Yazı MARK BAILEY Fotoğraf SEAN HARDY
“Zorlu bir etabın ardından bir bisikletçiyle röportaj yaptığımda, yüzlerindeki duyguyu ve acıyı görüyorum ve durum karmaşık hissettiriyor” diyor etap sonu tükenmiş sporcuları canlı yayında konuk eden Eurosport bisiklet muhabiri Laura Meseguer.
“Sanki özel bir anı bölüyormuşsun, sanki orada olmaman gerekiyormuş gibi hissettiriyor. Duygularını sıcağı sıcağına alenen frenlemelerini gerçekten takdir ediyorum. Sadece empati duymaya çalışıyorum ve evdeki insanlara bunun gerçekte ne anlama geldiğini açıklamaya yardımcı olacak birkaç kelime bulmaya çalışıyorum.”
Her yıl 10 milyon seyirci Fransa Turu için yollarda sıralanıyor ancak taraftarların çoğu, yarışı takip eden 2.000 muhabir, fotoğrafçı ve 90 televizyon ile radyo yorumcusunun sözleri, fotoğrafları, analizleri ve röportajları yoluyla günlük dramayı içlerine çekiyorlar.
190 ülkede 3,5 milyara yakın insanın üç hafta boyunca canlı yarış yayınlarını izlediği ve milyonlarcasının da gazeteler, web siteleri, sosyal medya veya radyo aracılığıyla takip ettiği medya, yarışın acısını ve sevincini dünyaya aktarmada hayati bir rol oynuyor.


Turda haber yapmak altın anılar yaratabilir. “Chris Froome’un Bastille Günü’nde Mont Ventoux’da sarı mayoyu kazandığını görmek çok özeldi ama onun bisikletinden indiğini ve toparlanması için oksijen verildiğini görmek, burnumun dibinde – bu benimle sonsuza kadar yaşayacak bir görüntü” diyor ITV yorumcusu Ned Boulting.
Eurosport yorumcusu Carlton Kirby için bu duygu bazen çok fazla olabiliyor. “İnsanın cesaret gösterileri karşısında nefessiz kalıyorum” diye itiraf ediyor. “Birkaç yıl önce Nairo Quintana dağın zirvesinde Chris Froome ile mücadele ederken kendimi kaybettim. Titriyordum. Yorumcumuz Sean Kelly sanki ‘Kendini toparla!’ der gibi bana bakıyordu.”
Ancak turda hayat hiç de göz alıcı değil. Fotoğrafları dünya çapındaki yayınlarda yer alan fotoğrafçı Chris Auld, “Üç hafta boyunca yaklaşık 5.000km yol yapıyorum” diyor.
“Başlangıç çizgisinde çekim yapıyoruz, ardından haritaya bakıyoruz ve bitişe gelmeden önce fotoğraf çekmek için kaç yerde durabileceğimizi hesaplıyoruz (genellikle üç civarındadır)” diye ekliyor. “Her gün yüzlerce kilometre yol kat ediyoruz ve tabii 25 günlük yakıt ile konaklama masrafımız oluyor.”
Kaos turu

Kirby, yeni kitabı Magic Spanner’da, Kelly’nin kiralık arabalarının çekilmesini önlemek için canlı yayında yorum kabinini terk etmek zorunda kalmasından sabah saat 4’te Paris’teki otel odasında çırılçıplak kitli kalmasına kadar kamera arkası komik hikayelerden bazılarını paylaşıyor.
Kirby, “Giro’da bir yayın ünitesi varken, Tour’da kabin bitiş çizgisinde yan yana dizilmiş sekiz çift katlı araç içerisinde” diyor. “Her iki tarafta da ses duvarları var ama Sean’la aramızdaki boşluk bir dizüstü bilgisayar genişliğinde. Adam Hansen gibi üçüncü bir yorumcumuz varsa çoğu zaman ayakta durmak zorunda kalıyoruz.”
Deneyimlerini How I Won The Yellow Jumper adlı kitabında anlatan Ned Boulting şöyle itiraf ediyor: “Olayın gerçeği şu; bir kamyonun içindeki havasız, penceresiz, ses geçirmez bir kabindeyiz, televizyon izliyor ve gördüklerimiz hakkında konuşuyoruz.”
Kirby, “Mikrofon kapandıktan sonra transfer telaşı başlıyor. Bazen üç saatlik bir transferimiz olabilir – ya da eğer Brittany’den Bordeaux’ya büyük bir transferse yedi saatlik – ve oteller kesinlikle her zaman cezbedici olmayabiliyor” diye ekliyor.

Yorumcular canlı yayında kaçışları, atakları ve Fransız şatolarını tartışırken Meseguer gibi muhabirler bitiş çizgisine koşmak zorunda kalıyor.
Meseguer yarışla garip bir aşk-nefret ilişkisi geliştirmiş: “İlk Tour’umda bir web sitesi için çalışıyordum, bu yüzden doğru akreditasyona sahip değildim ve röportaj alanlarından büfelere kadar hiçbir şeye erişemedim. Bir daha asla geri dönmeyeceğimi söyledim. Ama bu yıl benim altıncı Tour’um ve buna bayılıyorum.”
“Giro rahat ve güzel. Vuelta daha ufak ve dost canlısıdır. Ancak Tour inanılmaz ve heyecan verici. Stresli bir durum ve her gün benzin istasyonlarında duruyor, önceden paketlenmiş salatalar ve sandviçler yiyoruz. 30. sandviçinizden sonra bundan çok sıkılırsınız. Ama aynı zamanda büyük bir macera. Her zaman aceleniz vardır.”
İşin incelikleri

Tour gazileri akıllıca bagaj tüyoları ve efektif rutinler geliştiriyor. Meseguer, “Yanıma her zaman hafif şeyler alıyorum” diyor. “Televizyona çıkıyorum, bu yüzden iyi görünmek istiyorum – saç kurutma makinemi yanıma alıyorum – ama yanımıza aldığımız şeyler konusunda çok pratik olmalıyız ve zaman içerisinde sen de hızlı toparlanmayı öğreniyorsun.”
Kelly iç çamaşırını kuruması için arabaya asıyormuş. Boulting ise pis kokulu çoraplarını plastik torbalara koyuyor. Bisiklet gazetecisi rahmetli Richard Moore’un geçmişte yanına katlanabilir bir bisiklet aldığı bile biliniyor: “Egzersiz için oldukça iyi ama çoğunlukla pratik çünkü bazen basın odasından etap bitişine kadar oldukça uzun bir mesafe oluyor” diyordu the Cycling Podcast’in kurucularından Moore.


Kirby, amacının genel izleyiciyi eğlendirirken ciddi hayranlara fikir vermek olduğunu söylüyor. “Eğlence işindeyim ve Tour’da bir ‘Wimbledon etkisi’ var; normalde bisiklet sporunu izlemeyen insanlar bile Tour’u takip ediyor, bu yüzden her zaman kapsayıcı olmak istiyorum. Bazıları yorumumu beğeniyor. Diğerleri beni evlerindeki kanalizasyon arızası olarak görüyor.”
Kirby, anlatımlar sırasında kendisine yardımcı olması adına el yazısıyla bilgi notları hazırlıyor. “Temelde ihtiyacım olan tüm bilgileri içeren, yaklaşık 6x4cm boyutunda 21 hücreli bir A4 kağıt sayfası. Mesafeler, tırmanış profilleri ve klasmanların güncel hali gibi detayları içeriyor.”
Yerel yiyeceklere, bulutların oluşumlarına ve çiftçilik yöntemlerine dair meşhur ve ilginç referanslarının hepsinin kafasında kayıtlı olduğunu söylüyor: “Bir sürü saçma hikayem var ve hiçbir şeyi unutmuyorum. Çöp kutum yok.”

Yorumcular aynı zamanda beklenmeyeni beklemeyi de öğrendiler. Boulting, “2007’de Marcus Burghardt’ın bir Labrador tarafından düşürüldüğünü hatırlıyorum” diyor.
Yorumcular dramı anlatırken, fotoğrafçı Chris Auld olayı yakalamaya çalışıyor: “Bir noktada birden fazla çekim yapmaya çalışıyoruz, bu sebeple dağlık bir etapta kendinizi başka bir viraja bakan bir noktada konumlandırıyoruz, böylece bisikletçileri hem gelirken hem virajı dönerken hem de sizden uzaklaşırken çekebiliyoruz.”
“Etap başına 2.000 kare çekiyorum. Atmosfer harika olabilir ama üzerinize bir anda bir bira dökülüyor. Alpe d’Huez bu işin babasıdır. Dutch Corner – Hollanda Köşesi -, gökyüzüne yayılan duman bulutlarıyla birlikte altın renginde fotoğrafik kareler sunar.”

Auld, profesyonel bisikletçilere saygı duyuyor ancak onlarla arkadaş olmamaya dikkat ediyor. “Greg Van Avermaet, Richie Porte ve Peter Sagan gibi adamlar ‘merhaba’ diyor çünkü onlarla daha önce çalıştım ama fotoğrafçıların bisikletçilerden selfie istemesinden nefret ediyorum” diyor. “Bu profesyonelce değil. Ben işimi yapıyorum ve yarışçılar da kendi işini yapıyor.”
Haber muhabirleri için en yoğun zaman, bir etabın sonunda bisikletçilere erişim sağlayabilecekleri zamandır. Tabii yarışçıların kısıtlı vakitlerini yakalamak kadar onlarla iletişim kurabilmek de çok önemli. Meseguer’in dil becerileri özellikle bu alanda oldukça yararlı: “Dört dil konuşabilmemin kesinlikle faydasını görüyorum: İspanyolca, İngilizce, İtalyanca ve Fransızca. Mark Cavendish gibi adamlarla her zaman iyi anlaştım ama pelotona katılan yeni bisikletçiler oluyor ve onların seni tanıması zaman alıyor.”
Çıkış ve düşüşler

Gazeteciler ve bisikletçiler arasındaki anlaşmazlıklar yaygındır. Kirby, “Mark Cavendish bir keresinde canlı yayında beni tokatlamakla tehdit etmişti” diyor. “Sanırım berbat bir sprint finişi yaptığını söylemiştim. Ama yorum yapmak için para alıyorum. Katılmayabilir veya katılabilirsiniz. Çok geçmeden kendimi Türkiye Turu’nda onunla birlikte aynı taksinin içinde buldum. Motokrosa ve arabalara karşı tutkumuz ve benzer yaşlarda çocuklarımız olduğunu keşfettik, dolayısıyla aramızda bir bağ gelişti.”
“Chris Froome’un bile bana karşı itirazları oldu. Bir keresinde bariyerlere çarptığı bir kazasına sebep olarak o anda gidon boğazına bakmasını göstermiştim. Bu yorumumdan memnun kalmadı ve ‘Görmediğin bir şeyi nasıl biliyorsun?’ dedi.”


Ancak uzun yolculuklara, kötü otellere ve öfkeli geri dönüşlere rağmen muhabirler temmuz ayını başka hiçbir yerde geçirmek istemezler.
Geçmiş tarihli bir röportajında Moore, “Gördüğüm ikinci Tour 2006’daydı ve Operacion Puerto birkaç hafta önce patlak vermişti” diye anımsıyor. “Aralarında Ivan Basso ve Jan Ullrich’in de yer aldığı bazı bisikletçilerin bu kan doping çetesine karıştığına dair söylentiler vardı ve bu iki isim aynı zamanda yarışın da iki favorisiydi. Basın toplantısını izlerken bir şeylerin yaklaştığını hissediyorduk ve yarışın arifesinde her ikisi de yarıştan diskalifiye edildi. Gerçekten büyük ve gelişmekte olan bir hikayenin merkezinde olmak son derece heyecan vericiydi.”
Auld, ikonik bir fotoğraf çekerse bunun dünyanın her yerinde görüleceğini biliyor. “En unutulmaz etabım, Romain Bardet ve Chris Froome’un karıştığı ve başka kimsenin fotoğraflamayı başaramadığı bir kazaydı” diyor. “Bu beni başka bir seviyeye çıkardı çünkü doğru zamanda doğru yerdeydim ve her haber kaynağı bunu istiyordu.”
Çoğu muhabir ve fotoğrafçı, Tour’u takip etmenin profesyonel yaşamlarının en iyi ve en zorlu deneyimi olduğu konusunda hemfikir. Ancak yarış bittiğinde onları Paris’te parti yaparken bulamazsınız.

Meseguer, “Mümkün olduğu kadar çabuk ayrılıyorum, özellikle de artık bir bebeğim olduğu için” diye gülüyor. “İyileşmek ve normal hayata alışmak bir hafta sürüyor.” Auld’un da benzer bir hızlı kaçış planı var: “Doğrudan feribota gidiyorum. Bitti… Sonunda bitirdim.”
Ancak belki de hepsinden en şaşırtıcı olanı Kirby’nin yarış sonrası toparlanma stratejisi: “Son gece bir Çin yemeği ve biraz bira satın alıyorum; bunu odamda, mutlak bir sessizlik içinde, tek başıma, telefonum ve televizyon kapalıyken çok yavaş yiyorum.”
“Duygusal olarak yaralanıyorum. Günlerdir sözlü ve zihinsel olarak yıpranıyorum ve sonunda ben de tükeniyorum. İşimi dünyalara değişmem ama çok yorucu.”


