Yazı Görkem Türker
Breaking Away Bisikletin Birleştirici Gücünü Anlatan Bir Klasik
Breaking Away (1979), yalnızca iyi bir film olmanın ötesinde, bisikletin birleştirici gücünü güçlü bir şekilde ortaya koyuyor. İngiliz yönetmen Peter Yates imzalı film; senaryosu, oyunculukları, yönetimi, müziği ve görüntüleriyle başından kalkılamayacak kadar etkileyici bir seyir sunuyor.
Konu ve karakterler
Filmde dört arkadaş — Dave (Dennis Christopher), Mike (Dennis Quaid), Cyril (Daniel Stern) ve Moocher (Jackie Earle Haley) — Indiana’nın Bloomington kasabasında geleceklerini düşünerek vakit geçiriyor.
Liseden yeni mezun olmuş gençler, hayatlarının geri kalanında ne yapacaklarını bilemiyor. Kasabanın devasa kampüsü onlara çok yakın olsa da maddi yetersizlikler üniversiteye gitmelerini engelliyor. Babaları eski taş ocağı işçisi olan bu gençlere, üniversite öğrencileri küçümseyici bir şekilde “Cutters” (Kesiciler) diyor.
Ana karakter Dave ise bu kimlik kaygısını farklı bir noktaya taşıyor. Kendine İtalyan bir persona yaratıyor ve profesyonel bisikletçi olma hayali kuruyor. Üniversiteden bir kıza aşık oluyor, ancak “Cutter” olduğunu gizleyerek kendisini İtalyan değişim öğrencisi gibi tanıtıyor. Öte yandan, araba satıcısı babası ona sürekli “gerçek bir iş bul” baskısı yapıyor.
Dave, aşkı kazanma çabası ve önündeki büyük bisiklet yarışı arasında sıkışıyor. Bu süreçte büyüme hikâyesi küresel bir anlatıya dönüşüyor ve “kaçış” aracı olarak da bisiklet seçiliyor.
Senaryo ve ödüller
Filmin en güçlü tarafı, kuşkusuz mükemmel yazılmış senaryosu. Küçük yaşta ailesiyle Yugoslavya’dan Indiana’ya göç eden Steve Tesich, kişisel deneyimlerinden beslenerek kaleme aldığı bu hikâyeyle 1980’de En İyi Özgün Senaryo Oscar’ını kazandı.
Senaryo, sağlam karakterler, güçlü tema, başarılı mekan kullanımı. Ve tutarlı bir kurgu ile filmi eksiksiz bir anlatıya dönüştürüyor.
Mekânlar ve çatışmalar

Filmde mekânlar da adeta birer karakter haline geliyor. Dave ve arkadaşlarının yüzmek için kullandığı kapatılmış taş ocakları ile şehri saran üniversite kampüsü arasında bir sınıf çatışması kuruluyor.
- Üniversite kampüsü: Gösterişli, düzenli, snob öğrencilerle dolu.
- Taş ocağı: Vahşi, özgür, başıboş ama karakterlerin ruhuyla özdeşleşmiş.
Bu iki alan arasındaki geçiş, hikâyedeki toplumsal gerilimi somutlaştırıyor. Taş ocağı sahneleri ise başarılı görüntü yönetimi sayesinde filme görkem katıyor.
Yönetmenlik, oyunculuk ve müzik
Peter Yates, daha önce 1968 tarihli Bullitt filminde sergilediği aksiyon yönetmenliğini bu filmdeki bisiklet sahnelerinde tekrarlıyor.
Oyuncu yönetimi de son derece başarılı. Filmde rol alan genç aktörler ilerleyen yıllarda Amerikan sinemasının önemli isimleri haline geldi.
Müzikler ise özellikle yarış sahnelerinde mükemmel bir uyum yakalıyor. Çoğunluğu klasik eserlerden oluşan müzik seçkisi, sahnelere epik bir hava katıyor.
Kurguda bazı küçük hatalar ve araya serpiştirilen reklamlar göze çarpıyor; fakat bunlar düşük bütçeden kaynaklanan detaylar olarak görmezden gelinebilir.
Bisikletin anlattıkları
Bisiklet, filmde yalnızca bir araç değil, aynı zamanda sınıf farklılıklarını ortadan kaldıran bir sembol. Zengin ya da fakir fark etmeksizin herkes bisiklete binebiliyor. Bu sayede bisiklet, sınıflar arası eşitliği sağlıyor.
Filmin doruk noktası da üniversiteliler ve “Cutters” arasında gerçekleşen büyük bisiklet yarışı oluyor. Özellikle finalde baba figürünün arabadan inip bisiklet üzerinde selam vermesi. Filmin mesajını net bir şekilde özetliyor.
Sinema tarihindeki yeri
Breaking Away, 2006 yılında Amerikan Film Enstitüsü’nün (AFI) hazırladığı “İlham Verici 100 Amerikan Filmi” listesinde 8. sırada yer aldı.
Bu film yalnızca güçlü bir gençlik hikâyesi anlatmakla kalmadığı gibi . Aynı zamanda izleyen herkese bisiklete binme isteği aşılıyor.