Yazı ERMAN ÖNER Fotoğraf TARIK GÜL
Mosso MTB Tur’da Sakarya Bisikletsevenler Grubu’nun davetlisi olarak Adapazarı’na konuk oluyoruz. Rotamız dahilinde Sakarya’da hem güzel bir dağ bisikleti rotasını keşfe çıkacağız hem de Sakarya Bisikletsevenler Grubu ve çalışmaları hakkında detaylı bilgi sahibi olacağız. Ancak öncesinde aşmamız gereken büyük bir engel var: Yağmur!
Sakarya’da bir kafede buluştuğumuz dernek üyeleri Adnan Çalışkan, Serdal Başol ve Semih Bitim ile tur boyunca bizlere eşlik edecek iki sporcumuz Cenk Muharrem Sezgin ve Fatih Ertuğrul Ergün ile kahve eşliğinde yağmurun dinmesini bekliyoruz. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur bizler adına dernek ve çalışmalarını birinci elden dinlemek için fırsat anlamına geliyor.

Son dönemlerde adı şehirde düzenlenmesi planlanan 2020 Dünya Dağ Bisikleti Maraton Şampiyonası ve şehrin takımına transfer olan Ahmet Örken ile anılan kentin geçmişten bugüne uzanan köklü bir bisiklet geçmişi mevcut. Çatıya vuran yağmur tanelerinin ses ve hızından anladığımız kadarıyla yağmur şiddetinden henüz bir şey kaybetmedi. Dilerseniz bu süre zarfında Sakarya’nın köklü bisiklet geçmişine bir göz atalım.
Resmi kayıtlara göre Sakarya’da bisikletin gelişimi 1950’li yıllarda o dönemki adıyla bisiklet ajanı şimdiki adıyla il temsilcisi olarak görev yapan pastacı Zihni Dindar ile başlar. Orhan Suda gibi iki olimpiyat görmüş milli bisikletçinin doğduğu ve spora başladığı şehir olan Sakarya’da, 70’li yıllarda Lütfi Kurtuldu, Erol Duman, milli formayı giymiş ve başarı grafiğini sürekli yukarı taşımış Haluk Günözgen, Erol Yeşilli ve Suavi Çavuş gibi isimler ilk bisiklet sporcuları olarak sıralanır.
Sporcuların yanı sıra 1970 – 1990 yılları arasında antrenör olarak genç isimleri bisiklet dünyasına kazandıran Yaşar Eşer’in ve bayrağı ondan devralarak günümüze kadar bu görevini sürdüren Tuncer Salihoğlu’nun da çalışma ve gayretleri bisiklet sporunun Sakarya’da yaşaması için hayati rol oynamıştır.

Kulüp anlamında ise 1973’te kurulan Adapazarı Şekerspor şehirde bisikletin gelişimi için kurulan ilk takım olarak önemlidir. Adapazarı Şekerspor’u takiben şehirde yıllar boyunca Belediyespor, DSİ Spor, TEK Spor, Sakarya Üniversitesi, Polisgücü ve Telekomspor takımları faaliyet gösterir.
1950 – 1970 yılları arasında il temsilciliği yapan Zihni Dindar’dan sonra görev önce veteriner hekim Mustafa Macaroğlu’na, ardından ise 1980 yılında gazeteci Necdet Çardak’a geçer. Diş hekimi Haldun Aykaç ise ajanlık görevini 1986 – 2006 yılları arasında yürütür.
Bu dönemde yaşanan ilklerden biri de 2005 yılında Telekomspor çatısı altında kurulan ilk kadınlar takımıdır. Günümüze kadar varlığını sürdüren takım o dönem Nurdan Esen ve Saniye Sezer gibi kadın sporcularla başarıdan başarıya koşar. Ancak söz konusu başarı olduğunda çok az isim Haluk Günözgen ile eşleşebilir.
Sakarya’dan olimpiyatlara
Orhan Suda’nın ardından olimpiyatlarda milli formayı temsil etme şerefine erişen ikinci isim 1950’de Adapazarı’nda dünyaya gelen Haluk Günözgen olur. 1969 yılında Sakarya Yıldırımspor’da bisiklet sporuna başlayan Günözgen, altı defa Balkan Şampiyonası’na, 1971’de Balıkesir’de ve 1975’te Cezayir’de düzenlenen Akdeniz Oyunları’nda yer alır.

Ancak Günözgen’in kariyer satır başı 1972 yılında Rıfat Çalışkan, Mevlüt Bora, Erol Küçükbakırcı, Seyit Kırmızı ve Ali Hüryılmaz ile birlikte katıldığı Münih Olimpiyatları olur. O dönem 22 yaşında olan Haluk Günözgen Münih’te 163 kişi arasında 122. olarak ülkesine döner.
Haluk Günözgen’in yurt içindeki anıları ise Türkiye Turu’nda dair. 1971 ve 1976 yılları arasında altı defa Cumhurbaşkanlığı Türkiye ve sekiz defa Akdeniz Turu’na katılan Günözgen, 1973’te henüz 9’uncusu düzenlenen Türkiye Turu’nun Balıkesir – Edremit etabını kazanır. Bir yıl sonra ise Günözgen Türkiye Turu’nu genel klasmanda Seyit Kırmızı’nın ardından ikinci sırada tamamlamayı başaracaktır.
Kariyerinde Sırbistan, Tour L’avenir, Almanya ve Sofya-Varna Turları da bulunan Günözgen, bisiklet sporuna veda etmeden Sakarya’dan sonra önce İstanbul Bisiklet İhtisas, ardından ise 19 Mayıs Mağazaları ve Zonguldak Ereğli Erdemirspor takımlarında yarışır.
Aynı yolda farklı şeritler
Sakarya’da bisikletin bugün geldiği noktada şüphesiz bisiklet sporuna yıllarını vermiş sporcu ve takımlar kadar, STK kuruluşlarının da payı yadsınamaz bir gerçek. Sakarya’da bulunan iki dernekten biri olan – bir diğeri de Sakarya Bisiklet ve Doğa Sporları Derneği – Sakarya Bisikletsevenler Grubu’nun faaliyetlerini, derneğin denetim kurulu asil üyelerinden Adnan Çalışkan’a soruyoruz.
30 yaşındaki Çalışkan düzenledikleri gerek tematik gerek kısa gerekse performans turlarıyla şehirde bisiklete karşı farkındalığın giderek arttığını anlatıyor.

“Başkanımız İlhan Şengel önderliğinde yıl içerisinde yaklaşık 10 ila 15 arası tematik etkinliklerimiz oluyor. Hafta içi akşamüzeri yaklaşık 40km olacak şekilde kısa parkur turları yapıyoruz. Bunun yanında hafta sonu uzun turlarımız da oluyor. Performansını yeterli gördüğümüz arkadaşlarımızı bu turlara götürüyoruz. İnsanlar bu turlarla bisiklete başlıyor ve deyim yerindeyse bisiklete aşık oluyorlar. Sakarya Bisikletsevenler Grubu olarak istatistiklerimiz, turlara katılan katılımcı sayısının ayda %3 ila %5 arasında artığı yönünde. Sosyal medyada dört bin civarında grup üyemiz.”
Sosyal medya ve Facebook Sakarya Bisikletsevenler Grubu için önemli bir mecra. Zira kamu görevlisi olan Adnan Çalışkan’ın da dernek ile ilk teması sosyal medyada, derneğin düzenlemiş olduğu turlardan birinin fotoğraflarını görmesi ile olmuş. Zaten derneğe katılım için herhangi bir kayıt işlemi de yok; dernek turlarına katılmak için yalnızca derneğin Facebook sayfasında açılan etkinlikleri takip etmeniz yeterli. Adnan Çalışkan anlatıyor:
“ Okul zamanında çok fazla sosyal hayatın içerisinde bulunamadım. Okuldan sonra hemen çalışma hayatına girdiğim için yine uzak kaldım sosyal hayattan ve çalışma şartlarım gerçekten stresliydi. Kendimi psikolojik ve fiziksel olarak sağlıksız hissediyordum. Ne yapabilirim diye düşünürken Facebook’ta derneğe dair fotoğrafları gördüm. İnsanlar çok mutluydu.
Bu sayede 27 yaşında bir bisiklet satın aldın. O dönem bisiklet almaya karar verdiğimde acaba bisikleti aldığım yerden eve kadar olan 20 kilometrelik mesafe boyunca getirebilir miyim diyordum. Gidebilince de kendimden emin oldum ve beni en çok motive eden de bu olay oldu.”
Bisiklete binmeye üç yıl önce başlayan Çalışkan, kendini ve dernek üyelerini “halka yakın bisikletçiler” kişiler olarak tarif ediyor. Amaçlarının bisikletin günlük yaşama adapte edilmesini sağlamak olarak anlatan Çalışkan, bisiklet kültürünün oturması için ise dernek olarak bazı kurallara sahip olduklarını söylüyor.

“Kask ve eldiven kullanma zorunluluğu koyuyoruz. Çünkü bisiklet üzerinde keyif alırken, güvenliği de maksimuma çıkartmalıyız. Aslında bizim birincil amacımız doğru ve güvenli bisiklet kullanımını yaygınlaştırmak. Bu doğrultuda kentte kurulan bisiklet takımları kadar derneklerin de rolü fazla. Biz aynı yolda ama farklı şeritlerde ilerliyoruz. Bizler kendimizi sosyal bisikletçi olarak adlandırıyoruz. Bisiklete binen insan sayısını artırmak, onlara iki tekeri sevdirmek ve bisikletli insanlara karşı duyulan saygıyı artırmak için çalışıyoruz.”
Kirlenmek güzeldir
İkinci kahvelerimiz de biterken nihayet yağmur hafifliyor. Ancak Cenk bizi gideceğimiz bölge Sedirvan Tepesi konusunda, “şimdi balçık çamur olmuştur” diyerek uyarıyor. Biz nasıl olsa arabada olacağız diye düşünürken Cenk, “arabanın çıkabileceğini sanmam” diyor, kısacası bu sefer bize de yol gözüktü!
36 yaşından daha genç görünen Cenk Muharrem Sezgin, evli ve iki çocuk babası. 99 yılından 2006’ya kadar aktif şekilde dağ bisikletinde yarışlara katılan Cenk çamura, yağmura ve soğuğa alışkın bir isim. Zaten kendisine göre yaşından genç göstermesinin nedeni, çamurun gençleştirici etkisi.
Bugün bizlere eşlik edecek ya da başka bir deyişle bizlerle birlikte çamura bulanacak bir diğer isim de öğrenimine Sakarya Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler bölümünde sürdüren Fatih Ertuğrul Ergün olacak. Kendisi 2009 yılında kürekle başladığı spor hayatına, bir yılın ardından ilk defa denediği ve kopamadığı bisiklet sporu ile devam ediyor.

24 yaşındaki Fatih haftada en aşa beş altı gün antrenmana çıktığını, ve toplamda haftalık 12 – 13 saat bisiklet bindiğini söylüyor. Fatih recovery sürüşlerini ise derneğin düzenlediği turlarda yaptığını ekliyor.
Serdivan Tepesi’ne doğru uzanan yolculuğumuz toplamda 25 kilometre ve 500 metre irtifa kazanımına sahip. Rotamızın başlangıcın Selahiye mevkiinde bulunan çeşmenin yanı başından veriyoruz. Rotamız üzerinde çeşme olmasının önemine turumuz bitip de aynı noktaya tekrar döndüğümüzde tekrardan değineceğim. Şimdi yağmur eşliğinde yolculuğumuza başlıyoruz.
Yağmur atıştırmaya devam ederken, Cenk ve Fatih düzenli olarak artan rampayı tırmanmaya başlayarak startı veriyor. Ancak dün geceden itibaren aralıklarla yağan yağmur toprak yolu adeta bir çamur deryasına dönüştürmüş. Cenk ve Fatih’i çamurlu yolda en zorlayan şey, aralarına çamur giren kitli pedalları söküp takmak oluyor.
Yolun ilerlemesiyle grupsetin içinde biriken çamurlar da vites geçişlerinde zincirin sık sık atmasına neden oluyor. Her şeye rağmen yolumuza devam ediyoruz. Kısacası, yanımızdan geçip giden traktörden gelen ‘geri dönün’ sözü de bizi caydıramıyor. Lakin Mosso MTB bisikletlerinin de zorlu şartlara karşı bir dayanma kapasitesi var.
Lastik ve grupsetlerin arası o denli çamur doluyor ki tekerlekler artık dönmez hale geliyor. Temizleme işlemi ise sanılığından daha zor. Çamurla ağırlaşan bisikletleri kaldırıp çimlerin üstüne almak için neredeyse en az iki kişi gerekli.

Güç bela ve bata çıka Serdivan Tepesi’ne ulaştığımızda kurbağa sesleriyle yapay bir göl bizleri selamlıyor. Daha fazla çamurda şanslarını zorlamanın gereksiz olacağı düşüncesiyle Cenk ve Fatih, bu sefer bisikletlerinin gidonlarını yemyeşil tepelere kırıyor.
Bu sayede karınlarını doyuran ineklerin arasında alabildiğince yeşilin içerisine doğru pedallar bir kez daha dönüyor. Britanya’yı aratmayacak zengin yeşilin içerisinde Fatih ve Cenk kısa dik tepeciklerin ve dar patikaların keyfini çamur olmaksızın çıkarıyor.
Dönüş yolunda ise hakim renk bir kez daha kahverengi. İniş ıslak çamur üzerinde her frenlemede kayan lastiklerle birlikte bir risk yaratıyor. Bu nedenle ikili olabildiğince kontrollü iniyor başladığımız noktaya. Çeşmeye dönene kadar bir kez daha çamur deryasının içinde buluyoruz kendimizi.
Bizler aşağı inene kadar Cenk ve Fatih çoktan bisikletlerle aşağıya salınıyor. Başlangıç noktasına döndüğümüzde ise Cenk ve Fatih çeşmenin içerisinde bisikletleri yıkamaya çoktan başlamış bile. Kirlenmek güzeldir, ya sonrası…
E-Posta bültenimize abone olun, en son haber ve röpörtajlardan ilk sizin haberiniz olsun!
