Röportaj Erman Öner Fotoğraf Tarık Gül, Redbull
- Cyc: Elbette ilk sorumuz; bisiklete nasıl başladın?
Toprak Razgatlıoğlu: Aslında herkes gibi benim de bisikletle olan ilişkim çocuklukta başladı. İlk bisikletim yanda iki tekeri daha olan dört tekerlekli bir bisikleti. Fakat ben, bu bisikleti kullanmaya başladıktan 3 gün sonra yandaki tekerleklerin sökülmesini istemiştim. Çok hızlı adapte olmuştum bisiklet sürmeye. Tabii sonrasında motosiklet ağırlık kazanınca uzun bir süre binemedim bisiklete.
Ancak şimdi Salcano’nun hediye ettiği profesyonel bisikletlerle yeniden binme şansı buldum. Aslında şimdi başlayacağım gerçekten bisiklet sürmeye. Çünkü daha önce bu şekilde profesyonel bir bisikletim olmamıştı. Bu noktada Salcano’ya da teşekkürlerimi sunuyorum, bizi bu şekilde desteklediği için.
Fakat elbette bisiklete olan merakım hiçbir zaman yok olmadı. Yol bisikletine her zaman bir merakım vardı ancak downhill tarzı dağ bisikletlerini de hep çok severim. Orada motordaki gibi hep bir aksiyon var çünkü. Bu beni her zaman cezbeder. Yol bisikleti biraz daha düz, stabil ilerliyor, bu da benim canımı sıkıyor biraz (gülüyor)!
Motosiklette de her zaman bir aksiyonun içinde olduğumuz için sıklıkla iniş çıkışların olduğu dağ bisikleti biraz daha fazla ilgimi çekiyor haliyle. Şu an için Salcano’nun verdiği yol bisikletleri ile başlayacağız sürüşlere. Daha önce hiç bu tarz bir bisiklet sürmediğim için bu da ilginç bir deneyim olacak. Fakat aksiyon sevdiğim için benim aklım dağlarda! Umuyorum ilerleyen zamanlarda bir dağ bisikleti sahibi de olup onunla da antrenman yapabilirim.
- Cyc: Profesyonel bir sporcusun. Bu anlamda bisikletin, yaptığın işe katkıları ne oldu ya da yaptığın sporun bisiklete katkılarını nasıl değerlendiriyorsun? İkisi de üst düzey teknik beceriler gerektiren sporlar sonuç itibariyle.
TR: Motosiklet ve bisikleti hiçbir zaman iki ayrı şey gibi düşünmüyorum aslında. Çünkü ikisi de iki teker ve gerektirdiği beceriler temelde benzer. Onun haricinde ikisi de her zaman çok keyif alarak ve mutlulukla sürdüğüm iki araç. Tabii Sakarya’da çok fazla sürebildiğimi söylemem ancak Alanya’da iki farklı bisikletim var. Orada arkadaşlarımla birlikte sürekli bisiklete biniyorum. Bu tabii hiçbir zaman normal bir sürüş olmaz. Önce dağlara çıkar, orada süreriz; ardından şehir merkezinde soğuma şeklinde bir tur atar dağılırız.
Onun haricinde, bir kere bisikletin en büyük katkısı kondisyon sağlaması oluyor. Bisikletle hem inişlerde hem de çıkışlarda vücudunuzun her tarafının çalıştığı müthiş bir efor harcıyorsunuz. Ama keyif de alıyorsunuz bundan aynı zamanda. Bunların her biri bizim için ekstra avantaj sağlayan şeyler.
- Cyc: Peki, motosiklette vücuda nasıl bir yük biniyor? Bisiklet de dayanıklılık gerektiriyor ama yüksek hızla viraj almak nasıl bir dayanıklılık ve denge gerektiriyor?
TR: Motosiklette özellikle kol ve bacaklar yoğun olarak çalışıyor. Çünkü örneğin 50 dakika boyunca 5 kilometrelik bir pistte yüksek hızlarda sürekli hareket halinde olduğunuz bir durum söz konusu. Bu da aslında fiziksel güçle beraber tamamen konsantre kalmayı gerektiriyor. Keza bisiklet yarışlarında da böyle aslında. Orada yarış daha da uzun saatler sürüyor hatta. Ben de motosikletten önce bisiklet yarışlarına girmek istemiştim bir dönem. Dağ bisiklet yarışlarına tabii (gülüyor). Denk gelen yarışlar olmuştu ama katılamamıştım maalesef.

Sonuçta bana sorarsanız bisiklet, her spor için olmazsa olmaz. Motosiklet yapıyor olsam dahi bisiklet her zaman olacak hayatımda bundan böyle. Her ne kadar heyecanlı bir sporun içinde de olsanız insan ara ara bisiklet de sürmek istiyor, özlüyor.
Cyc: Kenan Sofuoğlu’nun önümüzdeki yıllarda downhill yarışlarına katılacağı söyleniyor, sizin de aklınızda böyle bir düşünce var mı?
TR: Daha önce yapmadım, ama yapılamayacak bir şey değil elbette. Keza çok seviyorum ve yapmak da isterim. İyi bir downhill bisikleti ile yarışmak, antrenman yapmak kesinlikle çok isterim.
Cyc: Senin için rol model olması adına Kenan Sofuoğlu gibi senden önce de bu sporu yapan başarılı isimlerin olması nasıl bir motivasyon sağlıyor?
TR: Benim motosiklete başlamam zaten Kenan Sofuoğlu sayesinde oldu diyebilirim. Benim babam da motosikletçiydi ve akrobatik hareketler yapardı motorla. Fakat benim yarışçı olacağımı hiçbir zaman ummazdı. Ben de o zaman hep Kenan abiyi izlerdim. Sonra motokros yarışlarına, ardından da başka yarışlara katılmaya başladım. Her zaman da ‘Kenan Sofuoğlu gibi olmak istiyorum’ diyordum. O noktada tabii babam bir yere kadar getirebildi beni, sonrasında Kenan Sofuoğlu ile çalışmaya başladık. Onun sayesinde şu an daha farklı yerlerdeyiz.
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim, Kenan abi gibi biri olmasaydı önümüzde bizler bu noktaya gelemezdik. Kenan abi bize her zaman yeni kapılar açtı, biz de onun peşinden o kapılardan geçerek yolumuza devam ettik. O buralara bizden daha zor gelmişti. Onun Avrupa Şampiyonası’na gidebilmesi sürecini biz çok daha hızlı geçebildik. Şimdi ise dünya şampiyonalarında yarışabiliyoruz. Bu, elbette hiç kolay değil. Fakat bu yıl iki tane birincilik aldık. Ve bu bizim hayalimizdi, yarıştığımız yerde birinci olmak. Biz bir tanenin hayalini kuruyorduk, iki birincilikle geri döndük.
Şimdi ise bu moral ve motivasyonla çok daha iyilerini yapmak için çalışacağız. Bunu hem ülkemiz hem de Kenan abinin verdiği emekler için yapacağız.
- Cyc: Peki, senin hayallerinde ne var? Neler hedefliyorsun gelecekte?
TR: Şu anda dünya şampiyonasında yarışıyorum hali hazırda. Super Bike Dünya Şampiyonası. Tabii bunun bir üstü Moto GP oluyor. Ama Moto GP hayalim yok, şu an yarıştığım yerde dünya şampiyonu olmak istiyorum. Öncelikle hedefim bu. Sonrasında Moto GP mi olur başka bir şey mi şu an için onu bilmiyorum. Dediğim gibi şu an tek hayalim, dünya şampiyonu olmak.
E-Posta bültenimize abone olun, en son haber ve röpörtajlardan ilk sizin haberiniz olsun!
