ŞAMPİYON GİBİ DÜŞÜN!

Yazı Clyde Brolin  İllüstrasyon Rob Milton

Bir spor yıldızı yarış havasına girdiğinde bunu rahatlıkla anlayabilirsiniz. Büyük sporcular dokundukları her şeyi altına çevirirler ve kriketten snooker’a kadar yüzyıllardan bu yana şanssız rakiplerini saf sportif simya sihri ile adeta kör ederler. Yine de bu sihir her seviyede ortaya çıkabilir, halı sahada bir futbol maçından – bazı günler kendini durdurulamaz hissedersin – Dünya Kupası finaline kadar. Ancak antrenman saatlerinin sayısına ve yarışın yoğunluğuna orantılı olarak duygular yükselecektir. Yarış havasına girmeyi eşsiz yetenek ve tıka basa dolu bir stat ile harmanladığınızda ise havai fişekler patlar.   

Yine de, dışarıdan bakıldığında görünenin ne kadar göz alıcı olduğu mühim değildir, çünkü fizyolojik olarak içeride nasıl hissedildiğiyle kıyaslandığında bu hiçbir şeydir. Yıllar boyu süren antrenmanların karşılığını alma zamanı geldiğinde, en zor zorluklar bile zahmetsiz görülebilir, ve sporun en büyük üstatları çevresinde yaşanan kargaşanın tam ortasında aniden bir içsel huzura kavuşabilir. 

“Maç havasına girdiğinizde etrafınızda olup biten her şeyden habersizsinizdir” diyor pist bisikleti efsanesi Chris Hoy. “Çığlıklar atan yüzlerce insanın yanı sıra çeşitli gürültüler olur ama siz yapacağınız işe katıksız olarak odaklanmışsınızdır. Geriye kalan hiçbir şey önemli değildir artık. Bu kendinizden en iyiyi elde edeceğiniz zamandır. 

“Mümkün olan en yoğun fiziksel çabayı da gösterseniz, o anda kendinizi huzura kavuşmuş hissedeceksiniz. Eğer bu zihin yapısındaysanız, her şey size daha kolay gelecektir. Bir yarışı bitirebilir ve neler yaşandığını hatırlamayabilirsiniz çünkü yarı transa geçmişsinizdir. Neler olduğunu bilemezsiniz, ama bunun işe yarayacağını bilirsiniz.”

Taktikler ve anlık zamanlamalar, hayatınızın en önemli anında yalnız başınıza olmayı isteyeceğiniz son yermiş gibi görünen velodromda koşulan pist bisikleti için son derece hayatidir. Yine de, bir şekilde  bilinçaltımızda oluşan duyguları serbest bıraktığımızda, yıldız gibi parlamaya başlarız.

“Yapmış olduğunuz tüm çalışmalar hayali bir çantanın içine giriyor” diyor 1976’da kusursuz 10’u elde eden ilk olimpik jimnastikçi Nadia Comaneci. “Sonrasında yarış alanına çıktığınızda, çantadan yıllar boyunca yaptığınız rutin çalışmaları çıkarabilmeniz için odaklanmanız gerekir. Her şey kusursuz gittiğinde ise bu büyülü bir hissiyattır.”

Buna sporda veya başka bir alanda: Sanatçıların en yaratıcı olduğu, müzisyenlerin en yüce performanslarını sergilediği, bilim adamlarının buluşlarını gerçekleştirdiği, ‘dâhinin evi’ denir. Öğretmen, şef, hemşire veya astronot olun, bir sınava giriyor veya kafede barmenlik yapıyor olun, maç havasına girmek en iyinizi ortaya koyacağınız anlamına gelir. Belki siz bile nasıl ve neden her şeyin bu kadar mükemmel gittiğini bilemeyeceksiniz. Basitçe, her şey rüya gibi gerçekleşir. 

Düşünce okulu 

Bu ‘sihri’ okulda öğretmezler. Modern eğitim sistemi nasıl ve ne düşüneceğinizi memnuniyetle anlatır, ancak, gerekli olduğunda nasıl düşünülmeyeceği konusunu açıklamaz. Bunu anlamak için üst düzey spor kahramanlarını işlerini icra ederken izlemek gerekli. 1988 Monako Grand Prix’sinin sıralama turlarında Brezilyalı Formula 1 efsanesi Ayrton Senna, benzer bir McLaren araçla, en iyi zamana sahip çoklu dünya şampiyonu Alain Post’tan 1.5 saniye daha hızlı bir zaman turu attı. Usain Bolt’un Pekin 2008 olimpiyatlarında koştuğu sprint finaliyle kıyaslanabilecek böylesi bir üstünlük sporda nadirdir. 

Senna sonradan o anlarda neler hissettiğini, “Aniden fark ettim ki arabayı artık bilinçli olarak sürmüyordum. Limitlerin ötesine geçmiştim ama yine de daha ötesine geçebilirdim. Şuurumun çok ötesindeydim.”

Dünyanın en büyük sporcularından bazılarıyla yarış anında gerçeküstü bir etki eden ve sanki fizik yasalarını hiçe sayıyor gibi görünen, zor bir zihinsel karışım olan yarış öncesinde yoğun konsantrasyon ve ardından gelen rahatlama duygusunu konuştuk.

Avusturyalı kayak maestrosu Franz Klammer, bu konuda yavaş çekim bir hissiyata sahip, ‘haliyle o anda dünyadaki tüm zamana sahip oluyorsunuz’, bu arada Bolt da görüşlerinde ısrarcı, “Başlangıçtan bitişe kadar aklımdan geçen her şeyi söyleyebilirim çünkü o denli odaklanıyorum.”

En azından Bolt yalnızca bu odağı 20 saniyeden daha az bir süre için muhafaza etmek zorunda. Skalanın diğer ucunda, 2016 yılında Almanya’da Jan Frodeno tam Ironman’i (3.860 kilometre yüzme, 180 kilometre bisiklet ve 42.2 metre maraton) dünya rekoru olan 7 saat 15 dakika 39 saniyeyle tamamladı. Yine de böylesi bir fiziksel mücadelede bile Jan, sırrın kaslarda değil ama kafada olduğunu söylüyor.  

‘Bu vücutta olduğundan, kafada çok daha zor’ diyor Jan. ‘Elbette ki formda olmalısınız ama zaten tüm rakipleriniz formda. Haliyle zaferin kazanılıp kaybedileceği kafada bitiyor. Kazanmak güçten daha fazla konsantrasyon ile ilgilidir.

“Yarış anında bu durumu “dalgalanma” olarak adlandırıyorum, çünkü hiç kimse konsantrasyonunu sekiz saat aynı seviyede tutamaz – eğer Dalai Lama değilseniz. Yorgunlukla birlikte odaklanma konusunda iniş ve çıkışlardan geçiyorsunuz, bu nedenle konsantrasyonunuzu tekrardan geri kazanmak gerçek bir sanat. 

Kendinle konuşarak olumsuz düşüncelerini pozitif düşüncelerle değiştirebilir ve duygularını kontrol edebilirsiniz, sonrasında da duygularınızın kaslarınızı kontrol etmesine izin verin. Ironman’dan haftalar sonra bile kendimi bazı sesler duyarken buldum  çünkü mental olarak aşırı derecede yorgundum.”

İnan ya da inanma  

Uzun mesafe bisikletçileri bu tip problemlere aşina, ama dayanıklılık sporları yalnızca yolda yeni bir seviyeye ulaşmadı. 

Rafael Nadal 2012 Avustralya Açık finalinde 4 – 2 öne geçtiğinde her şey Novak Djokavic’in ellerinden kayıp gidiyor gibi gözüküyordu. Ardından, tıpkı Frodeno gibi Sırp tenis oyuncusu olumsuz düşüncelerle kaplıyken, kafasını bataklıktan çıkarmanın bir yolunu buldu. Altı saatin sonunda (tüm zamanların en uzun Grand Slam finali), Djokovic üstünü yırtıp, göğsüne vurarak ekstrem bir sevinç gösterisi yaşamadan hemen önce  zaferi elde eden taraf oldu.

‘Grand Slam finalinin beşinci setinde devam etmenizi sağlayacak daha fazla fiziksel gücünüz kalmıyor” diyor Djokovic. “Sonunda size rehberlik edecek olan iradedir. Sadece inanın ve sonunda ihtiyacınız olan mental gücü bulacaksınız.

‘Dört yıl boyunca Rafa ve Federer’in ardında dünya üç numarası oldum. Belki yarı finalden – kazanmaya giden yol küçük bir adım gibi görülebilir ama bu devasa bir mesafe. Ardından aniden bom! 2011’de kazanmaya başladım, bu tamamen onları önemli turnuvalarda yenebileceğime inanmamla alakalıydı.”

Bu inanç hangi spor dalında olursa olsun kritiktir – üstelik herkes tarafından zaferlerin beyinden ziyade kas gücüyle kazanıldığı sanılsa da.

‘Zihin ve inanma gücü tüm farkı yaratır,’ beş kere kürek çekme olimpiyat altın medalisti Steve Redgrave aynı görüşte. ‘Son epik tenis maçlarında eğer oyuncular işler istedikleri gibi gitmezse, soluklanıyor ve düşünüyorlar, ‘Şu anda rakibim alev aldı ama bu sonsuza kadar süremez’. Aynı şey kürek çekmede de geçerlidir. Eğer aklında herhangi bir şüphe varsa, bir yerde düşüşe geçersiniz. Spor kısmen fiziksel bir oyundur ama daha fazlası, yapabileceğine inanmanın getirdiği mental yana bağlıdır.” 

Ne yazıktır ki, hepimiz kendi sabotajımızı gerçekleştirebilecek bir iç sese sahibiz. Bu durumu en çok andıran terim ise “Maymun Zihni”dir: Çinli Budistler, ağaçtan ağaca sallanan bir maymun gibi kafamızın içinde düşünceden düşünceye giden huzursuzluğun varlığını bu örnekle tanımlıyor.

Spor psikiyatristi Steve Peters, Büyük Britanya bisiklet takımına, olimpiyat madalyalı sporcular olmalarına karşın kendilerine güven konusunda sorunlar yaşan Chris Hoy ve Victoria Pendleton da dahil, destek verirken, içsel eleştirinin öneminin altını yeniden çizmiş.

“Mental hazırlık yarış havasına girmek için anahtardır” diyor Pendleton. “Dolayısıyla yarış alanına ulaştığınızda ve düşünceleriniz havada dağılmaya başladığında, neredeyse otomatik hale gelmesi gereken bir mental ısınmaya ihtiyacınız vardır: Zira o an geldiğinde ‘Yeterince hazırlandım mı?’, ‘Tanrım rakiplerim çok hızlı görünüyor’ gibi diğer tüm şüpheleri baskı altında önlemek çok zordur.

“Bisiklet sporundan kendime taşıdığım zihinsel yeteneklerden biri kontrol edebileceğin şeylere ve en iyisini yapabilmek için neye ihtiyacım olduğuna odaklanmak

“Steve bizlere kişisel mental zaaflarımızı değerlendirmemiz için stratejiler bulmamıza yardımcı oldu. Benim için mental anlamda güvenimi, önemli olan her antrenman döneminde elimden gelenin en iyisini yaptığımdan ve bundan daha fazlasını yapamayacağımdan emin olmak tazeler.

“Zihinsel antrenman, fiziksel antrenman gibi uygulama ile daha kolay hale gelen ömür boyu bir süreçtir. Bazı insanlar asla gerilemeyen bir özgüven duygusuna sahiptir. Bazılar ise kendini güvende hissetmez. Ben de ikinci grup insanlardan biriyim. Bu yüzden, herhangi bir şüphe ya da dikkat dağınıklığı olmaksızın odaklanmak için negatif düşünceleri zihnimden atabilmek için sıkı çalışmalıyım.’

Hayal etmek

Londra 2012 oyunlarında kariyer zirvelerini yaptıktan sonra emekliliğini açıklayan Hoy ve Pendelton farklı spor branşlarına geçiş yapan isimlerden. Hoy motor yarışlarında boy gösterirken, Pendelton National Hunt yarışlarında tek beygir gücüyle mücadele ediyor.

2015 yılında Hoy Londra Olimpik Stadyumu’na bir kez daha geri döndü, ancak bu sefer çelik kask ve Race of Champions’da uluslararası yıldız sporcularla karşılaşmak için. Neyse ki İskoçyalı yeni spor hayatında hala iki tekerlek üzerinde öğrendiği zihinsel yeteneklerden faydalanıyor.

‘Steve Peters ile yaptığımız çalışmalar tüm yaşantınıza transfer edilebilir cinsten. Yalnızca spor odaklı değil” diyor Hoy. Eğer Sebastian Vettel’e karşı start çizgisine çıkıyorsanız, “Ben burada ne yapıyorum? ya da “Acemice bir hata yaparsam tam bir idiot gibi gözükeceğim” gibi düşünceler aklınızda dolaşmaya başlar. Bu düşüncelerin esiri olursanız, ya tüm yarış boyu kendinizi kemirirsiniz, ya da risk almaktan kaçınırsınız. Bisiklet sporundan kendime taşıdığım zihinsel yeteneklerden biri kontrol edebileceğin şeylere ve en iyisini yapabilmek için neye ihtiyacım olduğuna odaklanmak. Gerisi mühim değil.”

Bu, Hoy’ gibi olanların tamamı için geçerli. Bu asla ‘şampiyon olmakla’ değil, daha ziyade kendi en iyi performansına ulaşmakla ilgili. Bisiklet söz konusu olduğunda Chris Hoy, maç havasına girdiğinde neredeyse kazanacağından emin oluyor. Motor sporlarında ise rakiplerinden çok daha az tecrübeye sahip ancak Hoy’un yaklaşımı onun farklı disiplinlere adapte olma sürecini hızlandırıyor.

Bir şeylerin rüya gibi gitmesine, büyük hayaller kurmak yardımcı olur. Gerçekten de Hoy bisiklet kariyeri boyunca hedeflerini titizlikle günlük gibi tutmuş. 10’lu yaşlarındayken Hoy, 2004 yılında olimpiyat şampiyonu olmak istediğini günlüğüne not etmiş – tamı tamına 13 yıl öncesinden. İşe yarıyor, sadece hayalini gerçeğe dönüştürmek için mihenk taşlarını orta ve uzun vadeli hedeflerin harmanı şeklinde özenle hazırla.

Dünyanın en fazla madalya kazanan olimpik yüzücüsü Michael Phelps de her zaman büyük hayaller kuran bir isim – üstelik Hoy’inkine benzer detaylarla. 14 yaşından itibaren Phelps, hedeflediği birbirinden farklı dereceleri not ediyor ve zamanla bu derecelere teker teker ulaşıyor. Bugün Phelps 23 olimpiyat altınına sahip bir sporcu.

“Görselleştirme önemlidir, bu sayede herhangi bir sürpriz ile karşılaşmazsınız’, diyor Phelps. “Yarışın nasıl gitmesi ve gitmemesi istediğinizi düşünüyorsunuz, bu sayede her türlü ihtimale karşı hazır hale geliyorsunuz. Bu önemli bir anahtardır, buna küçük yaştan itibaren başlamak ise kariyerim boyunca bana yardım etti. Geriye dönüp baktığımda, başardıklarım bana çılgınca geliyor çünkü hayalimin gerçeğe dönüşmesine adım adım şahit oldum. Yüzme sporunu değiştirmeye ve onu yeni bir seviyeye çıkartmak istiyordum ve sanırım bunu başardım.”

Bir hayal

Tüm şampiyonlar bir hayal ile başlar. Spor ya da başka bir alanda, başaranlar sezgilerine güvenir ve onu bir vizyona dönüştürürler. Sonrasında daha küçük adımlarla büyük resmin çevresinde kusursuz geleceğe doğru hayallerle devam ederler, bazıları ise sporcu olmak için yalnızca spor salonunda soluğu almanın yeterli olduğunu düşünüyor. 

“Genellikle neler yapabileceğimizi küçümsüyoruz” diyor Hoy. “Pek çok insan şampiyonlara bakıyor ve onların şampiyon doğduklarına inanıyor. Elbette küçükken ben de bu tip düşüncelere sahiptim. 

“Yıllar içerisinde şunu öğrendim ki, eğer bir şey uğruna çalışıyor ve onu başarmak için gerekli kararlılığı ortaya koyuyorsanız, ve hatta başka şeyler pahasına da olsa bir şeye odaklandıysanız, ne kadar ilerilere gidebileceğiniz konusunda kendinizi şaşırtabilirsiniz.”

Benzer Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir