Yazı JAMES SPENDER Fotoğraf MIKE MASSARO
Çizgi romana konu olabilecek Medellín bir ormandan doğar. Şehrin kalbinde ise bugün gökdelen kümeleri yatıyor, yine de bu ince dev yapılar, Andes dağlarının üst yamaçlarına kurulu tuğla ve çimento çatılı favelaların gölgesinde kalıyor. Medellín Havaalanı şehir merkezinden yalnızca 35km uzaklıkta, akşamın geç saatleri olmasına karşın, Kolombiyalı bisikletçiler arasında “Las Palmas” olarak bilinen Ulusal Rota 56’ya ulaşmak bir saatten fazla sürüyor.
Dünyada üzerinde Las Palmas’tan başka hiçbir yer bisiklet sürmek için ideal olarak adlandırılmazdı. Nitekim, şehrin dışına doğru 12km süren tırmanış, 2.529m irtifa, maksimum %14 ve ortalama %7 eğime ulaşıyor. Aşağı ve yukarı doğru kıvrılan yol sıklıkla kamyon ve diğer motorlu taşıtlarca kullanılıyor. Fakat burası, bisikletçilerin trafikteki küçük aksaklıklar ve yüksek irtifa ile karşı karşıya olduğu Kolombiya.
Yakın zamanda Palmas Official Strava segmentinin lider listesinde 12.512 isim bulunmaktaydı. Segmentin zirvesinde 30 dakika 12 saniyeyle Team Ineos’tan Ivan Sosa bulunuyor, takım arkadaşı, son Fransa Turu şampiyonu Egan Bernal ikinci, Rigoberto Uran ise üçüncü sırada. Kolombiyalı olmayan bir isim ilk 100 içerisinde neredeyse yok gibi ki bu sadece bisiklet sporunun ülkenin kanında olduğunu değil, aynı zamanda küreselleşme ve internet çağında bu sevginin sınır dışında pek paylaşılmadığının da kanıtı.
Tüm bu bulgular Kolombiya’nın bir tür gizli bisiklet ülkesi olduğu gerçeğini destekler nitelikte. Bugün birçok WorldTour takımı kadrosunda Kolombiyalı bisikletçilere yer veriyor. En başa dönecek olursak; pro pelotonun kapıları Kolombiyalı isimlere ilk olarak 1970’lerde Martin Emilio “Cochise” Rodriguez ile ve 1980’lerde Luis “Lucho” Herrera ve Fabio Parra’yla açıldı. Yine de bisiklet geçmişi eskilere dayanan Kolombiya’ya ayak basana kadar, iki teker tutkusunun ne denli derin olduğunu layıkıyla anlamak imkansız.
Bisikletçiler, yazarlar ve böcekler
Kolombiya bisiklet tarihinin kalbi Medellín’in engebeli şehir merkezi El Centro’daki Avenida Carabobo’da atıyor. Buradaki meyve stantları arasında, Kolombiya’nın en eski iki bisiklet mağazası bulunuyor: 1959’da kurulan Bicicletas Ramon Hoyos ve 1957’de hizmet vermeye başlayan Colbic Bicicletas.
“Mağazayı babam açtı ve ben de kardeşimle çalıştım” diyor Jorge Hoyos, dükkanın duvarlarında asılı duran bir dizi siyah-beyaz fotoğrafı işaret ederek. “Kolombiya’da herkes Ramon Hoyos ismini tanır” diye de ekliyor Jorge. Ve evet, gerçekten de öyle.
Kolombiya dışında bisikletseverler Ramon Hoyos Vallejo ismine milli takım renkleri altında koştuğu 1956 ve 1960 Olimpiyatları’ndan aşina olabilir. Ancak yurttaşları onu, 1955 yılında 18 etaptan 12’sini kazanması da dahil olmak üzere beş kez Kolombiya Turu’nu en üst sırada tamamlayarak ülkenin önde gelen yarışını domine edişiyle hatırlıyor.
Hoyos aynı zamanda kitaba basılan hayat hikayesi Nobel Ödülü alan dünyadaki muhtemelen tek bisikletçi: Kolombiya’nın en bilinen yazarı Gabriel Garcia Marquez’in kaleme aldığı Hoyos biyografisi “Espectador”, 1950’lerde gazetelerde yayımlandı. Buna karşılık Hoyos başka bir olay nedeniyle de ünlü – Kolombiyalı tırmanışçıları bugün bile tasvir etmek üzere kullanılan, el escarabajo de la montaña veya “dağların böceği” takma adı.
Lakabın kökleri biraz karmaşık ancak Hoyos’un oğlu, babasının ilk kez 1952 yılında henüz daha 19 yaşındayken Kolombiya Turu’nda yarıştığını söyleyerek hikayeye başlıyor. “Babam ilk etapta kaza yaparak zaman limiti dışında kalıyor; ancak buna rağmen bir sonraki gün başlangıç noktasındaki yerini alıyor ve yaptığı istişareler sonucunda yarışmasına izin veriliyor; ancak tek bir şartla: 450 metreden 3.700’e kadar uzanan 80km Alto de Letras tırmanışına birkaç dakika geriden başlayacak.” İkinciliğe kadar yükselmesine rağmen kötü şans Hoyos’un yakasını bırakmaz ve etap içerisinde yeni bir kazanın daha kurbanı olur.
Hikayenin şu ana kadarki bölümü normalde tarihin tozlu raflarında kaybolabilirdi, ne var ki kahramansı bir çaba sonunda bitiş çizgisinden geçtiğinde radyo yorumcusu José Enrique Buitrago tarafından Hoyos’un onurlu mücadelesi ölümsüzleştirildi. Buitargo, gösterişli ancak yorgunlukla dövülmüş cılız bacakları gördüğünde, “O bir insan değil, bisiklete binen bir böcek!” diye haykırdı. (Bu hikayenin bir başka yanı ise Buitargo’nun aslında çekirge demek istemesiydi ama anın heyecanıyla ağzından böcek kelimesi çıkmıştı.)
İlerleyen zamanda böcek söylemi, Kolombiyalı tırmanışçıları tasvir etmek için kullanılan bir terime dönüştü. Bir escarabajo’yu çalışırken görmek istiyorsanız Nairo Quintana’ya bakmanız yeterli.
Bütün bunlar göz önüne alındığında, Kolombiyalı bisikletçiler neden dünyanın geri kalanından bu kadar uzun süre ırak kaldı? Özellikle uluslararası bisikletçiler ve takımların Kolombiya’da düzenlenen yarışlarda sıkça boy gösterdiği düşünülürse – örneğin; 1952 yarışı, Fransız José Beyaert tarafından kazanılmıştı.
“Basit. Kolombiyalı bisikletçiler Avrupa’ya ilk gittiklerinde yeni kıtaya ayak uyduramadılar” diyor oğul Hoyos. “Bir kere Avrupa çok soğuktu; kar, yağmur ve parke taşlı yollarda koşulan yarışlar katiyen onlara göre değildi.”
Coğrafi uygunluk
Kolombiyalı bisikletçilerin Avrupalı taraftarların gönlünü kazanması için Hoyos’un üzerinden 40 yıl geçmesi gerekti. Lakin o zaman bile Kolombiyalı yarışçılar dost kadar düşman topladılar.
1985 Tour de France’da, Cafe de Colombia adına yarışan Luis Herrara ve Fabio Parra üç etap galibiyeti ve dağların kralı mayosunu elde ettiklerinde, Fransız gazeteleri ikili hakkında doping imalı haberlere sayfalarında yer verdi. Aynı zamanda Laurent Fignon’un, Herrera özelinde Kolombiyalı bisikletçilerden açıkça “bayağı ırk” olarak bahsettiği iddia ediliyordu (Herrera 1984 Tour’da Fignon’un önünde Alpe d’Huez etabını aldı ve 1987’de Vuelta a España’yı kazandığında, Fransız üçüncü olabilmişti).
Hangi seviyede olursa olsun, Kolombiyalı bisikletçiler büyük sonuçlar elde ediyorlardı. Şehir merkezinden kırsala giden işlek bir yol üzerinde işlettiği bisiklet dükkanı Scarab Toro’da bir araya geldiğimiz Santiago Toro, Kolombiyalıların bisiklet tutkusunun nereden geldiğini bir teoriyle açıklıyor.
“Kolombiya kahve federasyonu 1980’lerde Cafe de Colombia takımını kurdu. Federasyonun takıma harcayacak parası vardı. Bunun dışında Kolombiya bisikletiyle kahve arasında daha sıkı bağlantılar mevcut” diyor Toro. “Kahve yüksek irtifada yetişen bir bitki ve bu irtifada yaşayan insanlar da zor şartlara karşı dirençli. Bu çiftçiler sırtlarında 40kg çuval ile 12 yaşlarından itibaren dağlara tırmandıklarını görüyorsunuz. Bunun sebebi çalışmaya mecbur bırakılmaları değil, babalarının çalıştığını görüyorlar, yardım etmek ve onu kopyalamak istiyorlar. Aile her zaman kahve işiyle uğraşmıyor da olabilir, ama farklı bir ürün de olsa işleri üç aşağı beş yukarı aynı zorlukta. Yüksek irtifa bisikletçilerimize şekil veriyor. Laboratuarlarda doğmuyorlar – ait oldukları coğrafyadan geliyorlar.”
İşin doğrusu Luis Herrera’ya yapılan yakıştırma, “el jardinero”, yani “küçük bahçıvan” idi. Çiçek yetiştiriciliği yapan Herrera gibi Nairo Quintana da 3.000 metrede bulunan ebeveynlerinin küçük evinde büyüdü. Yine de, tüm başarı öykülerinin kırsal alanlardan geldiği söylenemez.
“Ancak büyük sosyal ve ekonomik faktörler mevcut. Bisiklet Kolombiya’da bir öncelik çünkü insanların birçoğu, özellikle de kırsalda yaşayanlar düşük gelirliler için bir ulaşım aracı. Bu sebeple Kolombiya’da herkesin bisikleti var. Bu durum onların bisikleti yalnız bir ulaşım aracı olarak değil, aynı zamanda bir keyif, özgürlük ve spor yapma aracı olarak kullanmalarını sağladı.”
“1951 yılında ilk defa Kolombiya Turu düzenlendiğinde yarış, insanlara ülkenin doğal güzelliklerini, farklı şehirlerdeki kültürel farklılıkları tanıtmanın aracı haline geldi. Çünkü yarış boyunca radyo anlatıcıları dinleyicilere gördüklerini aktarıyordu. Yani annemin bisiklete ilgisi bu şekilde oluştu. Hatta büyükannem bile sıklıkla Kolombiya Turu’nu dinlerdi.”
“Tüm bu sebeplerden ötürü bisiklet damarlarımızdaki kanda dolaşıyor. 1980 ve 90’lar boyunca dünyanın geri kalanı Kolombiya’nın iki tekere olan aşkından haberdar değildi. Ancak şimdi insanlar bisikletleriyle ülkeye geliyor ve Kolombiya’nın güzelliklerini bisikletle keşfediyor. Ve Kolombiya’nın bir bisiklet cenneti olduğuna şahitlik ediyor.”
Bisiklet dükkanları
Yarı parça perakendeci, yarı müze, yarı alın yazısı
“İnsanlar yenisini almaktansa ellerindeki parçaların tamir edilmesini tercih ediyor. Bu yüzden çok fazla eski parça bulunduruyoruz. Eski bir freni düzeltecek cıvataya sahip olmalıyız” diyor, Medellin’in merkezinde iki çocuğuyla birlikte işlettiği Colbic Bicicletas dükkanının sahibi Tata Otalvaro. Gerçekten de öyle, Colbic’in deposu mağazanın satış alanından daha büyük.
Vitrinlerle ikiye ayrılan bölüm, klasik kırmızı-mavi dokuma pompa adaptörlerinden, 510£ değerindeki karbon fiber Dura-Ace grup sete kadar her şeyi barındırıyor. Mağaza içerisinde hayal edebileceğiniz her türlü bisiklet var. Çocuklar için fat bisikletlerden tutun da ucuz yol bisikletlerine, pahalı tanınmış markalı karbon bisikletlere ve hatta 1980’lerden kalma sıra dışı egzersiz bisikletler bile var.
“Bu dükkan ve caddenin karşısındaki Ramos Hoyos, Kolombiya’nın ilk iki bisiklet dükkanıydı” diyor Otalvaro. “Babam ve amcam bu dükkanı 62 yıl önce açmış. İlk başta ufak tefek mekanik işler yapmışlar. Kısa sürede dükkan bir bisiklet mağazasına evirilmiş; ve bu bölge de bisiklet merkezine dönüşmüş. Şimdi o kadar çok parça stoğumuz var ki küçük köylerdeki diğer bisiklet dükkanlarına ve tamircilere ürün tedarik ediyoruz. Çok fazla kadın istihdam ediyorum, çünkü erkeklerden daha hızlı öğreniyorlar ve her şeyin nerede olduğunu hatırlayabiliyorlar!”
“Bisiklete en elverişli olan aralık ayı işlerimizin en yoğun olduğu zaman. Bu yüzden çok küçük yaşlardan itibaren erkek kardeşim, kız kardeşim ve ben tatiller dahil mağazada çalışırız. Sanırım müşteri için ilk iç lastiğimi 12 yaşındayken değiştirdim.”
“Babam geçmişte bisiklet takımlarına destek veriyordu ve kardeşim eski bir pro idi. Ben de üç haftada bir mutlaka bisiklete çıkardım. Bu yüzden bisiklet bizim yaşam biçimimiz. Bazı insanlar için bisiklet yalnızca bir ulaşım aracı. Ancak herkes bisiklet sürmenin keyfine varıyor. Ve bisiklete daha fazla bindikçe daha fazla yol kat etmeye başlıyorsunuz. Daha fazla yoruldukça daha fazla keyif alıyorsunuz. Eve bitkin gittiğinizde esas bağımlılık başlıyor. Üstelik Kolombiya’da arazi ve coğrafya sürüş için kusursuz.”
Kadro üreticileri
Santiago Toro Kolombiyalıları çeliğin hazzıyla yeniden tanıştırma niyetinde
“Eski bir tenis oyuncusuydum ama babam her daim ‘Bisiklete bin’ derdi. Ardından sakatlık geçirdim, tedavi sürecimin bir parçası olarak spinnig bisiklet kullanmaya başladım” diyor Scarab Cycles’dan Santiago Toro. “Eğer ayna karşısında sürmek bu denli eğlenceliyse dışarısı nasıldır kim bilir?’ diye içimden geçirdim. Hemen bir bisiklet edindim, tenis raketim ise şimdi evimin duvarında asılı duruyor.”
“Çok geçmeden o kadar biniyordum ki babam, ’Beraber bisiklet dükkanı açalım’ dedi. Bunun üzerine beş yıl önce, Kolombiya’nın son kadro üreticisi olan Agustin’i kurdum. Babam etrafında olup bitenlerin farkında değildi, bu yüzden markayı güncelledik ve yeni malzeme ve teknolojiyi kullanarak ticari bir girişim yaptık.
“Maalesef bazı zor zamanlardan geçtik ve yollarımızı ayırdık. Biz burada kalmayı seçtik. Şu anda da bence Kolombiya’da üç özel butik kadro üreticisi var: Agustin ve Jose Duarte Bogota’da ve bir de Scarab.
“Herkes gibi çelik bisikletle büyüyen Kolombiyalı bisikletseverler de çeliğe güveniyor. Ancak bu bisikletler hafif çelik, çünkü geçmişte bu işi icra eden ustalar sadece bulabildikleri malzemeleri kullandılar. Bu da mobilyalarda kullanılan ucuz ve ağır çelik türünü ifade ediyordu. Şimdilerde bir müşteri buraya gelip üretmiş olduğumuz çelik bisikletlerden birini aldığında, hafifliği karşısında şaşkına dönüyor.”
Yarışlar
Kolombiya’da bir bisiklet yarışından asla uzakta değilsin
Kolombiya Turu baharın başında düzenlendi. Bu arada Vuelta a Colombia (Kolombiya Turu ve Vuelta a Colombia farklı organizasyonlardır, WorldTour statüsünde koşulan ise Kolombiya Turu’dur) her yaz düzenli olarak koşuluyor. Cyclist ülkeyi ziyaret ettiği şubat ayında, Medellin’de bulunan açık hava velodromu Martin Emilio Cochise Rodriguez’de Ulusal Pist Şampiyonası vardı. Şans eseri, ancak Scarab Cycles’dan Alejandro Bustamante’in dediği gibi, Kolombiya’da bisiklet yarışından asla uzakta değilsiniz.
“Kolombiya’da özellikle gençler kategorisi için birçok yarış var” diyor Bustamante. “Şehirlerin birbirleriyle rekabet eden bisiklet takımları var yahut yerel yönetimler yarışlar düzenliyor. Ve chequeos mücadeleleri oluyor – kelimenin tam anlamıyla tercümesi “kontrol”. Gençler crit tarzında bir saat boyunca yarıştırılıyor. Tempoyu belirlemek üzere birkaç pro yahut elit bisikletçi oluyor, daha sonra antrenörler veya gözlemciler gelecek vadeden çocukların isimlerini not ediyor.
“Benzer yarışlar ülke genelinde her hafta sonu düzenleniyor. Elbette bisikletçilerin profilleri bölgelere göre farklılık göstermekte. Eğer, fasulyenin çok fazla tüketildiği Antioquia’dan [Medellin’in bulunduğu yer] iseniz güçlüsünüzdür; Boyaca’da [Nairo Quintana’nın memleketi] çok fazla çorba içilir ve yaşam yüksek irtifadadır; bu yüzden o bölgeden çıkan bisikletçiler güçlü kardiyoya sahip ve çok incedirler. Cali ise düz ve çok sıcaktır. En iyi pist bisikletçileri buradan çıkar. Ancak nereli olursanız olun, çoğu Kolombiyalı bisiklete biner.”
Halk sürüşleri
Kolombiya’da bisiklet yarış olduğu kadar toplum etkinliğidir de
“Ciclovia, Bogota’da 1970’li yıllarda başladı ve kısa sürede ülke geneline yayıldı, şimdi ise dünya şehirlerinde uygulanmaya başladı” diyor, Medellín’de bisiklet seyahat şirketi PiCO’yu kuran İngiliz Ben Hitchins.
“Yerel yönetimler her pazar günü belli yolları araç trafiğine kapatıyor ve yollar koşucuların, bisikletçilerin ve kayakçıların özgürce kullanımına tesis ediliyor. Hatta belediye başkanı dahi korumalarıyla birlikte koşuya katılıyor. Güvenliği sağlamak için güzergahlar konilerle işaretleniyor ve her bir kavşakta görevliler bekliyor. Ayrıca salı ve perşembe akşamları minik Ciclovia sürüşleri düzenleniyor.”
“Düzenlenen etkinlik küçük bir girişim değil, zira Medellín yaklaşık iki buçuk milyon kişinin yaşadığı yoğun nüfuslu bir şehirdir. Sekiz milyon ile Bogota daha da geniş bir şehirdir, buna karşılık her pazar günü ve her resmi tatilde, Palmas tırmanışı dahil olmak üzere şehrin kalbindeki 60km uzunluğunda yol motorlu araç
trafiğine kapatılır.
“Ciclovia yarışmacı bisikletçiler için de harikadır, çünkü çok sayıda insanla birlikte sürüş çeşitli yetenekleri geliştirir. Las Palmas’da ise yalnızca bir şerit bisikletçilere ayrılıyor. Havaalanına giden ana yolu olduğu gibi kapatmak mümkün değil, ama tek şerit en azından efsanevi tırmanışı kat etmek için bisikletçilere yer ve güvenlik sağlıyor.”