YOLUN SONU

YOLUN SONU

Yazı Richard Moore İllüstrasyon Bill McConkey

Belirsizlik en zor kısım” diyordu, mart ayının sonuna doğru koronavirüs tüm Avrupa’yı yavaş yavaş ama kaçınılmaz şekilde etkisi altına alır ve bisiklet sezonunu durdururken, Larry Warbasse. Fransız takımı AG2R’in Amerikalısı Larry Warbasse, Şubat ayında iki etap kala apar topar durdurulan UAE Tour’da yarışıyordu. Sonraki iki buçuk günü karantinada geçirdi. Acı bir gülümsemeyle, bir ömür gibiydi diyor.

O zaman yaşananlar uzaktan izleyenlere, neredeyse eğlenceli bir gösteri gibi görünebilirdi. Ancak problemler ciddiydi: Dünyanın en formda sporcularından bazıları olan bu profesyonel bisikletçiler, Orta Doğu’daki beş yıldızlı otellerinde odalarına kilitlendiler.

Başlangıçta iç mekan antrenmanları yapabilecekleri imkanlardan yoksundular, bu nedenle dikkatlerini dağıtmak için kendi başlarına aktiviteler düzenlediler: Kısa videolar çekip sosyal medyada paylaşmak. Cofidis’den Nathan Haas ve Attilio Viviani valizler, tuvalet kağıdı kutuları ve odalarında bulabilecekleri diğer nesneleri içeren materyallerle “otel olimpiyatları”nı icat ettiler. Deceuninck-QuickStep’in ikilisi Sam Bennett ve Shane Archbold da benzer bir fikirle geldiler. Geçici olarak özgürlüklerini kaybetmeleri, mizah duygularını kaybettikleri anlamına gelmiyordu.

Ancak birkaç hafta geçtikten sonra UAE Turu’nda karantinaya alınan bisikletçilerin kafese kapatılmış bülbül oldukları anlaşıldı. Bu aslında olacakların kötü bir erken uyarısıydı. Warbasse, Abu Dabi’de karantina altında yaşadıklarını kabus olarak nitelendiriyor: “Sadece bu iki buçuk gün bile bir ömür gibiydi. ‘Sanırım bahar sezonu iptal’ diye düşündüm.’”

Bununla birlikte, Warbasse ve UAE Turu’nda yer alan takım arkadaşları birkaç günün ardından Avrupa’ya ve hayatlarına geri döndüler. Bazıları yarıştı bile. Deceuninck-QuickStep’in Danimarkalısı Michael Mørkøv, Şubat sonu Berlin’deki Dünya Pist Bisikleti Şampiyonası’na gitti ve Madison’da altın madalya kazandı. Cumartesi günü Het Nieuwsblad ve Pazar günü Kuurne-Brüksel-Kuurne ile Berlin’de de yarışlar devam ediyordu, ancak İtalya’da durum hızla kötüleşiyordu. 

Avrupa’da salgının merkez üssü Lombardiya’da yaşayan, İtalya takım takip ekibinin bir parçası, Bigla-Katusha bisikletçisi Martina Alzini, Dünya Pist Şampiyonası için Almanya’dayken, ortaya çıkan krizden habersizdi: “İnsanla dolu velodromdaydık. Kendi topraklarımızda yaşanan acil durum hakkında hiçbir fikrimiz yoktu.”

Kuzey İtalya’daki Montichiari velodromu yakınındaki evi tamamen karantina altındaydı. Diğer İtalyan profesyonellerle ortak olarak, yolda antrenman yapmasını sağlayan bir sertifika almasına rağmen, artık piste gidemeyecekti. Bu, genellikle dolu olan Garda Gölü çevresindeki ürkütücü sessiz yollarda yalnız sürmek anlamına geliyordu. Fakat Milano yakınlarında yaşayan ailesini göremeyecekti. 

Virüs yayılımı 

Mart ayı ortasında İspanya’ya karantina geldi. Birkaç gün sonra Fransa’da bisikletçilere, hatta profesyonellere daha fazla kısıtlama uygulandı. İspanya’da yolda sürmenin karşılığı para cezasıydı. Fransa’da her şey daha netti – en azından Warbasse için. Fransız ekibi yarışçılarına yollara çıkmamalarını salık verdi. Asıl korkuları eğer bisikletçileri kaza yapar da hastaneye gitmek zorunda kalırsa idi. Çünkü hastalığın en birincil bulaşma alanı hastanelerdi. 

Profesyonel bisikletçilerden bezeli büyük ve çok uluslu bir pelotonun yaşadığı Andorra’da, başlangıçta prensip sadece “tehlikeye” karşı tavsiyede bulunma yönündeydi. Orada yaşayan profesyonel biniciler sorumluluğu kendileri üstlendiler: Kendilerini yollardan izole ettiler, dairelerine ve iç mekan antrenmanlarına çekildiler.

“Evde antrenmanın ilk günü” diyor, Andorra’daki evinden konuşan Tao Geoghegan Hart: “Ne Zwift ne Netflix ne de Youtube’dan Fransa Turu’nun eski etaplarını izleme imkanı vardı.” O da trainera binerken kitap okumuş.

Nice’in hemen dışında yaşayan Warbasse, Isola 2000’de önceden ayarlanmış bir irtifa antrenman kampı yapacaktı. Yaklaşan karantina söylentilerine rağmen CCC takımından Amerikalı arkadaşı Will Barta’yla dağlara gitmeye karar verdi. Kayak merkezinin kıyısında bir daire kiraladılar. 24 saat sonra sokağa çıkma yasağı duyuruldu.

Karantinaya birkaç gün kala Warbasse telefonu “dağın tepesinde” olduğunu bildirmek için açtı. O ve Barta’nın yerlerinden kıpırdama niyeti yoktu.

“ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan ülkeye dönmemiz yönünde bir direktif vardı. Şu anda eve dönmenin mantıklı olacağını düşünmüyordum. Zamanını kimsenin bilemeyeceği ama eninde sonunda düzenlenecek yarışlar vardı ve eğer şimdi dönersem, yarışlar başladığında geri gelemeyebilirdim.”

“Fransa’da eve yakın yerlerde antrenman yapabileceğimiz söylendi, ancak bunun ne anlama geldiği tam olarak net değildi. İnsanlar yürüyüşe veya kayak yapmaya gidiyorlardı. Takımım ise kapalı alanda antrenman yapmamızı istedi. Bu nedenle yaptığım tam olarak buydu” diye de ekliyor.

Warbasse açısından yarışların ne zaman başlayacağını bilmemek en zor kısım olmuş. Buna rağmen moraller yüksek: “Kötü bir ruh halinde değildim. Geçtiğimiz günlere kıyasla daha iyi hissediyordum.”

“Dünyanın sonu değildi. Güzel bir çevredeyiz, eşsiz bir manzaramız var ve ihtiyacımız olan her şeye sahibiz. Bilgisayarım yanımda, Sudoku kitabım var, aile ve arkadaşlarımla telefonda normalde olduğundan daha çok süre geçiriyorum. Bu bakımdan güzel.”

“Biraz fazla karmaşık olmasına rağmen, dün akşam The Laundromat adlı filmi izledik. Henüz can sıkıntısının zirve noktasına ulaşmadım. Bu nedenle de bir Netflix dizisine şimdilik düşmedim.”

“Tüm bunlar yaşanmadan bir hafta önce online finans eğitimine yazılmıştım” diye ekliyor Warbasse. “Finans hakkında biraz daha fazla bilgi edinmek istediğimi düşündüm. Bu yüzden, kursa Yale Üniversitesi aracılığıyla kaydoldum. Zihnimi meşgul etmek için kursa odaklandım.”

“Sıkı çalışmama ve güçlü geri dönme arzuma rağmen, bu salgının bisikletin sonu yahut benim kariyerimin bitişi anlamı taşıyacağı düşüncesine kapılmadan edemiyorum. Ekonomi batıyor. Bunun sponsorluklar, takımlar ve bisiklet üzerinde etkisi ne olacak? Bisikletin gelecek yıl nasıl bir spor olacağını kim bilebilir?

Güneşe doğru yarış 

Bu nokta önemli. Sponsorluklara bel bağlayan iş modeli ile halihazırda kırılgan olan profesyonel bisiklet, daha da ince bir buzun üzerinde yürüyebilir. Binlerce cana mal olan halk sağlığı önem listesinin en üstündeyken, bisikletin geleceği anlamsız bir endişe gibi görünebilir; ancak bu, bisiklet sporunun ve ekmeğini bu işten çıkaran insanların genel olarak önemli olmadığı anlamına gelmez. 

Bisikletseverlerin Klasikler ve Giro d’Italia’nın ertelenmesine tepkisi şunu gösterdi: Birçoğu için bu yarışlar hayatlarının önemli bir parçası. Bisikletçiler ve takımlar için yarışlar elbette muazzam bir zaman, para, planlama ve rüya yatırımı içeriyor.

Sezona verilen ara özellikle yüksek formda olan takımlar ve yarışçılar için acımasızdı: Nairo Quintana ve Arkea-Samsic ekibi, yarıda kesilen Paris-Nice’i kazanan Max Schachmann, Remco Evenepoel ve Adam Yates gibi 2020’ye hızlı başlayan bisikletçiler. 

“Güneşe doğru yarış” bu konuda gerçeküstü bir havaya sahipti. “Karanlık bulutlara doğru yarış” Nice’e doğru yöneldiğinde peloton koronavirüsün yayılmasından korkuyordu. Avrupa’nın diğer ülkeleri karantinaya başladığında, Paris-Nice’e devam etmek mümkün görünmüyordu. İzleyen ve yarışan herkes, giyotinin her an bisikletin üzerine düşebileceğini hissedebiliyordu. 

Sonunda peloton Nice’e gitti, ancak son etap için değil. Yarış bir gün erken bitti ama ne yarıştı? Her etap heyecan vericiydi. Rüzgarlar, zorlu, teknik bir rota… Belki de bisikletçilerin sevdikleri işi yapmak için bir süre son şansları olabileceği bilinci bu heyecanı yaratmıştı.

Ve bir zamanlar olduğu gibi Paris-Nice, Tour de France için forma girme yarışı olarak değil, gerçekten yarışçılar için bir değer ifade ediyordu.  

Yarışın takımı Sunweb idi. Soren Kragh Andersen ve Tiesj Benoot ile iki etap kazanan ekip, Benoot’yu Schachmann’ın ardından podyumun ikinci basamağına koydu. Michael Matthews da gayet iyiydi: Avustralyalı, altıncı etapta Benoot’nun ardından ikinci oldu. Hollanda takımı gerçekten olağanüstü bir taktiksel hamle sergilemişti.

“Bu etapta, Klasikler döneminde neler başarmak istediğimizi ve bunun için kış döneminde ne kadar iyi çalıştığımızı gösterdik” diyor, takımın antrenörlerinden biri olan Matt Winston. 2017 Giro d’Italia şampiyonu Tom Dumoulin’in ayrılışından ve Benoot’nun takıma katılışından sonra Sunweb takımının kendini yeniden keşfetmesi gerekiyordu. Paris-Nice doğru yolda olduklarını gösterdi. Bahar dönemi umut vadeder görünüyordu.

Üzücü olan ise Bahar Klasikleri’nde tam olarak neler başarabileceklerini asla bilemeyecekleri. “Paris-Nice’deki herkes bunun bir süreliğine son yarış olduğunu biliyordu” diyor Winston. “Son etap, sezonun sonu hissiyatıyla koşuldu. Sadece sezon sonu takım arkadaşlarınızı bir daha kasımdaki kampta göreceğinizi bilirsiniz. Nice’de olan tam olarak buydu. ‘Yakında görüşürüz.’”

Şimdi ne olacak?

Sezonun açık uçlu duraklaması, özellikle bisikletçilerin antrenman programları söz konusu olduğunda takımlar tarafından bazı dikkatli yönetimsel prensipler anlamına geliyordu.

“Takımın sekiz bisikletçisini antrene ediyordum, ancak takım olarak biraz gevşeme kararı verdik. Temel antrenman seviyesine geri döndük” diyor Winston. “29 yarışçımıza ek olarak, kadın ve geliştirme takımlarımız var. Herkes temel antrenman programına geri döndü. Amaç sadece var olanı korumak.”

Benoot, Krag Andersen ve Matthews için bunun anlamı antrenman temposunu düşürmekti.

“Formlarının zirvesinde olmaları akılcı değil” diyor Winston. “Ertelenen yarışların ne zaman koşulacağını biliyoruz ama gerçekten düzenleneceklerinden emin olamayız.”

Boşluk devam ederken ekibin en önemli önceliklerinden biri, evlerinde kapalı bisikletçilerle iletişim halinde olmak.

“Bazı bisikletçiler evlerinde aile ve çocuklarıyla yaşıyor. Bu nedenle meşgul olabiliyorlar. Bazıları ise kendi hallerinde apartmanlarda kalıyor. Herkesle gerçekten iyi bir iletişim kurmuş olmamız lazım” diyor Winston.

“Antrenmanlar devam edebilir. Uzmanlardan oluşan – beslenme, bike fit, teknik – bir kadromuz var ve yarışların yeniden başlayacağı zaman için yeni şeyler üzerinde çalışıyorlar. Bisikletçilerin ise geliştirebilecekleri yönleri üzerine odaklanıyoruz: Küçük görevler, zorluklar, teknik şeyler, onları motive etmeye çabalıyoruz.

“Herkes için sıra dışı. Sezon o kadar uzun ki yılın sonuna kadar dört hafta evdesiniz. Her zaman bir sonraki yarışı düşünen insanlarız. Muhtemelen bu birçok kişi için bisikletten en uzak kaldığı dönem olacak, ben de dahil” diyor Winston.

Takım çalışanları kadar bisikletçiler için de göz önünde bulundurulması gereken bir de işin mental tarafı var. Bazı normalliklerin korunması veya olabildiğince normale yakın olması önemli.

“Dün Hollanda saatiyle 4’te tüm takım çalışanları bilgisayar başına geçti, kameralarını açtı ve beraber içkilerimizi yudumladık” diyor Winston. “Birlikte bir saat sohbet ettik; evcil hayvanlarımızı ve çocuklarımızı tanıttık. Hiç yoktan bize başka şeyler üzerine düşünme şansı verdi.”

Her zamanki rutinin kırılması, şüphesiz, herkes için beklenmedik dönüşlere yol açacaktır.

“Bugünün erken saatlerinde bir arkadaşımın kamyonunu Lutterworth’deki servis merkezine götürmek için otoyoldaydım” diyor Winston. “Halbuki Milan–Sanremo’ya hazırlanmak için Milano’da olmam gerekirdi.”

Bisiklet gazetecisi ve yazarı Richard Moore, The Cycling Podcast’in kurucu ortağı.

Benzer Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir