Covid-19, ciddi bir salgın olarak dünyayı etkilemeye devam ediyor. Bugüne dek 150 binden fazla insanın yaşamını yitirdiği pandemi sürecinde bilinen küresel enfekte sayısı ise iki milyonu aşmış durumda ve halen bilinmeyen binlerce enfekte insanın olması da muhtemel. Bu noktada ülkeler salgının yayılmasına karşı sosyal mesafe, maske ve eldiven takmanın zorunlu tutulması veya açık havada egzersiz yapmanın yasaklanması gibi önlemleri hayata geçirirken bazı önlemlerin uygulanması konusunda yaşanan kafa karışıklıkları da varlığını sürdürüyor.
Bunlardan bir tanesi gerçekten maske takıp takmamak gerektiği. Salgının başladığı ilk zamanlar, hükümetler tarafından maske kullanımının herkes tarafından yapılmasının gerekli olmadığı, maskesinin hastalığın bulaşmasını engellemediği gibi açıklamalar sıklıkla yapıldı. Sadece sağlık çalışanlarının ve enfekte olanların maske gibi ekipmanları kullanması gerektiği belirtilirken bu açıklamanın, insanların maske, eldiven gibi sağlık çalışanları için gerekli temel sarf malzemelerini stoklamasını engellemek için yapıldığı, çoğu insanınsa maskenin doğru kullanımı ile ilgili bilgiden yoksun olduğu, maske kullanın demeden önce mutlaka bunun öğretilmesi gerektiği bildirildi.
Ancak ne var ki virüs oldukça hızlı yayıldı ve virüsün nasıl yayıldığına dair bilgiler çoğaldıkça yayılmasını önlemek adına maske kullanımı ile ilgili uygulamalar, kullanımının teşvik edilmesi halini aldı.
Elbette maskelerin temel amacı, kişiyi hastalığın kendisinden değil, çevresindeki insanlardan korumasıdır. Bu noktada en riskli yerler insan dolu kapalı alanlardır. Dış mekanlarsa virüslerin, havada yaşama ihtimalleri olmadığından güvenli sayılmaktadır. Burada sorun, açık havada olduğunuz zamanlarda da insanlardan uzaklaşamama ihtimalinizin olduğu durumlarda ortaya çıkmaktadır. Aynı bisiklet yolu veya şeridini kullanan onlarca insan olduğunu ve sürüş anında bu insanlarla karşı karşıya kaldığınızı düşünün. Bu durumda elbette açık havada olsanız dahi maske takmanız en doğrusudur.
Keza geçtiğimiz günlerde Belçika ve Hollanda’da yapılan yeni bir araştırma, aynı çizgi üzerinde yürüyüş yapan kişiler arasındaki güvenli mesafenin en az 4-5 metre, koşu ya da ortalama bir bisiklet sürüşü yapanlar arasında ise bu mesafenin 10 metre olması gerektiği görüşünü ortaya koyuyor. 30 km/s hızın üzerindeki bir sürüşte ise bu mesafenin en az 20 metre olması gerektiği savunuluyor. Eğer sıklıkla bisiklet kullanılan bir yerde yaşıyorsanız araya 20 metre gibi bir mesafe koymak oldukça zor olsa gerek!
Dolayısıyla sürüş süresince mutlaka maske takıyor olmalısınız. Sürüş sırasında maske takmak bisiklet üzerinde nefes almanızı zorlaştırırken maskenin içinin, aşırı nemlenmesine neden olabilir. Ancak tüm bunlara rağmen sizi enfekte edecek dış etkenlerden koruyacağını da unutmamak gerek. Eğer sürüş yaptığınız bölgede, sıklıkla insanlarla bir araya gelmiyor ve çoğunlukla tek başınıza seyahat ediyorsanız belki dilediğiniz zaman hava almak için indirebileceğiniz ve özellikle ağız ve burun kısmını tamamen kapatan bir buff da iyi bir seçim olabilir.
Ek olarak virüsün gözlerden de bulaşacağına inanılmakta, gözleri de mutlaka güneş gözlüğü ile korumak gerektiği söylenmektedir. Dolayısıyla bisikletle dışarıda bulunduğunuz anlarda, maskeyle birlikte gözlerinizi hem güneş ışınlarından hem de olası bir bulaşma riskinden koruyan iyi bir gözlük seçmek de oldukça önemli. Ve elbette olmaz olmazımız kask!
Kaynak Cyclingnews
