Yazı Mark Bailey Fotoğraf Mike Massaro
Kuzey Londra’da hareketli bir otel barında cumartesi öğleden sonrası ve Andy Schleck sakince fincanındaki kahveyi yudumluyor. “Kahve yerine bira siparişi vermeliydim” diyor Lüksemburglu bisikletçi, yakınındaki futbol taraftarlarını ve düğün davetlilerini işaret ederek.
Gizemli gülümseyişi eşliğinde dağınık saçlarına bakınca, Alberto Contador’un doping cezası sonrası 2011 Tour de France şampiyonu ilan edildiğine ve hatta profesyonel bir bisikletçi olan Frank’ın küçük kardeşi olduğuna inanmak bir hayli güç. Andy üç sene evvel diz sakatlığı nedeniyle henüz 29 yaşında emekliye ayrıldı. Bazen Andy’nin kendi bile, pelotonun dışındaki hayatın özgürlüğüne kendini kaptırabileceğini unutuyor.
Emeklilik, profesyonel bisikletçiler için şaşırtıcı yeni zorluklar ortaya koyar. “Profesyonel atletken ekstrem koşullarda yaşıyorsun, dolayısıyla savaşıyor, yarışıyor ve her zaman tam gaz oluyorsunuz” diyor 32 yaşındaki Schleck. “Ama asla faturalarımı kendi başıma ödemem gerekmedi. Bunu benim adıma yapan birileri her zaman vardı. Sizin için yemek yapan bir aşçı. Gün gelip de sporu bıraktığında bu tip şeylerin hepsini öğrenmeniz gerekiyor. Bir mektup yazmayı dahi bilmiyordum. ‘Adresi nereye yazmalıyım’ diye sorduğumu hatırlıyorum. 12 yıldır böyle bir şey yapmamıştım. Faturaları nasıl ödemem gerekiyor? Büyükannem faturaları online ödüyor. Ben ise bunun nasıl yapıldığını bilmiyordum.”
Schleck için hayatında böylesi büyük ve önemli bir sayfayı sonlandırmak yıkıcı bir etki olmuş. “Her zaman ayakları yere basan ve her zaman bir gün sporu bırakmak zorunda kalacağımın farkında olan bir oldum, ama yine de çok zordu. Kendimi çok aşağılarda hissettiğim birkaç ayım oldu. Balık tutmak ve köpeğimle yürüyüş yapmak için vakit buldum. Ama böyle geçen birkaç haftadan sonra yaşamınıza bir amaç bulmanız gerekiyor.”
Bisiklet kültürünün içine doğdum. Babamın geçmişe dair anlattığı bisiklet hikayelerine bayılırdım
“Yavaş geçen iki üç ayın ardından, ‘Ne yapacağım?’ diye düşündüm. Ve bisiklet dünyasında hala bir role sahip olduğumun farkına vardım. Bir bisiklet mağazası açtım. Çocuklar için okul bisikletleri satmaya başladım. Tour of Luxembourg’un başkanı oldum. Etkinliklere gittim ve tecrübelerimi insanlarla paylaştım. Profesyonel biri olarak her zaman bir hedeften diğerine doğru ilerlemeniz lazım. Üzücü olan ise yaşadıklarınızın keyfini çıkarmak için zamana sahip olamamanız.”
Schleck, emekliliğinden beri yeni hayat tecrübelerinin tadını çıkarıyor. Geçen yıl Amerika Dış İşleri Bakanı John Kerry’i 40km’lik bir bisiklet sürüşüne çıkarttı. İkili hala bazen telefonda bisiklet hakkında sohbet ediyormuş. Schleck bisiklet sürmek için Tayland’a gitti. Şubat’ta kız arkadaşı Jil ile evlendi ve çiftin Haziran’da ikinci kere çocukları oldu. Schleck, Lüksemburg’un dışındaki bisiklet mağazasında saatlerce çalıştı. “Satışların bir kısmını bizzat kendim yaptım – ve buna bayıldım.”
Bugün Andy, TP ICAP L’Etape Londra’nın temsilcisi olarak Londra’da. Organizasyon dahilinde madalyalar dağıtan Schleck, parkurun bir kısmını da pedallayarak geçti. “Birkaç hafta önce Kaliforniya’da Levi Leipheimer ile bir tepeye tırmanıyorduk ve ‘aman tanrım’ bu gerçekten dik’ diye içimden geçirdim. Sadece eğlence amaçlıydı ama acı çektim.”
Omuz omuza veren kardeşler
Schleck 10 Haziran 1985’te Lüksemburg bisiklet hanedanlığında dünyaya geldi. Babası Johny Tour de France’da yarışıyordu ve büyükbabası Gustavo 1930’larda yarışmıştı. Schleck üç kardeşin en küçüğüydü. Büyük kardeş Steve politikacı oldu. Frank ve Andy ise babalarının adımlarını takip ederek, bisiklet dünyasına girdiler. Çocukluk kaçışlarından Tour de France’ın şöhretine kadar, kardeşlerin tek bir kuralı ola geldi: “Antrenmanlarda yarışırız ama asla birbirimizi geride bırakmayız. Haliyle eğer biri diğerinden daha güçlüyse, hala diğerine yardım etmek zorunda.”
Schleck Kardeşler benzersiz bir çocukluğun keyfini çıkarmış. “Yaz tatillerinde Tour de France’a gittiğimizi hatırlıyorum çünkü babam profesyonel kariyerinin ardından hala bisiklet sektörünün içerisinde çalışıyordu. Bernard Hinault babamın yakın bir arkadaşıydı ve ben ancak çok sonraları bu tip insanları tanımanın aslında çok da sıradan bir şey olmadığının farkına vardım. Ama gerçekten bisiklet kültürünün içerisinde büyüdüm. Babamın eski günlere dair takım arkadaşlarıyla yaşadığı hikayeleri dinlemek çok hoşuma giderdi.”
Andy, abisi Frank’ı takip etti ve 2004’te Team CSC ile stajyer olarak imzaladı. “18 yaşında olmama karşın takımdan benim için fantastik bir para olan yılda 25,000 Euro kazandım. Eğer bu maaşla bu sporu 10 yıl yapabilirsem mutlu kelimesi benim için yetersiz kalır diye düşünüyordum.”
Andy dürüştçe 2006 ve 2009’da Tour de France etabı kazanan, aynı zamanda 2009 Tour of Luxemburg ve 2010 İsviçre Turu şampiyonu kardeşi Frank ile birlikte sürmenin keyfi ve kaygısı hakkında konuşuyor.
“Asla bir yarışı kazandığımda ağlamadım, ama Frank kazandığında ağladım. Kariyerim boyunca asla kaza yaptığımda ağlamadım ama Frank yaptığında ağladım. Çünkü onu hissettim. Bu tehlikeli bir spor. Beraber olmadığımız pek az yarış vardı, onlarda da televizyonu açamazdım, çünkü çok korkuyordum. Bu sporun ne kadar tehlikeli olabileceğini biliyorum ve yollarda arkadaşlarımı kaybettim. Peloton içinde kardeşiniz varken her zaman “Nerede o?” diye düşünüyorsunuz.
Liege – Bastogne – Liege’i kazanmak hala kariyerimin en büyük başarısı. Ama o yıl gerçekten çok güçlüydüm
Genç olan Schleck başarıya anında ulaştı. İlk büyük turu 2007 Giro d’Italia’yı ikinci bitirerek en genç bisikletçiye verilen mayonun sahibi oldu. Ama o yarışa dair anılar hala Andy’nin içini kemirmeye devam ediyor. Kazanan İtalyan Danilo Di Luca, kaleme aldığı otobiyografisinde dopinge dair itiraflarda bulundu.
“Kendimi Di luca’nın beni yendiğinden daha çok Giro galibi olarak görüyorum,” diyor Schleck. “Şimdi kitabında her etap sonunda bir sonraki güne taze kalmak için öğlenleri ve akşamları neler yaptığını kaleme aldı. Kendimi gerçekten aldatılmış hissediyorum.”
Schleck kariyerinin başında bir başka pişmanlığın daha esiri olmuş. Bu pişmanlık CSC – Saxo Bank takımından arkadaşı Carlos Sastre’nin kazandığı 2008 Tour de France’a dair. “Carlos yarışı kazandı ve ben gerçekten çok mutlu bir şekilde Paris’teki podyumda onu alkışladım ama üzgündüm çünkü biliyordum ki Tour’u ben kazanabilirdim. Hautacam etabında dokuz dakika kaybetmiştim. Ama bu öğrenmem gereken bir dersti. Eğer Tour’da konsantrasyonunu kaybedersen başına gelecek olan böylesi bir sonuçtur.”
Yarışın acımasız yoğunluğu Schleck’i oldukça şaşırtmış. “İlk olarak Tour acı çekmektir, söz konusu yalnızca fiziksel stres değil, aynı zamanda mental stres de. Giro’nun da yarış profili en az Tour kadar zor ama orada farklı bir atmosferde bisikletinizi sürüyorsunuz. Giro’da 35 ortalamayla biten ve sonunda sprinterlerin kazanacağından emin olduğunuz etaplar olur. Bir başka etapta tünelde yağmur yağdığı gerekçesiyle yarışa ara vermiştik. Discovery sportif direktörü Matt White bir başka Giro etabında benzin istasyonunda durdu ve peloton için bir kutu dondurma satın aldı. Ama Tour’da daha sıfırıncı kilometrede yarışmaya başlıyorsun.”
Şaşırtıcı şekilde Schleck 2009’daki Liege – Bastogne – Liege galibiyetini diğer tüm zaferlerinin üstüne koyuyor; buna ileride kazandığı açıklanan Tour zaferi de dahil. “Liege – Bastogne – Liege’i kazanmak bugün bile en büyük zaferim olarak anlattığım başarımdır. O yıl inanılmaz güçlüydüm. Kibirli mi gözüküyorum? Ama kazanma şeklim düşünüldüğünde hiç öyle değil. Kardeşim Frank’a söyledim, ‘Frank, yarın kimsenin beni yenebileceğini sanmıyorum.’ Bu kariyerimde kendime en fazla güvendiğim andı.”
Önce Tour kaybedeni – ardından kazananı
Schleck, Tour de France’ın en iyi genç bisikletçi mayosunu kazandığı 2009 ve 2010’da Alberto Contador’un ardında ikinci sırada kaldı. Ancak 2012 yılında Schleck’in 2010’daki ikinciliği şampiyonluğa yükseltildi. İspanyol Contador’un geçmişe dönük testlerinde clenbuterol’a rastlanmıştı – ancak İspanyol buna sebep olarak Çin’de tükettiği eti gösterdi – .
Schleck alınan karardan hala memnun değil. “Contador’un diskalifiye edilmesi yönünde bir karar verildi. İnanıyorum ki bu karar yeterince eğitimli kişiler tarafından alındı. Benim gözümde o yanlış bir şeydi yaptı. Doping mi? Gri alan mı? Bilmiyorum. Buna karar vermek bana düşmez. Ama sistemin tamamı yanlış. O yılki Tour’dan ödül parası olarak tek bir kuruş almadım. Kontratımda eğer Tour’u kazanırsam ekstra para ödülü alacağım maddesi vardı, ama bunu alamadım çünkü kazandığım açıklandığında o günkü takımım artık başka bir takıma dönüşmüştü. Leopark – Trek [2011’de] ile o günlerde kontratımı Tour de France ikincisi olarak imzaladım. Dolayısıyla esas anlamda ekonomik olarak kandırıldım.”
Contador’un doping sorunu 2010 Tour’una dair tek vaka değil. Schleck 15. Etapta yarışı lider götürürken Porte de Bales’de zinciri attı ve Contador ile iki diğer bisikletçi pelotonun yazılı olmayan kuralını bozarak atak yaptı ve Schleck o gün 39 saniye kaybetti. – Bu aynı zamanda Contador’un o zaman Tour’u kazandığı zaman farkıydı – .
Schelck “Zincir Vakası”nı tekrardan hatırlayınca gülmeye başlıyor. “İnanıyorum ki Alberto benim gibi bir insanla rekabet ettiği için çok ama çok şanslı. Ertesi gün insanların onu yuhaladığını ve hakaretler ettiğini hatırlıyorum, bisiklet üzerinde ağlıyordu. O etaptan sonra kimseye söylemeden, kendi kendime bir karar aldım. Televizyonlara gidecek ve “Hadi ama oldu ve bitti” diyecektim.
Ancak Schleck o gün asla Contador gibi davranmazdım diye de belirtiyor. “Bisikletçi olarak profilimi biliyorsunuz. Böyle bir şeyi asla yapmazdım. Ama o farklı biri. Neticede yaptığı bir hile değildi. Benim mekanik problemimin avantajını kullandı. Bu seneki Giro’da da Tom Dumoulin tuvalete gitti ve kimse onun için beklemedi. Ben olsam onu beklerdim. Ayrıca pelotonun da yavaşlamasını sağlardım.
Bu sene Sky düştüğünde Movistar hızlandı ve insanlar buna tepkiyle yaklaştı ama aynısını onlar da yapmıştı [2012 Vuelta’da], o nedenle bu da bir nevi yaptığının geri dönüşüydü. Ama Contador’un bana bir şey geri vermesine gerek yok. O yıl çok güçlüydüm ve o panik halinde benden saniyeler çalmaya çalıştı. Ama eğer “Zincir Vakası” olmasaydı Tour’u hala bir saniyeyle kazanacak olmam da havalı bir şey. Ya da yarım saniye…”
Contador ve Schleck sürpriz bir şekilde iyi birer arkadaş olarak kaldılar. “Biliyorsunuz Alberto’yu gerçekten severim. Ona mesaj attım. Önümüzdeki ay onunla buluşup, yemeğe gideceğiz. Yarışırken olanlar farklı bir şeydi.”
2011 Tour de France’da Schleck tekrardan ikinci oldu, bu sefer Cadel Evans’ın arkasında. Fakat Schleck’in yaşadığı hayal kırıklığı podyumun üçüncü basamağında kardeşi Fränk’ın olmasıyla bir nebze de olsa azaldı. “Paris podyumunda Frank ile birlikte olmak benim açımdan tarif etmesi zor duygular. Mutluluk ve sevgi paylaştığında artan duygular. Böyle bir deneyimi kardeşinle paylaşmak ise gerçekten havalı.”
Schleck geriye dönüp baktığında o yıla dair daha fazlasını yapamayacağını söylüyor. “İnsanlar o yıl Tour’u zamana karşıda kaybettiğimi söylüyor. Ancak yarışı Cadel’in benden bir dakika çaldığı yağmurlu Gap inişinde kaybettim. Fakat Wouter [Weylandt] Giro’da yaşamını kaybettiğinde [9 Mayıs 2011], bende bir etki bıraktı ve eskisi gibi hızlı inemez oldum. Ama bugün mutluyum. İki çocuğum var ve hiçbir şeyden pişman değilim. Eğer ki Tour’u kazansaydım bugün olduğumdan daha mutlu biri olacağımı sanmıyorum.”
Bisiklet mirası
Schleck’in erken emekli olmak zorunda olması göz önüne alındığında, eğer devam etseydi ne olabileceği konusunda daima uzun soluklu bir soru işareti olacak. Bugünün pelotonuyla yarışmaktan mutlu olur muydu?
“Bence seviye öncelere göre artık daha yüksek” diyor Schleck. “Podyumda dahi bitirip bitiremeyeceğimi bilmiyorum. Eğer bunu insanlara söylersem ‘Evet tabii ki podyum yaparsın’ derler, ama benim watt değerlerim bugün onların yaptıklarıyla aynı. Benim zamanımda hataya yer yoktu ama şimdi hataya gerçekten hiç yer yok. Belki de yarışlar biraz karakteristiğini kaybetti. Daha önceden de babamın sigara ve şarabı bıraktığından bahsetmiştim. Bu çok ekstrem bir durum. Ama bugün yarışlarda bir sürpriz görmek son derece nadir. Mesela etabın başında kaçıp, kaçışı başarıya ulaştırmak. Artık turların bitmesine bir hafta kala podyum neredeyse belli oluyor ve bu biraz da işin tadını kaçırıyor.”
Belki yanılıyorumdur ama hiçbir bisikletçi hakkımda kötü söz etmez. Herkese eşit davrandım
Dopingle suçlanan bisikletçilere karşı yarışmış olmaktan duygusal ve maddi anlamda etkilenmesine karşın Schleck, arkasında bıraktığı bisiklet mirasıyla gurur duyduğunu söylüyor. Tour şampiyonluğuyla onure edilen Schleck, aynı zamanda kardeşiyle de bir kariyer paylaşmaktan dolayı son derece minnettar.
“Belki yanılıyorumdur ama benim hakkımda kötü konuşan tek bir bisikletçi dahi yok. Herkese iyi davrandım. Lance Armstrong ya da bir domestik ayırt etmeksizin. Bu bana güvenirlilik sağladı. İstediğim zaman Chris Froome’u arayabilirim. İki hafta önce Philippe Gilbert’ile Belçika’da tanıştım ve beraber avlanmaya çıktım. Belki biraz fazla naifimdir ama insanlara güveniyorum ve onları seviyorum. Alberto örneğin biraz daha kapalı biri. Ancak dünya benim için hala geniş bir yer. Tour of Luxembourg’a gittim ve pelotondaki herkesle sohbet ettim, bu güzel bir şey.
Schleck ile veda ederken, otel lobisinden dışarıya doğru yürüyoruz. Schleck hala bira yerine kahve sipariş etmesinden yakınıyor ve akşam yemeği öncesi bir Londra pub’ında bira içmeye gideceğini söylüyor. Emeklilik kolay değil, ama Schleck öğreniyor.