Yazı PINAR PİNZUTİ
Büyük bir kriz yaşıyoruz. Hepimiz.
Şu anda bir numaralı öncelik Covid-19’un yayılmasının önüne geçmek, hastaları tedavi etmek ve olabildiğince insanın hayatını kurtarmak.
Ancak, corona krizi zamanlarında ve Post-Covid olarak adlandırılan kriz sonrası dönemde bisikletin önemli bir rolünün olduğunu düşünüyorum.
Stratejik olarak önemli olan sektörlerde (gıda, sağlık, kamu kurumları PTT ve kargo şirketleri vb) çalışanların işyerlerine sosyal mesafeyi koruyarak, hızlı ve güvenli bir şekilde ulaşmaları gerekiyor. Ayrıca sağlıklı olan ancak evde oturan bizlerin bedensel ve zihinsel sağlımızı korumamızın da aynı derecede önemli olduğunu düşünüyorum. Bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için uyku ve iyi beslenmenin yanı sıra fiziksel aktivite yapmamız tavsiye ediliyor.
Bu şekilde düşünen sadece ben değilim.
Corona virüs salgını ile birlikte hükümetler farklı önemler almaya başladılar. İtalya ve İspanya yürüyüş, koşu ve bisiklet kullanımını yasaklarken Almanya, Fransa, Meksika, Kolombiya gibi ülkeler ise alternatif çözüm arayışlarının içine girdiler. Berlin, Budapeşte, Bogota, New York, Vancouver gibi bir çok şehir bir yandan yayaların sosyal mesafeyi koruyabilecekleri şekilde kaldırımları genişletirken bir yandan otomobillerden aldıkları bir şeridi bisiklet yollarına dönüştürüyorlar.
Haftalık erzak alışverişi yapmaya gittiğinizde daracık bir kaldırımda başkaları ile birlikte sıkışık bir şekilde kuyrukta beklemek istemezsiniz değil mi? Peki zorunlu olarak işe gitmek durumda olan biriyseniz böyle bir zamanda otobüse veya metroya binmeyi tercih eder misiniz?
Bisiklet hem ulaşım hem de spor yapmak aracı olarak halk sağlığını koruma stratejisinin bir parçası haline gelmeli(ydi), en çok da böyle zamanlarda.
Yürüyüş ve bisiklet kullanımı kısıtlandığında (veya engellendiğinde) insanları başka alternatifleri (sıkışık toplu taşıma araçları gibi) kullanmaya zorlamak kriz döneminde ve kriz sonrası dönemde doğru bir yaklaşım değil.
Kısa vadede neler yapılabilir?
Corona virüs krizi döneminde kısa vadede belediyelerin derhal yapabilecekleri düşük maliyetli ‘acil durum çözümleri’:
Cadde ve sokaklarda geçici bisiklet yolları. Kamu kurumlarına ve hastanelere giden yollarda sağdaki şerit bisikletli ulaşım için ayrılabilir. Basit bir renkli boya ve stencil ile hızla hayata geçirilebilir. Geçtiğimiz hafta Berlin’de mevcut bisiklet yolları genişletildi ve bisiklet yolu olmayan caddelerde sağ şerit bisiklet kullanıcılarına tahsis edildi.
Parkları, bahçeleri ve sahil yürüyüş yollarını kullanıma kapatmak yerine sosyal mesafeyi koruyabilecek şekilde düzenleme yapılmalı. Vancouver’da sosyal mesafenin korunarak yürüyüş yapılmasını sağlamak için parkların etraflarındaki yollar motorlu araç trafiğine kapatıldı. Yayalara alan açılarak, kişiler arası temasın minumuma inmesi sağlanabiliyor.
Market ve dükkanların yoğun olduğu caddelerde kaldırımlar genişletilmeli ve motorlu araç trafiği sınırlandırılmalı. Gıda alışverişi yapmak işkenceye dönüşmüş, kuruklar metrelerce uzamışken, sosyal mesafeyi korumanın ne kadar zor olduğunu gördük. Aramıza mesafe koymamız gerek, o zaman yaya kaldırımlarını genişletmek için harika bir fırsat.
Çalışanların ve gönüllülerin ulaşımları için yol güvenliği sağlanmalı. İşyerlerine güvenli bir şekilde ulaşmak bir hak olduğu gibi bu günlerde gönüllü olarak ihtiyaç sahiplerine erzak ve ilaç teslimatı yapan kişilerin de güvenli bir şekilde hareket etmesi sağlanmalı. Londra’da sağlık çalışanlarına e-bike temini için kampanya yapıldı ve onlar güvenli ve hızlı bir şekilde iş-ev arasında yolculuk yapabiliyorlar.
Post-Covid?
Peki ya sonra? Eski hamam eski tas mı? Hava kirliliğine, gürültü kirliliğine, trafikte harcanan saatlere, sağlıksız yaşam rutinine geri mi döneceğiz?
Lockdown günlerinde tertemiz hava solumaya alıştım, sabahları kuş sesleri duyuyorum, uzaklardaki dağların zirvelerini görüyorum, ağaçların yaprakları hiç bu kadar yeşil olmamıştı. Hayır, ben eski hayatın verimsiz ve sürdürülemez ulaşım sistemine geri dönmek istemiyorum.
Evlerimizden çıkabildiğimiz gün geldiğinde kalabalık bir otobüse binme düşüncesi kabus gibi gelmiyor mu? Kaldırımda hızlı adımlarla yürürken tanımadığınız insanlarla yakın mesafeden geçmek zorunda olmak? İki seçenek var: imkanı olanlar özel otomobiline binecek ve zaten mevcut araç sayısına yeterli gelmeyen yollarda saatlerce ilerlemeye çalışacak, park yeri bulmak için bir o kadar saat daha vakit harcayacak. İkinci seçenek ise herkese hitap eden aktif ulaşım seçeneklerin sunulması.
Eski hayata geri dönmeme konusunda hemfikiriz. Yeni bir toplum inşa etmemiz gerekiyor ve bu süreç sokaklarda yaşanacak. Topluma şekil veren yerler kamusal alanlardır ve bu alanların yaratılmasını istemeliyiz. Her birimiz üzerimize düşeni yapmaya, davranış ve alışkanlıklarımızı değiştirmeye hazırız (evde geçirilen onlarca haftanın ardından bunun böyle olduğuna inanmak istiyorum).
Bireysel sağlığı korumanın önemini anladık: iyi beslenmenin derin bir uykunun ve yüksek moralin bağışıklık sistemini güçlendirdiğini öğrendik, fiziksel aktiviteyi günlük rutinimize dahil ettik (tanıdığım herkes yoga ve egzersiz yapıyor) tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirdik, gereksiz şeyleri hayatımızdan tek tek çıkarıyoruz ve minimalizm ile tanışıyoruz. En çok da doğayı ve dışarıda olmayı özlüyoruz, değil mi?
Bizler post-covid için hazırız, peki şehirlerimiz?
Uzun vadede neler yapılabilir?
Motorlu araç trafiğini sınırlandırmak. İklim değişikliğine karşı bunu zaten istiyorduk, şimdi eskisinden daha fazla gerekli olduğunu hep birlikte gördük. Otomobile hediye edilen şehirlerimizi artık insanlara geri verebilir miyiz? Otopark değil park istiyoruz, şehirlerde temiz hava solumak istiyoruz, en önemlisi çocukların sokaklarda yeniden oyun oynaması için yayalaştırma istiyoruz. Otomobil kullanımını teşvik etmek yerine caydırıcı olunmasını istiyoruz. Alternatif ulaşım modları var!
Corona öncesi gündemimizde olan İklim değişikliği krizi ile mücadeleye hizmet etmek için hazırlanan tüm sürdürülebilir ulaşım projelerinin bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor.
Kanal değil, kaldırım ile başlamaya ne dersiniz!
PS: Turizm sektörü öldü deniliyor. Aslında turizm sektörü bu yıl bisikleti keşfedecek ve önemli bir dönüşüm yaşayacak. Belki uzun bir süre uzak ülkelere seyahat etmek bir hayal olacak ancak yakındaki ormanlar, dağlar, göller ve köyle keşfedilmeyi bekliyorlar. Corona, turizm ve bisiklet üçlüsünü ise bir sonraki yazıma bırakıyorum.
Blogger, Aktivist, Filolog, Pedagog ve Cyclist Türkiye Yayın Kurulu üyesi Pınar Pinzuti, bisikletin dünyayı değiştirebileceğine inanıyor. İnandığı şey için ise gece gündüz çalışmayı çok seviyor.
Kaynak Bisikletizm