Yazı Richard Moore İllüstrasyon Bill McConkey
Bu bahar, transfer atlıkarıncası daha önce görülmemiş bir hızda dönmeye başladı. Takım değiştiren büyük isimlerin sayısı oldukça sıra dışı ve muhtemelen beklenmedik. Tom Dumoulin, Nairo Quintana, Richard Carapaz, Vincenzo Nibali, Dan Martin, Enric Mas, Philippe Gilbert ve Mikel Landa gibi isimlerin tamamı takımlarından ayrıldı. Wout Poels, John Degenkolb, Elia Viviani, Ilnur Zakarin ve İtalya şampiyonu Davide Formolo gibi baş altı isimler de bu kervana katıldı.
Tüm bu transfer aktivitesi içinde alışılmadık olan, ekiplerde büyük bir değişiklik olmaması: Büyük yeni bir takım kurulmadı yahut mevcutlar içinde kapanan olmadı. Yalnızca bu yazı kaleme alındığında Katusha-Alpecin’in 2020 lisansı Israel Cycling Academy’e devredeceği konuşuluyordu.
Bisikletin en işlek menajerlerinden biri olan Andrew McQuaid, ilginç bir teoriyi dillendiriyor. “Birçok önemli isim takım değiştirdi, ama transferlerin tamamı mantık çerçevesi içindeydi. Belki hepsinin aynı sezonda takım değiştirmiş olması yalnız bir tesadüftür çünkü takımların çoğu, daha önce olmadığı kadar bu yıl daha stabil. İstikrarın anlamı, takımların bütçe konusunda endişe duymadığı ve bu sayede geleceği daha erken aşamada planlayabilmeleridir” diyor Richie Porte, Rohan Dennis, Steve Cummings, Nicolas Roche ve daha birçok ismin temsilcisi olan McQuaid.
‘İstikrarın anlamı, takımların bütçe konusunda endişe duymadığı ve bu sayede geleceği daha erken aşamada planlayabilmeleridir”
“Ses getiren transferlerin büyük bölümü mart, nisan ve mayıs gibi erken dönemlerde kesinlik kazandı. Takımların istikrarı ve istedikleri isimlere imza attırabilme gücü, transfer marketini şekillendirdi. Dün bir takımla konuştum ve bana transferi kapattıklarını söylediler. 2020 için kadrolarına son şeklini vermişler” diyor, Kasım ayının başında konuştuğumuz McQuaid.
Hollanda’ya dönüş
Eğer Quintana’nın Movistar’dan küçük Fransız takımı Arkea-Samsic’e transferi en beklenmedik transfer hamlesiyse, statüsü ve anlaşmanın şartlarından ötürü Dumoulin’in Sunweb’den Jumbo-Visma’ya geçişi en ses getiren hamle diyebiliriz.
2017’de Giro d’Italia’yı kazanan Dumoulin, 40 yıla yakın bir süre sonra Hollanda’nın ilk Büyük Tur şampiyonu olmuştu. Geçtiğimiz yıl ise önce Giro’da ardından Tour de France’da ikinci oldu. Hollandalının 2019 sezonu Giro’da yaşadığı kazanın gölgesinde kaldı. Tour’u kaçırmasına sebep olan diz sakatlığına rağmen Dumoulin’in 2020’de eski gücüne dönmemesi için hiçbir sebep yok.
Yeni yıldaysa Dumoulin Sunweb’in kırmızısı yerine Jumbo Visma’nın sarı ve siyahı için mücadele verecek. Transfere dair şaşırtıcı olan Hollandalının eski takımıyla kontratının hala devam ediyor olmasıydı. Giro ve Tour’u ikinci tamamladıktan kısa süre sonra Dumoulin, Sunweb ile sözleşmesini 2021’in sonuna kadar uzatmıştı.
Dumoulin ve takımı birlikte büyüyorlardı. 2012’de Hollanda kayıtlıyken (Kittel ve Degenkolb’ün katılımıyla takım Alman kimliği kazandı) takıma katıldı. 2012’de, takım Project 1T4i ismiyle (“takım ruhu, ilham, dürüstlük, gelişim ve yenilik” değerlerini savunuyorlardı) biliniyordu. Farklı sponsorlar gelip geçmesine rağmen, – Argos, Giant ve Alpecin – takım şoför koltuğundaki Iwan Spekenbrink öncülüğünde değerlerine sahip çıktı.
Sunweb’in bir diğer mottosu ise “Zorlamaya Devam Et” idi. Hatta geçtiğimiz yıl ekip “Zorlamaya Devam Et Merkezini” Limburg’da, Dumoulin Bisiklet Parkı’nın hemen yanı başında hayata geçirdi. Dumoulin tarafından ayrılık teyit edildiğinde ortaya çıkan izlenim, görüş ayrılığının farklı bir düzeyde olduğunu ortaya koydu. “Geçtiğimiz son bir ay pek keyifli değildi” diyor, Hollanda kanalı NOS’a Hollandalı.
“Menajerim her zaman “Emek olmadan yemek olmaz” derdi. Sekiz yıl boyunca bu geçerliydi. Takımla karşılıklı birçok emek verdik ancak karşılığında yemek de aldık. Çok güzel şeylere imza attık. Son zamanlarda ise emek vermemize karşın yemek azdı.”
‘Dumoulin’in gelişi, potansiyel olarak Ineos’la rekabet etmemizi kolaylaştıracak” diyor Jumbo-Visma’dan George Bennett
Dumoulin’in ayrılışı 2020 için takımda büyük bir etkiye yol açtı. Sunweb takım direktörü Luke Roberts, eğilim ve hedeflerinin tamamen değişeceğini söylüyor. Bitime bir gün kala Dumoulin’in 2015 Vuelta’da liderlik mayosunu taşıması ve sonuç olarak genel klasmanı altıncı sırada tamamlaması, kendi takımı da dahil birçokları tarafından şaşkınlıkla karşılanmıştı. Dumoulin’in sürpriz performansı açık bir seçenek sunuyordu: Büyük Turlarda onu destekle ya da başka bir takıma gidişini izle.
Bu gelişme takımın odağını sprintten etaplı yarışlara çevirmesi, kaynaklarını bu yönde harcaması ve önemli ölçüde yatırım yapılması anlamına geliyordu. “Tırmanış kadromuzu güçlendirdik ve bu alana gerçekten emek harcadık” diyor Roberts. “Tom’un ayrılışı ile tek günlük klasiklere, etap zaferlerine ve sprint finişlerine odaklanacağız. Bu yönde takviyeler yaptık ve gitmemiz gereken istikamet de bu.”
Bu anlayış takımın köklerine dönüşünü simgeliyor. Dumoulin, mayısta Giro’nun 4. etabında düştüğünde Giro ve Tur için aylarca yaptığı hazırlık toz bulutu gibi kayboldu. Bu sebeple Roberts genel klasman sorumluluğundan kurtulduğuna sevinmiş görünüyor.
“Genel klasman iddiası çok yönlü yatırım gerektiren bir iş – yarışçılar ve personel ekip. Tom’u desteklemek için iyi bir takım kurduğumuza inanıyorum. Eğer Tour de France’a en iyi bisikletçilerimizle gidebilseydik, her takımla boy ölçüşebilirdik. Ne yazık ki bu şansa sahip olamadık. Sam Oomen ile Wilco Kelderman’ın sakatlıkları ve tabii kötü şans bizi yolumuzdan alıkoydu.”
Dumoulin’in yaşadığı talihsizlikler, tek hedefe sahip takımların bir bisikletçi için aldığı riski gözler önüne serdi. “Tek günlük klasikleri odağımıza aldığımızdan, Tiesj Benoot [Lotto-Soudal’dan] gibi bisikletçileri renklerimize kattık. Bu sayede daha geniş yelpazede kartlara sahip olacağız. Haliyle riski ve baskıyı yayacağız” diyor Roberts.
Bir ipte iki cambaz?
Dumoulin’in geçişi şüphesiz yeni takımında da büyük bir etki yarattı. Reklam açısından Hollanda kökleri 1984 ve sonrasına uzanan Jumbo-Visma (2011’de Dumoulin gelişim takımında bir yıl geçirmişti) penceresinden transfer makul bir hamle olarak görünüyor. Rabobank’ın 2012’nin sonunda sponsorluktan çekilmesinin ardından bir dizi zorluklar atlatan Jumbo-Visma şimdilerde en güçlü ve en pahalı ekiplerinden birine dönüştü. Ancak Hollanda bisikletiyle çok özdeşleşmiş takımda yeni sorunlar gün yüzüne çıktı.
Takım birkaç Hollandalı yıldıza sahip olsa da – Tour de France üçüncüsü Steven Kruijswijk ve sprinter Dylan Groenewegen – esas büyük yetenek Primoz Roglic ola geldi. Son La Vuelta zaferinden önce Sloven Primoz Roglic, sponsoru süpermarket zinciri Jumbo’nun memleketi olan Hollanda basınında kendine pek az yer buluyordu. Bu durum, Vuelta’nın ikinci istirahat gününde Roglič hali hazırda genel klasmanda lider olmasına rağmen, takımın Dumoulin’in peşine düşmesine sebep olarak gösterilebilir. Fakat takım, Roglič’in Team UAE-Emirates için takımdan ayrılabileceği yönünde çıkan söylentiler üzerine bisikletçiyle 2023 yılının sonuna kadar uzanan yeni bir sözleşmenin altına imzasını koydu.
Yine de, Dumoulin’in takıma katılışının Jumbo-Visma sportif direktörü Richard Plugge’un işini karmaşıklaştıracağı bir gerçek. Transferi duyurmadan önce Plugge; Roglic, Kruijswijk ve baş domestik Yeni Zelandalı George Bennett ile konuyu tartıştıklarını söylüyor. Bennett’ın “Benim ne düşündüğümün bir önemi olduğunu sanmıyorum. Eğer gelmesini istemiyorum dersem takım vaz mı geçecek?” demesine rağmen, Plugge’ye göre, bisikletçilerin tamamı transferi onayladı.
‘Genç bir bisikletçinin gelişimini bekleyecek zaman kalmadı, bu nedenle takımlar deneyimli isimleri kadrolarına katıyor’
“İşler zaten iyi giderken ilginç bir gelişme oldu” Bennett ekliyor. “Fakat işe yararsa, eğer herkes bir amaç etrafında birleşir ve liderler arasında enerji tutarsa, o gün kim iyiyse ona göre strateji belirleyebiliriz. Dumoulin’in gelişi, potansiyel olarak Ineos’la rekabet etmemizi kolaylaştıracak.”
İtalya’dan haberler
Vincenzo Nibali’nin Bahrain-Merida’dan Trek-Segafredo’ya geçişi bir diğer büyük transfer haberiydi. İtalya’nın iki büyük anıtsal yarışını – Milan-San Remo ve II Lombardia – kazanmanın yanında üç Büyük Tur’da da şampiyonluk yaşamış 34 yaşındaki Vincenzo Nibali, kariyerinin beşinci takımına imza atmıştı ve muhtemelen bu onun son bol sıfırlı kontratıydı.
Günümüzde daha az olsa da bisiklet geleneğinde kabul gördüğü üzere Nibali, kendiyle birlikte kardeşi Antonio ve antrenör Paolo Slongo’yu da (aynı şekilde, Quintana da kendiyle iki bisikletçiyi Arkea-Samsic’e götürdü: Erkek kardeşi Dayer ve Winner Anacona) yeni takımına götürdü.
Nibali’nin transferi kısmen – ya da tamamıyla – takımın ortak sponsoruyla açıklanabilir. İtalyan kahve üreticisi Segafredo İtalya’nın en büyük yıldızıyla bir çatı altında buluşmak istiyordu, ancak genel menajer Luca Guercilena açısından transfer, birbirine uygun olmayan parçalardan oluşan, çözmesi gereken yapboza dönüşebilir. Zira Richie Porte
hala kadrodaki önemli isimlerden biri.
Guercilena, “Bu aşmamız gereken bir engel” diyerek itirafta bulunuyor. “Bir bisikletçiyi almadan önce programınıza uyup uymadığını gözetmeniz gerek. Ancak eğer bir kere transfer gerçekleşmişse artık onun da beklentilerine, çalışma prensiplerine kulak vermelisiniz. Ve eğer o transfer Nibali gibi işini nasıl yapacağını bilen büyük bir şampiyon ise o zaman sisteminizi alışık olduğu düzene adapte etmelisiniz.”
“Ayrıca işlerin mümkün olan en kısa sürede rayına oturmasını sağlamalısınız çünkü Aralık ayında bisikletçiler antrenmanlara başlar ve Ocak ayında ilk yarışlarını koşarlar.”
Guercilena bu yıl transfer pazarının çılgınca doğasını ise günümüz ruhuna bağlıyor. “Transfer piyasası çılgına döndü. Bence bunun sebebi bisikletçilerin artık bir takımdan diğerine gitme konusundaki istekleri. Sonuç olarak bir bisikletçiyle çalışmak için yeterli süreyi bulamıyoruz. Genç bir bisikletçinin gelişimini bekleyecek zaman kalmadı, bu nedenle takımlar kendini ispatlamış, deneyimli isimleri kadrolarına katıyor.”
Guercilena’nın yorumlarına rağmen, kırılma noktası gençlerin ortaya koyduğu başarılı performanslar oldu: Egan Bernal, Tadej Pogacar, Pavel Sivakov ve en dikkat çekeni 19 yaşındaki Remco Evenepoel.
Takımların tecrübeli bisikletçiler ve genç yeteneklere odaklanmasıyla, bu grubun arasındaki bisikletçiler sorun yaşar hale geldi. Yirmilerinin başlarında belki de daha henüz bir ya da iki yılını profesyonel seviyede geçirmiş bazı bisikletçiler, kendilerini kontratsız buldu.
Bir yıl önceki bu değişimin kurbanı, geçen sezonun sonunda Lotto-Soudal tarafından serbest bırakılan 22 yaşındaki James Shaw’dı. Britanyalı iki yıldır takımlaydı ki bu süre zarfı içerisinde tırmanış domestiği olarak takımın kendine verdiği her emri yerine getirdi.
Shaw’a kendi şansını deneyebilmesi için bir fırsat tanınmadı. Bu nedenle fırsat geldiğinde değerlendirecek tecrübeyi de hiçbir zaman edinemedi. Takımın tırmanış domestiğine gerek duymayan sprinter Caleb Ewan’ı transfer etmesi de Shaw’ın takımdaki geleceği konusunda yardımcı olmadı. Shaw’a kapı gösterilirken, heybesinde bolca tecrübe taşıyan bir diğer Britanyalı Adam Blythe takımın yeni transferi oldu.
“Bisiklet giderek daha çok futbola benziyor. Yetenek avcıları artık 23 yaş altı bisikletçilere değil, yıldızlara odaklanıyor” diyor Guercilena. “Hikayenin bir parçası da gelişen teknoloji. Yalnızca verilerine dayanarak bir bisikletçinin orta vadede başarılı olup olamayacağını söyleyebiliriz. Önceden yarış derecelerine bakardık, şimdi ise iki dakika içerisinde bir sporcunun datalarını görebiliyoruz. Hal böyleyken en iyi gençleri diğerlerine kaptırmadan almak istiyorsunuz.”
Nedeni ne olursa olsun transfer piyasası değişti. Anlaşmalar çok fazla tantana olmadan teyit edilmekle birlikte, artık 1 Ağustos neredeyse futboldaki transfer penceresine benzer hale geldi. Zira sosyal medyada yeni transferlerin duyurulduğu videolar boy gösteriyor.
E-Posta bültenimize abone olun, en son haber ve röpörtajlardan ilk sizin haberiniz olsun!