Yazı Yasin C. Bingöl
Makine ile sürücünün bir bütün olduğu yegâne aletlerden birisi pist bisikletidir.
Binicinin gücünü yola sadece iki dişli ve bir zincir ile aktardığı atalarına en yakın, bisikletin en saf halidir. Yaklaşık 150 yıldır var olan bu bisikletler, yol ve dağ bisikletlerinin aksine teknolojik ve teknik olarak nispeten çok daha sade kalarak günümüze gelmişlerdir.
Bilindik yarış bisikletlerinin aksine pist bisikletleri vitessiz, frensiz ve freehubsızdır (fixed, sabit dişli). Sabit dişli sayesinde bisiklet ilerlerken pedallar sürekli dönmektedir.
Yavaşlamak veya durmak istediğinizde ise pedal devrinizi düşürmeniz veya pedalları aniden kilitleyerek arka tekerin kayarak fren yapmasını sağlamanız gerekmektedir. Bir anlamda bacaklarınız ne kadar kuvvetliyse frenlemeniz de o derece kuvvetli olacaktır.
Frensiz olmaları her ne kadar korkutucu gibi görünse de bu pist bisikleti müsabakaları için çok daha güvenlidir. Pist içerisinde aniden duran veya yavaşlayan bir bisiklet çok daha büyük sorunlara neden olacaktır.
Bütün pist bisikletleri tek dişli oranına sahip olmalarına rağmen yarışların çeşidine göre bu oranlar değişmektedir (ayna dişli sayısı / arka dişli sayısı). Örneğin bir sprinter yüksek bir orana sahipken daha uzun mesafe yarışçıları daha düşük oranlar kullanmaktadır.
İlk bisikletler elbette çelik kullanılarak üretilse de modern bisikletlerin ulaştığı noktaya aynı şekilde ulaştılar. Çelik, alüminyum ve karbonfiber sırasıyla yarışlarda kullanılan kadroların ve ekipmanların malzemeleri oldular. Günümüzde pist yarışlarında yüksek oranda karbon fiber bisikletler kullanılmaktadır. Tabii bu kadrolar sprint ve dayanıklılık yarışları için farklılıklar göstermektedir. Elbette bu bisikletler UCI tarafından belirlenen kurallar çerçevesinde hazırlanmaktadır.

Profilden bakıldığında yol yarış bisikletlerine oldukça benzeyen pist bisikletleri, başta geometri olmak üzere birçok konuda farklıklar barındırırlar.
Genellikle yol bisikletlerine göre daha kısa bir reach (uzanma) mesafesi
Daha kısa maşa ofsetine (rake),
Daha kısa çeki borusuna,
Daha dik sele borusuna sahiptirler.
Ayrıca tekerlekler ve kadro/maşa arasındaki boşluklar mümkün olabildiğince en aza indirilmiştir. Bütün bu özellikler yüksek hızdayken daha keskin bir manevra yapabilme kabiliyeti ve daha aerodimanik bir pozisyon getirmektedir. Ayrıca orta göbek yükseklikleri, velodromun açılı zemininde pedalın çarpmasını önlemek için daha yüksektir. Modern pist bisikletlerinden arka aks açıklığı yol bisikletlerinden farklı olarak 120mmdir ( jant frenli yol bisikletleri için 130mm). Dik açılı alın borusu ve düşük maşa ofseti nedeniyle genellikle ufak boydaki kadrolarda ciddi oranda toe clearence (ayak ucu boşluğu/gidonu çevirdiğinde ayak ucuna değmesi) mevcuttur. Bu durum velodrom kullanımı için sorun oluşturmazken bu tür bisikletler yolda kullanılacak olduğundan keskin dönüşlerde tekerleğin ayakucuna sürtmesi nedeniyle zorluklar çıkarabilmektedirler.
Yol bisikletlerine göre daha rijit ve aerodimanik olarak tasarlanırlar. Yol yarışlarına nazaran rüzgâr, yol durumu, peloton ve hava koşulları gibi pek çok dış faktörün olmadığı, yarışçıların güçlerinin çok yakın olduğu pist yarışlarında kazananı belirleyen faktörler, bisikletlerdeki küçük farklar ile olabilmektedir.
Standart pist bisikleti

Nispeten uzun süren yarışlarda (dayanıklılık, endurance) kullanılan pist bisikletlerinin geometrik özellikleri standart yol bisikletlerine daha yakındır. Kadro şekilleri aeodinamik olarak sprint ve TT versiyonlara nazaran daha az da olsa optimize edilmiştir. Yarışlarda genellikle karbonfiber kadrolar kullanılıyor olsa da çelik, alüminyum ve titanyum olanlar halen mevcuttur ve amatör seviyelerde kullanılmaktadır.
Jantlarda ise yanal rüzgârın olmadığı kapalı velodrom ortamları için yol bisikletlerine oranla çok daha yüksek profilli çemberler ve tri-spoke tasarım kullanılmaktadır. Tubular lastikler, mükemmel velodrom zemini için yol bisikletlerinin aksine çok daha yüksek basınçta şişirilmektedir (180 psi).
Sprintlere göre daha uzun süren dayanıklılık yarışlarında uzun süre güç üretmek yarışçıların temel hedefleridir, bu nedenle dişli oranları sprint bisikletlerine kıyasla daha düşüktür.
Sprint bisikletleri
Sprint yarışlarında kullanılan bisikletler standart pist bisikletlerine göre birçok yönden çok daha agresiftirler. Daha düşük alın borusu ve daha uzun reach (uzanma) mesafeleri yarışçıları daha önde ve daha düşük bir profilde bisikletin üzerinde konumlandırmaktadır. Konforun hiçbir şekilde aranmadığı, mükemmel bir yüzeyde yarıştırılan bu bisikletlerin kadroları, olabilecek en rijit şekilde gücü tamamen velodromun ahşap döşemelerine aktarmak için üretilmektedir.
Gözünde canlandıramayanlar için bisikletinizi en yüksek vitese aldığınızı ve durur vaziyette bütün gücünüzle maksimum hıza çıkmaya çalıştığınızı düşünün. Bunun, pist bisikletçisi gibi kocaman bacak kaslarına sahip biri tarafından yapıldığında ne kadar az esneyen bir kadroya ihtiyaç olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Aynı şekilde jantlar, aynakollar ve gidonlar da mümkün olan en rijit ekipmanlardan seçilmektedirler. Dişli oranları ise standart pist bisikletlerine göre daha yüksektir.
Takip bisikletleri (pursuit)

Yol yarışlarında kullanılan zamana karşı bisikletlerinin tek dişliye sahip olan kardeşleri diyebiliriz. Standart ve sprint bisikletlere göre çok daha aerodinamik bir profile sahiptir ve yarışçılar, rüzgarı en iyi kırabilecekleri bir pozisyondan aerobarlar üzerinde öne doğru konumlandırılmışlardır.
Dişli oranları standart bisikletlere göre daha sert ancak sprint bisikletlerine göre daha yumuşak bir oranda kullanılmaktadır.
Sprint ve standart pist bisikletlerindeki gibi yüksek profilli jantların yanında ön ve arkada tam kapalı disk jantlar da kullanılmaktadır.
1990’lardan itibaren Graeme Obree ile başlayan ve Chris Boardman ile devam eden aerodinamik pozisyon arama serüveninin, 2014’te UCI’ın saat rekorunu tek bir başlık altına alması ve takip yarışlarında kullanılan bisikletler ile sınırlandırması ile son noktaya vardığını söyleyebiliriz.
Son zamanlardaki teknolojik gelişmeler sayesinde kişiye özel 3 boyutlu yazıcılar ile aerobarlar ve gidonlar üretilmektedir. Bunu en iyi kullanan ülkelerden birisi pist bisikletine yaptığı inanılmaz yatırımlarla profesyonel bisiklet sporunu da kontrol etmeyi başaran Büyük Britanya’dır.
Bisikletlerde kullanılan malzemeler haricinde geometrik detaylarda zamanla gelişmiştir. İlk bisikletler o zamanki bozuk yollarda stabil olmaları için daha yatay açılarla üretilen yol bisikletlerinden evirilmişlerdir. Zamanla bu açılar, pistte kullanım amacı için daha dik pozisyonlara getirilmiş, daha atik yarış makinelerine dönüşmüşlerdir.

Her ne kadar UCI kurallarının işlediği üst seviye yarışlarda karbon fiber birincil malzeme olsa da Japonya’daki Keirin yarışlarında halen çelik bisikletler kullanılmaktadır. Keirin bisikletleri ve ekipmanları, sadece NJS (Nihon Jitensha Shinkōkai) onaylı firmalar ve atölyeler tarafından üretilmektedir. Nagasawa, 3Rensho, Makino, Kalavinka, Level, Bridgestone en önemli tedarikçilerdendir.
Sabit tek dişli kullanılan pist bisikletleri, velodromlar dışında ayrıca büyük bir kitle tarafından da sevilmektedir. Messengerlar tarafından özellikle yoğun trafik içerisinde üstün manevra kabiliyetleri ve çok az bakım gerektirmesi nedeniyle benimsenmiştir. Sadece bir bisikletten ziyade bir yaşam tarzına dönüşmüştür. Belli bir alt kültür haline gelen fixie sevdası, bunu sadece bisiklet özelinde değil, sokak sanatı gibi farklı mecralarda kendini göstermektedir.
Pist bisikletinin velodrom dışındaki yarışları ise bu yaşam tarzı sayesinde doğdu diyebiliriz. Kriteryum tarzında hazırlanan parkurda fixie bisikletler ile yapılan bu sokak yarışları son yıllarda bütün dünyada büyük ilgi uyandırdı. En önemli organizasyonlardan biri olan Red Hook serisi ise iptal edilmesine rağmen birçok amatör bisikletçinin fixie bisikletler ile buluşmasını sağladı. Brooklyn’den çıkıp Milano, Barselona ve Londra’da bir seri haline geldi ve büyük yankı uyandırdı. Sokak yarışı olması nedeniyle pistten çok daha farklı olarak bisiklet kontrolü gerekmekte, sadece en güçlü veya en hızlı olmak değil, parkur boyunca kazaya karışmadan hızını ve pozisyonunu korumak da en önemli faktörlerdir.