Cyclist: Bisiklet endüstrisinin en ünlü isimlerinden birisiniz, ama herkes bir yerlerden başlamıştır. Bisiklet üretimine başladığınızda kaç yaşınızdaydınız?
Ugo De Rosa: Epey gençtim, ilk bisikletimi sattığımda yıl 1953’tü ve ben 20 yaşındaydım. Amcam motosiklet teknisyeniydi ve II. Dünya Savaşı’nın hemen ardındaki o günlerde, bisiklet ve motosiklet kadro üretim metotları birbirine son derce benzerdi, haliyle amcamdan öğrendim ve deneye yanıla kendimi geliştirdim.
Cyc: Günümüzde ise De Rosa üç jenerasyondur bisiklet kadroları üreten bir aile, muhtemelen şimdi de öğretmen sizsiniz?
UDR: Evet, oğullarım Danilo, Doriano ve Cristiano büyüdükçe ve işi öğrendikçe, aile mesleğine dahil oldular. Danilo hala kadroların tasarımını yapıyor, Cristiano satış ve pazarlama, ben de denetleme görevindeyim. Artık 84 yaşındayım dolayısıyla üretim aşamasına katılamıyorum, yine de Cristiano’nun oğlu Nicholas’a TIG kaynağının nasıl yapıldığını öğrettim ve o da burada, yani İtalya’da pek çok titanyum kadro üretti. Dünyada bugün 25 yaşında olup da titanyum kadro üreten çok fazla kişi bulabileceğinizi sanmıyorum.
Cyc: Yahut Eddy Merckx’i müşterisi olarak sayabilecek çok fazla kadro üreticisi. Onunla ilişkiniz nasıl başladı?
UDR: Onunla ilk olarak 1968 yılı civarında dolaylı olarak tanıştım, o dönem ben başka bir takımda mekanik olarak çalışıyordum. O dönemler yarışlarda bisikletçilere, “merhaba, nasılsın?” diyebileceğiniz günlerdi, çünkü sporcular şimdiki gibi korunmuyorlardı, ve elbette Merckx kolayca bulabileceğiniz bir bisikletçiydi çünkü her zaman en öndeydi! Ama onunla resmi olarak 1973’ten 1978’e kadar çalıştım. Beni Molteni’den Fiat’a ve oradan da C&A takımına götürdü. Benden önce Ernesto Colnago, Merckx’in bisikletlerini yapıyordu, ama 1973’te Eddy kendisine De Rosa bisikletleri yapmamı rica etti.
Cyc: Merckx kazandığında, siz de onunla kutlama yapar mıydınız?
UDR: Hayır, çünkü sportif direktör şampanya satın almak için para harcamak istemezdi. Eddy’nin kazandığı yarışların sayısına bakarsanız, eğer her galibiyetten sonra şampanya satın alsaydı kesinlikle iflas ederdi.
Cyc: Merckx bisikletlerine itina ile bakmasıyla ünlü. Onunla çalışmak nasıldı?
UDR: Size bir hikaye anlatayım: Eddy her daim formasının cebinde bir alyan anahtarı taşırdı. Roma’da bir yarıştaydık ve kadrosuna koyduğum selenin cıvatası, sahip olduğu alyan anahtarından farklı bir boyuttaydı. Bu nedenle tüm mağazalara gidip, cıvata ile uygun alyan anahtarını aradık. Bulması hiç kolay değildi, ama Eddy ona sahip olmalıydı.
O her zaman bir centilmendi ve bisikletler hakkında da çok fazla bilgiye sahipti. Teknolojiyi, geometriyi ve komponentleri bilirdi. Bu tip bisikletçilerle çalışmayı severdim. Her gün için farklı bir bisiklet ve yarış içinde bisikletin kurulumunda ufak değişiklikler istemesi benim için normal bir durumdu.
Eğer kadroda en ufak bir değişiklik dahi yaparsanız, tüm geometriyi değiştirmiş olursunuz, ve yarışta kullanılan her bisikletin, araç içerisinde bir yedeği olması gerekiyordu, bu yüzden bir sezonda onun için 50 ya da daha fazla bisiklet yapıyordum. O günlerde bisikletçilerin çoğu üç taneye sahipti. Şimdi bile belki sadece beş ya da altı bisikletleri vardır. Bu nedenle o dönem Eddy’ye her gün için bir bisiklet yapmak adına zamana ihtiyacım vardı.
Cyc: Bir kadro üretici ne kadar hızlı olmalıdır?
UDR: Normal bir kadronun yapımı bir gün alır, ama Eddy ile eğer gerekiyorsa dört saatte kadro yapmışlığım bile var. Aynı zamanda diğer pek çok bisikletçi için de kadrolar yaptım, ve bazen de profesyonel ilişkimin olmadığı bisikletçilere. 1974 Trofeo Baracchi yarışında, Francesco Moser’in partneri olan Roy Schuiten’in bisikleti yarıştan önceki gece çalınmıştı. Schuiten için kadro üretmiyor olmama karşın, onun için 12 saat içinde bir tane yaptım ve boyadım. Bu sayede sabah yarışabildi. Bunu yaptım çünkü tüm bisikletçilere karşı derin bir saygım var.
Cyc: Biri için hiç kadro yapmayı reddettiniz mi?
UDR: Hiçbir zaman hayır demeyi sevmezdim, ama belki bisiklete karşı sempati ya da sevgisi olmayan insanlara hayır demişimdir.
Cyc: Takımlara bisikletlerinizi satıyor muydunuz yoksa kullanımları için ücretsiz olarak mı veriyordunuz?
UDR: Bana ödeme yapmak zorundalardı. Üç oğlum vardı ve onları doyurmalıydım! Şimdiki gibi takımlara hem bisiklet hem de üzerine para vermezdim. O günlerde bir bisiklet bir aylık maaş demekti, ama şimdiye bakacak olursak, bir bisiklet o dönemin on aylık maaş gibi! Fiyatlar Campagnolo’nun içerisinde titanyum olan grupsetleri tanıtmasıyla yükselmeye başladı, ve yeni tüm materyal ve teknoloji bu akımı takip etti.
Cyc: Sizin gözünüzden modern ve eksi bisikletleri nasıl karşılaştırırsınız?
UDR: Elbette eskiden her şey çelikti, yani yapabileceğiniz çok fazla şey vardı, şimdilerde karbon fiber ile yapabileceğiniz kısıtlı şekillerden çok farklı. O dönemlerde her zaman gözlem başroldeydi. Örneğin Eddy sonu inişle biten bir yarış için daha ağır ve sert bir bisiklet isterdi, çünkü böylesi bir bisiklet inişlerde daha güvenlidir.
Luis Ocana’nın Tour’da (1971’de, kazanacak gibi gözükürken) inişteyken bisikleti aşırı hafif olduğu için hızdan yalpalanarak kaza yaptığını gördüm, dolayısıyla Eddy için daha ağır bir alt boru ve çeki borusu hazırladım. Bazen üreticiler 10 kilonun altında hafif bisikletler yapmalıdır, ama bunlar “gazete kağıdı” gibi bisikletler olmamalıdır. Böyle bir bisikletle yarışamazsınız.
Hafif bir bisiklet tırmanış etapları için normalden 200 gram daha hafif olmalıdır. Ancak bazı bisikletçiler orta göbek gibi parçaları delerek kiloyu aşağı çekmemizi istiyordu. Bu aslında De Rosa’nın kalp logosunun ortaya çıkış öyküsüdür. Orta göbek ve dirsekte üçgen delikler yapıp, aralarına çizgi çektim. İnsanlar logonun bizim tutkumuzun bir simgesi olduğunu söylüyor, ama aslında logo beş gram tasarruf etmemizi sağlayan teknik bir sebepten geliyor! Ama bu bisikletçileri psikolojik olarak olumlu etkiledi.
Şimdilerde karbon fiber ile harika kadrolara yapabiliriz, ve karbon fiber kadrolarımızın çizgilerini çok beğeniyorum. Ama yeni bir malzeme ortaya çıkana kadar kadro tasarım sınırlarına yaklaşıyoruz. Komponentler, inovasyon için en büyük değer, en ilginç olan şu anda o alan diyebilirim.
Cyc: Disk frenlerden hoşlanıyor musunuz?
UDR: Şahsen hoşlanmıyorum. Stil bir faktördür, ama performansı tehlikeli. 25km’lik bir iniş olan yarışta bana disk frenlerinin durumunu gösterin. Disklerin ısısı çok fazla yükselecektir, rotor kızacaktır, bu fren sistemi ve bisikletçi için tehlikeli bir şeydir. Ve disk frenle tekerlek değişimi çok daha yavaş ve problemli hale gelir.
Cyc: Peki ya e-bisikletler?
UDR: Bu tip bir bisikleti sürmek doğru değil! Hayır, sadece şaka yapıyorum. Sağlık problemi olan insanlar için e-bisikletler çok iyi. Ama bisikletin güzelliğini olduğu şekliyle seviyorum. Sadece iki teker ve bir sürücü.
SPOT: ‘Yarışçılar, hafiflik için parçalardan tasarruf ister. Aslında De Rosa’nın kalp logosunun çıkış noktası da bu: bir üçgen içinde üç delik açmak ve arada ne varsa kesip atmak’
E-Posta bültenimize abone olun, en son haber ve röpörtajlardan ilk sizin haberiniz olsun!