Sele üzerinde mi ayakta mı?

Sele üzerinde mi ayakta mı?

Yazı James Witts İllüstrasyon Rob Milton

Alberto Contador ve Chris Froome geçen sezonlarda İspanya Turu’nun en korkulan dağlarında başa baş mücadele verdiler. Yokuşlarda defalarca kozlarını paylaşan ikilinin  performansları genellikle eşitti. Ancak, sergiledikleri tekniklerin aynı olduğu söylenemez. İspanyol tırmanışçı Contador, Phil Liggetwould’un deyişiyle “pedallar üzerinde dans etmeyi”  tercih ederken, Sky’dan Chris Froome genellikle oturur konumda kaldı ve hızlı tempoda pedal çevirdi. Her ikisi de etkiliydi. Peki ama biz hangisine çalışmalıyız?

O dönemki adı Team BMC’nin eski yarışçılarından Marco Pinotti, “Her şey tırmanışın ne kadar dik ve uzun olduğuna bağlı.” diyor. “Tırmanış eğimi ne kadar düşükse o kadar hızlı gidersin. Yani, ayağa kalkman gerekmez. Ayrıca oturarak daha aerodinamik oluyorsun. Eğer dikse, ayağa kalkarak kısa süreliğine avantaj yakalayabilirsin.” Altı kere İtalya ulusal şampiyonu olan Pinotti de aynı yollarda bacak kaslarını yaktı ama tecrübeye dayanan bu değerlendirme fizik kitaplarıyla örtüşüyor mu?

Boncuk boncuk ter döküp, şah damarınız patlama noktasına gelmişken, kol ve bacaklarınızla nasıl bir mekanik işleyiş üstlendiğinizi uzun uzun düşündüğünüzden eminiz. Eğer düşünmediyseniz, Alpe d’Huez’i avucunuzun içine almak için gereken gücü hatırlatalım:  W = krMs + kaAsv2 + giMs.

Özetlemek gerekirse, W güç, kr yuvarlanma direnci, M bisikletçi ve bisikletin toplam kütlesi, s yoldaki hız, ka hava direnci, A bisikletçi ve bisikletin toplam ön yüzeyi, v hava içindeki hız (karşıdan esen rüzgar dahil), g yerçekimine bağlı hızlanma ve i de eğime karşılık gelir.  Bu formül aslında güç-ağırlık oranı yüksek, hafif bisikletçilerin dağlarda üstün başarı göstereceğini söylemenin bilimsel yolu. Peki, ama Joaquim Rodriguez gibi ufak tefek yarışçıların (1.52 boyunda ve 59 kilo) kullandığı bu teknik, bilimsel teorileri yansıtıyor mu?

Tırmanış dengeleme

Profesör Ernst Hansen, 2008 yılında, yol bisikletçilerinin yüzde 10’luk eğime kadar oturur şekilde kalmalarının daha iyi olduğu keşfetti. Bisikletçilerin ayaktayken yüzde 5 daha fazla oksijen tüketmelerine rağmen,  bu orandan sonra ayakta devam etmek beden gücünün sürdürülebilirliği açısından daha etkili hale geliyor. 30 saniyenin altındaki kısa ataklarda elde edilen en yüksek güç, ayaktayken oturmaya kıyasla yüzde 25 daha fazla gerçekleşiyor ama madalyonun bir de öteki yüzü var. Araştırmalar, yüzde 4 gibi sığ eğimlerde bile saatte 19 kilometre hızla tırmanan bir bisikletçinin otururken yüzde 10 oranında daha az oksijene gereksinim duyduğunu gösterdi. Bunun en önemli sebebi,  vücudun kütle merkezinin seleden güç alması ve enerjiyi tasarruflu kullanması.

Bilim ve gerçek hayatın, her zaman pek de iyi geçindikleri söylenemez ama öyle görünüyor ki Hansen’in likra formalı laboratuar fareleri pelotonu yansıtıyor. 2013 İngiltere Tırmanma Şampiyonası’nı kazanan Tejvan Pettinger, “Genellikle dik kesimlerde, yani yüzde 10 ve üzeri eğimlerde ayağa kalkarım.” diyor. “Ayağa kalkmak daha yorucu, dolayısıyla bu yöntem 60 saniyenin altındaki ataklarda işe yarıyor.” Bu kısa ve ayakta yapılan ataklar, ister çalışmayı çeşitlendirmek için, ister hızlanarak bir rakipten kopmak için olsun bisiklet sporunun her düzeyinde yaygın olsa da, bazı bisikletçiler, insanı hayrete düşürecek kadar uzun süre ayakta yarışabiliyor.

2013 yılındaki Vuelta’da Amerikalı Chris Horner bir büyük tur yarışını kazanan en yaşlı sporcu oldu. 41 yaşında olması manşetlere taşındı ama bisiklet tutkunları daha çok tırmanış stiliyle ilgilendiler. Önde gelen bir spor bilimci olarak British Cycling ile birlikte çalışmış olan Profesör Louis Passfield, “Bir yarışçının bu kadar uzun süre ayakta kalarak yüksek viteste tırmandığını hiç görmemiştim. Ama açıkça görünüyor ki işe yaradı.” diyor. 

Ayağa kalkmanın, üst vücuttan başlayarak kinetik zincirde oluşan farklılıklar üzerinden daha fazla güç üretme potansiyeli bulunuyor. Daha önce BMC’nin baş spor bilimcisi olan ve şimdi Tinkoff-Saxo için çalışan Daniel Hailey “Bisikletçi ayaktayken gidondan daha fazla güç alır” diyor. “Ve gidon ne kadar geniş olursa kaldırma etkisi de o kadar artar.  Horner, 2013 yılında Vuelta’da yarışırken çok geniş bir gidon kullanıyordu.” Söylentiye göre Horner’in 44– 46 santimlik gidonu bundan birkaç sezon önce bir teknisyen tarafından yanlışlıkla takılmış ve yarışçı daha sonra bu gidonla devam etmiş.

Açılarla oynamak

Passfield, “Ayağa kalkmak ayrıca vücudun aldığı birçok açıyı, özellikle de kalça açısını değiştiriyor.”  diyerek devam ediyor. “Bu açıyı genişleterek kalça dahil, kaslarınızı harekete geçiriyor ve alt baldırlardan daha fazla faydalanıyorsunuz ki bu da size daha fazla güç üretme potansiyeli kazandırıyor. Oturduğunuzda kapanan kalça açısı güç üretimini sınırlayabilir.”

Oturur pozisyondan ayakta pozisyona geçilirken kalça açısı aralığı 40 dereceden 70 dereceye çıkıyor. Aynı aralık, dizlerde de genişliyor ve yaklaşık 30 dereceden 75 dereceye yükseliyor. Son olarak, otururken 25 derece olan ayak bileği açısı, ayaktayken 40 dereceye genişliyor. “Bu açılar koşarken vücudunuzun aldığı açılara benziyor.” diyor Passfield, “Öyle ki, inişe geçtiğinizde bunun çok faydasını görüyorsunuz.” O zaman, ayaktayken daha fazla güç üretmek mümkün; ama bir de enerji maliyeti var.

“Belki çok belli bir şey ama işin özü verimlilik.” diyor Passfield. “Daha az enerji harcayarak daha fazla güç elde etmek, ne kadar ısı yaydığınız gibi faktörlere dayanıyor. Eskiden verimliliğin antrenmanla geliştirilemeyeceğine inanılırdı  ama James Hopker ve ben bunun mümkün olduğunu gösterdik. Tırmanış söz konusu olduğunda böyle bir verimlilik hedefleniyor, dolayısıyla yokuşlarda çoğunlukla sele üzerinde antrenman yaparsanız bu yönde, tersini yaparsanız diğer yönde gelişirsiniz.”

İllüstrasyon Rob Milton

“Tırmanış can yakar

Passfield, tercih ettiğiniz tırmanış stilinin, bisiklet sporuna ciddi bir şekilde başladığınız günden beri edindiğiniz tecrübelerle şekillendiğinden şüpheleniyor. Bu da akla, geldiğiniz ülkenin bir etkisi olabilir mi sorusunu getiriyor. Mesela Kolombiya’nın tırmanış kültürü, Quintana ve Uran gibi sporcuların ayaktaki stiline, Galler’den Geraint Thomas ya da Luke Rowe gibi sporculardan daha mı yatkın olmalarını gerektiriyor? Pinotti, “Sanmıyorum.” diyor. “Eğer böyle bir ilişki söz konusuysa, bu muhtemelen o ülkede belli bir beden tipine daha sık rastlanıyor olmasıdır. Ne kadar iriyseniz o kadar enerji harcarsınız ve ayağa kalkmak ekonomik olmaz. Nairo Quintana ( 58kg ) gibi hafifseniz, bu kural sizin için pek de geçerli değildir.”

Yeri gelmişken Contador’un 62, Froome’un ise 69 kilo olduğu kayıtlara geçsin. Daha ağır olan bisikletçinin oturmayı, hafif olanın ayakta yarışmayı tercih etmesinde bir etken de bu olabilir. Ayrıca bir de kadans konusu var. Çeşitli araştırmalar 80 ila 90 rpm düzeyinin düz zeminlerde en uygun değer olduğunu, yokuşlarda biraz daha azaldığını gösteriyor. 2008 Tour de France yarışını konu alan bir araştırma, 17.5 kilometre uzunluğunda ve 1208 metre yüksekliğindeki Galibier’in ortalama 67 rpm gerektirdiğini, 10.3 kilometre uzunluğunda ve yüzde 8.3’lük eğime sahip Saint Lary-Soulan’ın ise daha düşük bir oran olan 64 rpm ile geçildiğini gösterdi. Pinotti’nin dediği gibi, “Dağlarda kadansınızı fazla düşüremezsiniz yoksa ivme kaybeder ve oldukça geriye düşersiniz.”

Şüphesiz, bu durum yüksek devirli Froome için bir sorun oluşturmuyor. Hafif bisikletçiler pedallar üzerinde dans edebilir ve yüksek kilolular selelerine yapışıp kalabilir ama hepsinin ortaklaştığı tek bir nokta var: Tırmanış ne olursa olsun can yakar.

Benzer Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir