. Bu benim için çok önemli bir detay. Her insan bu şekilde biraz daha duyarlı yaşasa belki bir şeyleri tersine çevirebiliriz. Toplu ulaşımdan çekildiğim için dünyanın güzelleşmesine katkım bile var diyebilirim. Bisiklet artık hayatımın ayrılmaz bir parçası. Öyle ki, markete bile yakın olmasına rağmen bisikletimle gidiyorum. Benim için bisiklete binmek meditasyon yapmak gibi bir şey…
Bisiklet kullandığım anlar, benim günümün en keyifli, en kıymetli dakikaları… İnsan, hayatında tebessüm ettiren şeylerin kıymetini bilmelidir. Bisikletimi gördüğüm an benim yüzümde bir tebessüm oluyor. Akşam trafikte kalmamak, araçlarında zaman -ki zaman en önemli şey- kaybeden insanları görünce bisiklete binmenin kıymetinin farkına varıyorsun. Benim gibi hizmet sektöründe sürekli insanlarla diyalog halinde olan kişilere bisiklet ayrı bir enerji veriyor, yaratıcılığını besliyor.”
Üşenmeden 4. kata taşıyorum
Sürekli ayakta çalışanların en büyük sorununun varis olmasına dikkat çeken Gözde Beyza, “Bence benim böyle bir sorunum olmayacak çünkü 25 yaşından itibaren düzenli bisiklet binmeye başlayan birinde bu sorunun yaşanmayacağını düşünüyorum. Evim apartmanın 4. katında ve asansör yok. Her gün onu taşımak da bana yük gibi gelmiyor. Çünkü o benim mutluluk kaynağım. İş yerimde de onu hep görebileceğim bir yere kilitliyorum. Çünkü çok fazla bisiklet çalınıyor” yorumunu yapıyor.
İstanbul’da her yere bisikletle gidilemediğini söyleyen Gözde Beyza, “Zorlandığım zamanlar katlayıp otobüse biniyorum. Yol içime sinince otobüsten inip hemen bisikletimi açarak yoluma devam ediyorum” diyor.
Sürücüler daha dikkatlı olmalı
Henüz bisikletiyle ciddi bir kaza yapmayan Gözde Beyza’nın en çok rahatsız olduğu konu bilinçsiz sürücüler: “Yanınıza kadar geldikten sonra aniden kornaya basıp sizi ürkütüyorlar. Kötü niyetli değiller. ‘Ben yanındayım, haberin olsun’ demek istiyorlar ama dibinize girdikten sonra çaldıkları kornanın sizi korkutacağını, belki aniden dengenizi kaybedip kaza yapabileceğinizi düşünemiyorlar. Oysa onlar arabalarının içinde korunaklı ama bisikletli olarak biz öyle bir konumda değiliz.
“Her gün bisiklet kullanacak enerjiyi nasıl buluyorsun?” diyorlar. İlk başta nefes nefese kalıyorsun ama kullandıkça da alışıyorsun
Başka bir sorunumuz da yayalar. Yolda gittiğimizi gördükleri halde hızlarını düşürmeden önümüzden geçmeyi sürdürüyorlar. Oysa biz de bir aracız ve belli bir hızda seyir halindeyiz ama çoğunun umurunda bile olmuyor. Arabalardan farklı olarak aniden durmaya çalışırken dengemiz bozulabiliyor.”
Köpeklerle sorunum olmadı, çünkü…
Peki ya sokak köpekleri: “Ben hayvansever bir insanım. Ve enerjiye inanırım. Onlara yaklaşırken bence enerjimi hissettiklerinden herhangi bir sorun yaşamadım.” Bunun üzerine benim de evinde iki kedisi olan bir hayvansever olduğumu, mahallenin tüm köpekleriyle selamlaştığımı ama Yoğurtçu Parkı’nda zaman zaman köpeklerin bana çok zor anlar yaşattıklarını not düşüyorum.
“Bu enerjiyi nereden buluyorsun?”
Her geçen gün bisiklete binen insan sayısının arttığını söyleyen Gözde Beyza, “Bazı insanlar üşeniyor. ‘Her gün bisiklet kullanacak enerjiyi nasıl buluyorsun?’ diyorlar. İlk başlarda herkes gibi sen de nefes nefese kalıyorsun. Ama kullandıkça vücudun alışıyor, nefesin düzeliyor, kondisyonun yükseliyor, terlemen bile azalıyor. Zaten benim terlemeye karşı her zaman yedek tişörtüm de yanımda oluyor” yorumunu yapıyor.
Tayt şart mı, stiletto ile de kullanırım
Bisikleti kullanırken spor giyinmek şart mıdır? Gözde Beyza’nın damarına basmışız: “Bence öyle bir şart olamaz. İlla tayt giymeli söylemlere kesinlikle katılmıyorum. Pekala stilettomla da bisikletimi kullanabilirim.” Peki ya elektrikli bisikletler: “Ben sıcak bakmıyorum, çünkü ben bisikletle enerji harcadıkça mutlu oluyorum. O zaman motor kullanırım diye düşünüyorum.”
Yanlışlara karşı ses çıkarmalıyız
Hayatta karşılaşılan olumsuzluklara karşı sessiz kalınmaması gerektiğini söyleyen Gözde, “Biz ses çıkarmadıkça bu tarz davranışlar kalıplaşıyor çünkü. Bu noktada mühim olan kullandığınız dil. Ben doğru bir üslupla herkese yanlışını söylemeye çalışıyorum. Bence sesimizi daha çok çıkarmalıyız. İnsanlar tepki verildiği zaman üslubunuz düzgünse sizi dinleyebiliyor.”