Yazı ARZU TEKİR
2015 yılında istasyonsuz bisiklet paylaşım sistemlerinin Çin’deki şehirlerde başlaması sonucunda, bu sistemin başka ülkelerde de hızla yaygınlaşması kaçınılmaz oldu. Bununla birlikte, onbinlerce bozulmuş, kırılmış bisikletin sokaklarda, kaldırımlarda çöpe dönüşmesi de şehir yönetimlerinin bazı tedbirler ve düzenlemeler almasını öncelikli hale getirdi.
Geçtiğimiz senelerde ise teknoloji dergilerinde, Seattle’da istasyonsuz bisiklet paylaşım sistemleri arasındaki rekabet sıkça haber oldu.
Bilişim sektörünün ağırlıklı olduğu Seattle, hızla büyüyen, Amerika’da trafik sıkışıklığının en yoğun olduğu şehirlerden. Geçtiğimiz yıl şehir yönetimi istasyonsuz bisiklet paylaşım sistemleri için üç girişime (Ofo, Lime Bike, Spin) izin verdi. Bunun öncesinde şehirde herhangi bir bisiklet paylaşım sistemi yoktu. Bu yeni uygulamayı üç start-up ile sınırlaması ve veri analizleri sayesinde girişim kısa sürede başarılı oldu.
2017 yılı Temmuz ayında, Seattle Ulaşım Departmanı bu üç girişime, her birinden toplamda 10.000 bisikletle (Ofo ve Lime Bike 4.000, Spin 2.000 bisikletle başlamış) altı aylık bir deneme süreci başlattı. Bu deneme sürecinde de, operasyon ve kullanıcı verisini temin etti. İstatistiklere göre, ilk beş ayda, 350.000 kullanıcı, milyonlarca km bisiklet yolculuğu yaptı ve bu yolculuklar şehrin %74’lük bir alanında gerçekleşti.
Yolculukların üçte biri, toplu taşıma erişimi sağlamak için ya da mevcut toplu taşıma sitemleri arasında gerçekleşti. 2017’de ise yapılan yolculukların sadece %3’ünde bisiklet kullanılmış. Kopenhag’da bu oran %62.
İstasyonsuz bisiklet paylaşım sistemlerinin, Amerikan şehirlerinde hızla kabul görmesinin nedeni herhangi bir altyapı yatırımı gerektirmemesi. Sadece bisikletle ve mobil uygulama ile yürütülen bir sistem. Böylece, kentler bir gecede bu yeni sistemi şehirlerinde uygulamaya sokabiliyor. Dallas’taki uygulamadan daha önceki yazımda bahsetmiştim.
Hızla bu uygulamaların başlatılmasının beraberinde pek çok sorunu da getirdiğini okuyoruz; bisikletlerin vandalizme kurban gitmesi, çevre dostu bisikletleri bir anda çöpe dönüştürüyor. Özellikle bozulan bisikletlerin gelişi güzel yerlere bırakılması, yayaların kaldırımlarda, araçların park yerlerinde kendilerine yer bulamamasına sebep oluyor.
Hatta bozulup göle atılan bisikletler için bu üç firma dalgıç tutmaya başlamış. Bir de bunun üzerine bisikletlerin elektrikli bisikletlerle değiştirilmesi, olası yol güvenliği problemleri konusunu gündeme getiriyor. (Güvenli bisiklet yolu altyapısının olmadığı şehirlerde kazalar haliyle kaçınılmaz oluyor.)
Yerel idare ve bu sistemleri yaygınlaştırmaya çalışan şirketler arasında sürekli bir deneme-düzenleme-müzakere sureci söz konusu.
Şehir yönetimi kuralları net bir şekilde belirlemiş; bisikletler otobüs durakları, banklar, rampalar, binaların girişleri, ara yolları kapatacak yerlere, kaldırımlara park edilmemeli. Bisiklet paylaşım sistemi şirketleri, iki saat içinde uygun olmayan yerlere bırakılmış bisikletleri kaldırmak zorunda.
Mobil uygulamaların, yanlış yere park edildiğinde yaptığı uyarılar da, kullanıcıların bisikletleri istedikleri yere bırakmasının önüne geçemiyor. Rekabet yüzünden herhangi bir yaptırım da söz konusu değil. Servis ücretleri de iyice düşürülmüş.
Uber ve Lyft gibi şirketler ilk çıktıklarında kent yönetimleri hazırlıksız yakalanmış, konuyla ilgli görüşmeler, sözleşmeler, deneme süreçlerinden bahsedilmemişti. Zaman içinde kuvvetlenen ve şehir ulaşımında etkin bir çözüm sunan bu teknoloji şirketleri, artık kent yönetimlerini şehirlerinden çıkmakla tehdit eder hale geldiler. Ancak, ulaşım sorunlarına çözüm bulma iddiasındaki girişimciler kent yönetimleriyle birlikte çalışmak zorunda olduklarının farkında.
Trafik sıkışıklığını gidermede ve yenilikçi çözümler geliştirmede yerel yönetimlerin özel şirketlerle, start-uplarla – iş birliği yapmasının avantajlarını yazılarımda anlatmaya çalışıyorum. Bununla birlikte start-upların da kent yönetimlerinin belirlediği düzenlemelere uyumlu, sorumlu olması genel işleyişin aksamaması ve kentlilerin ulaşım seçeneklerini iyileştirmesi açısından önemli.
Edinilen veri ile Seattlelıların istasyonsuz bisiklet paylaşım sistemini kullanmak istediklerini anlayan kent yönetimi, hizmet sağlayıcı şirketlerle ilişkileri kamu yararını gözeterek gerçekleştiriyor ve belirli noktalarda bu şirketleri sorumlu tutuyor. Mesela sistem kullanıcıları, izin verilmeyen yere park ediyor, yolu tıkıyorsa sorumlusu hizmet sağlayıcı.
Uzun sözün kısası yenilikçi kent içi ulaşım çözümlerini yasaklamak, görmezden gelmek aslında sağlayacağı olumlu etkileri de bastan reddetmek anlamına geliyor.