Dr. Vasıf Topçu Fen Lisesi’nde matematik öğretmeni olan bisiklet tutkunu Korhan Özdemir bir arkadaşıyla beraber yaptığı Aladağlar turu hakkında yazdı. Eşsiz manzalarıyla Türkiye’nin Alpleri Aladağlar bisiklet tutkunları için güzel bir rota alternatifi.
Aladağlar turuna Çukurbağ’dan başlayan iki bisikletçi 21 saat, 291 km yol, 5400m irtifa kazanımının ardından başlangıç noktalarına dönmüşler. Turu, zorluklarını ve güzelliklerini Korhan Özdemir’den dinliyoruz.
Bu ses ve koku, saat 04.00 olmalı. Aladağlar Milli Parkına en yakın köylerden Çukurbağ’dayız. Amacımız milli parkı çevreleyen en kısa rotayı yapmak.
Önümüzde yaklaşık olarak 300km yol ve 5000m irtifa kazanımı var. Ama bence esas zorluk başlangıcın 1500m irtifadan olması.
Şimdi kahvaltı yap, 220w değerini geçmeden pedal çevir ve ilk 150km kendini hiç yorma, ama ilk önce yataktan çık, hadi çık şu yataktan.
Aladağlar’da uyku tulumu ve çadırın içinde olmak yerine bir yataktayım, üzerimde de yorgan var. Yani kalkamam, bir rüyada olmalıyım.
Offf Yapılabilir mi bu? “Türkiye’nin Alplerinin” çevresi bir günde dolaşılabilir mi? Umarım hiç lastik patlamaz, akbaş çoban köpekleri bizi sever ve gravel bölüm sadece 30km’dir.
Sabah Demirkazık’ın (3756m) batısında uyanmak, öğleyin Vay Vay’ı (3600m) batı yönünde seyretmek, Güzeller’i (3416m) kuzeyde görüp, Kaldı’nın (3723m) güneyinden dolaşıp akşam Demirkazık’a varmak.
Uğur tekrar sesleniyor, kahveyi yaptı bile. Taurus Guest House’da sadece dağcılar ve bisikletçiler kaldığı için mutfağın olmadık saatlerde kullanılmasına alışıklar.
Hemen giyindim -zaten dünden her şey hazır- yan tarafa, mutfağa geçtim. Haşlanmış patates, köy peyniri ve ekmek.
Bisikletler de hazır. Bana özel yapılmış Soulrider titanyum kadrolu bisiklet kullanıyorum. Uğur da KT’nin sky modeli var. Lastiklerin havası, ışıklar tamam. Aynakollar 34/50, 11’li sistem ve hidrolik disk frenler. Benim tercihim 14/32 kaset, göreceğiz nasıl olacak.
Düşünüyorum da, 2021 Temmuz’unda TCR’in 8. edisyonuna giderken kaseti 14/36 yapmalıyım.
Tur başlıyor
05.00 da çevirmeye başlıyoruz. Köyden Çamardı-Niğde yoluna çıkıp, Niğde yönüne devam ediyoruz.
Sağ tarafımızda o müthiş Demirkazık zirvesi var biliyorum ama görünmüyor, karanlık. Kızıl renk banyosu ile batı yüzü görünse, sanki dünyanın üzerine başka bir dünya konmuş gibi. Soulrider, kadromun üst borusuna Demirkazık batı yüzünü kumlama tekniği ile yapmıştı.
Solo tırmanışını 1996 yılında yaptığım, 3756m’lik zirvenin batı yüzü rotası.
Bademdere kasabasının yanından geçerken girişlerinin yola toprak yığılarak kapatılmış olduğunu görüyoruz. Karantina uygulaması.
Edge 830, sıcaklığın 10 derece olduğunu söylüyor. Kısa kollu forma üzerine uzun kollu forma giydim, içlik yok.
Kadansı 90-95 arası tut, 200w’ı geçme, su iç.
İlk tırmanıştan hemen önce çalılıklardan tatlı ve şişman akbaş yavrusu fırlıyor. Annesi yok ortalıkta. Sevimli şey, iki kişi olduğumuzu görünce biraz bozuluyor ama yine de korktuğunu belli etmeden çalılıklara dönüyor.
Artık hava aydınlandı sayılır. 300m’lik bir tırmanıştan sonra 20. km’de çatallanan yolda, sağa Dündarlı yönüne dönerek, Niğde yolundan ayrılıyoruz.
Yolu bulamamak söz konusu değil, sanki sağ tarafında bir göl var ve kenarındaki yoldan çevresini dolaşıyorsun.
Asfalt, toprak yola dönüştü. Bu kadar çabuk olmasa iyiydi. Önde 30mm, arkada 28mm’lik lastikler takılı. 5km kadar sonra bu defa taşlı toprak yol asfalt oldu. Oh be, devam.
Ortalama hız şimdilik 28km/s gibi. Gün sonunda 25km/s olsa ne mutlu olurdum. Nabız 10bpm kadar yüksek, 1600m’de normal tabii. Soğuk asfalt, bol bol titreşim. İlk kasabamız 39.km’de halen uyuyan Dündarlı.
Manzaralar eşliğinde
Kötü ama çukursuz yol devam ediyor, işte karşımızda Erciyes (3916m) Volkanı. Uzun, hafif eğimli inişler ve sonrasında güzel, geniş emniyet şeritli bir yolla Yahyalıdayız, 70km geçti bile. Yol üzerindeki çeşmeden sulukları doldurduk ama Yahyalıdan yiyecek almaya gerek duymuyoruz.
Yuvarlanan tepelerde yola devam edip, 95.km’de çatallanan yolda tabi ki sağa dönerek Barazama Şelalesi yoluna giriyoruz. Artık pek araç görmüyoruz, etrafta dev rüzgar gülleri.
Hacer Boğazına doğru köyleri geçerek devam ediyoruz. Güzel kıvrılan köy yolları. Ara sıra kısa tırmanışlar olsa da irtifa sürekli azalıyor. Vadi tabanına inip, Zamantı Deresiyle kıvrıla kıvrıla devam ediyoruz.
Çevreme baktıkça fotoğraf çekmek için sık sık durmak zorunda hissediyorum. 140.km’de Barazama Şelaleleri’ne ulaşıyoruz, tabi ki fotoğraf ve seyir molası, yükseklik 700m. Köydeki bakkaldan yiyecek ne bulabilirsek alıyoruz.
Aklımızda büyük bir sorun olarak Kapuzbaşı Şelalesinden Adana’nın Aladağ ilçesine kadar olan gravel bölüm var. 30km’yi geçmezse ve yol çok taşlı değilse tadından yenmez.
Yağmur ve dolu başlıyor
İşte başlıyoruz, turun kraliçe etabına. Daha Barazama’dan bir kaç km uzaklaşınca yağmur ıslatmaya başlıyor, lastikler ve ben bu zemine hiç uygun değiliz. Sonrasında gök gürültüsü fon müziği haline geliyor ve yağmur ara sıra ıslatsa da toprak yolu çamurlaştıracak kadar değil.
Aynı anda, yatayda ve dikeyde testere şekli oluşturan orman yolu, maalesef çoğunlukla yumruk kadar taşlarla kaplı. Takılıp kalıyoruz. 30km olduğu söylenen bu bölüm aslında 42 kilometreymiş. 4 saatimiz ve enerjimizin çoğu gidiyor.
Aladağ ilçesine varınca, 190.km’den sonra, beton köy yolları başlıyor. Pozantı yönüne yani batıya dönüyoruz. Manzara çok güzel, kuzeyimizdeki dev kütle masallardan çıkma, Güzeller(3416m).
Kökez köyü yakınlarında serin, ince ince dağ yağmuru başlıyor. Sığınacak bir yerler bakınırken birden indiriyor. Bir kaç dakika içinde küçük gölcükler yolu kaplıyor, ayakkabıların su ile dolmasını hep sevmişimdir. Yağmurun şiddetinden gözlerimi kapatmak istiyorum ama olmaz duramam.
Bu yağmur Şile’nin yuvarlanan tepelerinde olsaydı çok tatlı olurdu, su dolu ayakkabı serin serin. Aladağlarda ise hemen hipotermi akla geliyor. Hiç durma, yavaş yavaş devam et, işte böyle, hep tırmanış olsun yukarı doğru aralıksız, düzlük ve iniş istemiyorum inmek çok kötü bu sıcaklıkta özellikle de ıslakken olmaz. Sağ tarafımda bulutların üzerinde görünen zirve Kaldı (3723m) olmalı. Ve işte yağmur duruyor.
Uzun yıllar önce Kaldı’nın Queen’s University rotasını çıkmayı planlamıştık ama kaldı. Sıcaklık çok düşüyot, vücut ısımla kurumam lazım derken, yo yo bu olmaz, dolu yağmasın, offf şiddetlendi. Bari taneleri büyümesin, kaska çarpınca çok kötü sesler çıkıyor. Sığınacak bir yer, bir ağaç; durma, yavaş ve sürekli çevir. Beton köy yolu iyice beyazlaştı, bir de kar yağsın, hayır hayır yağmasın, vazgeçtim. Ohh durdu.
Uzaktaki ışıklar köy sanırım. Bakkal var mı acaba? Yağmur vücut ısımla beraber zincirdeki yağı da götürdü. Aynakoldan kötü sesler geliyor, vites geçişleri de sevimsizleşti. Açık bir bakkal, ıssız köylerdeki makine yağı da satanından, ne güzel olurdu.
Singer makine yağı
Büyük Sofulu köyüne geliyoruz. İnanması zor ama küçük kahvede, yanan bir ocak, sıcak çay ve ekmek arası köy peyniri ama en iyi gelen, gülen, yakın yüzler oluyor. Yok artık, bir ara kaybolan Uğur elinde “singer” makine yağı ile dönüyor.
Çok duramayız, karanlık oldu. Tepeler beton yolla beraber yuvarlanmaya devam ediyor. Büyük bir şanssızlık, iniş tarafları taşlı toprak yol. Çok yavaşlatıyor bizi. Pozantı-Çamardı yoluna ulaşmalıyız. En sonunda Hamidiye’de 260. km’de ana yola çıktık. Her yer kapanmış, hayat evlere çekilmiş, çevirmeye devam.
Çamardı’na yaklaştıkça elma bahçeleri başlıyor. İki dinozor dağcı, başladıktan 21 saat, 291 km yol, 5400m irtifa kazanımı sonrasında tekrar Çukurbağ’a varıyor.
Rota hakkında daha fazla bilgi için,
https://www.strava.com/activities/4084634436
https://connect.garmin.com/modern/activity/5562527159
E-Posta bültenimize abone olun, en son haber ve röpörtajlardan ilk sizin haberiniz olsun!