Yazı James Spender Fotoğraf George Marshall
Furş takımı/headset deyince akla Chris King gelir. Cyclist bu efsaneye adını veren adamla konuştu
Cyclist: Halihazırdaki Chris King ürün gamında göbeklerden yeniden hayat verdiğiniz kadro markanız Cielo’ya kadar hemen her şey var. Bütün bunları başlatan ürün neydi?
Chris King: 1976 yılında çıkardığımız furş takımıydı. Hayır, aslında muhtemelen ilk prototipleri 1975’te yaptılar.
Cyc: Bisikleti oluşturan bütün parçalar arasında sizi furş takımı üretmeye yönelten neydi?
CK: Küçük bir bisiklet tamircisinin arkasında bir dükkanım vardı. Garaj büyüklüğünde bir yerdi. Birlikte bisiklete bindiğim yarışçı grubuyla sık sık burada vakit geçiriyorduk. Bir gün aralarından biri “Eğer vaktini boşa harcayıp bisiklet parçaları yapacaksan bari furş takımı yap” dedi. Furş takımının ne olduğunu bile bilmiyordum ama bana gösterdi ve tuzak noktalarını anlattı. O günlerde alınabilecek en iyi furş takımını Campy çelik yol bisikletleri için üretiyordu ama conta olmadığı için kolayca gevşiyor ve set kısa sürede eziliyordu. Ameliyat gereçleri üreten bir yerde çalışıyordum ve bazı gereçlerde neredeyse furş takımı boyutlarında rulmanlar kullanıyorduk.
Bunların hepsi bozulmuş ve atılmış parçalardı. Bunları topluyor, rulmanları değiştiriyor ve eskilerini çöpe atıyorlardı. Ben de çöpleri karıştırıp birkaç rulman topladım, ultrasonik temizleyiciden geçirdim ve wow! Yepyeni oldular. Bundan sonra tek yapmam gereken uygun kapaklar yapmak ve bunları nasıl tutturacağımı bulmaktı. Birkaç tane prototip yapıp bisikletçilere verdim ve hepsi “Bunlar gerçekten iyi, belki daha çok yapıp satmalısın” dediler. Tamam. Ben de bir sabah otoparkta o çöp kutusunu yere boca ettim ve yaklaşık bin tane rulman kurtardım ki bunlar beni bir-iki yıl idare etti.
Cyc: Bu furş takımlarından hala kullanılır durumda olanlar var mı?
CK: Çoğunun hala kullanılır durumda olduğunu düşünüyorum. Arada bir iki tane görüyorum; çoğunlukla da koleksiyoncuların bisikletlerinde… Furş takımı başına iki rulman olduğuna göre 500 tane üretmiş olmalıyım.
“Chris King” Bir süre sonra, geçimimi sağlayacak kadar satış yapmaya başladım

Cyc: 500 furş takımından bugünün Chris King’ini yaratmaya nasıl geldiniz?
CK: Telefon rehberinde adım en tepeye çok yakın bir yerdeydi ve hemen üzerindeki iki isim telefonlarına hiç cevap vermiyordu, dolayısıyla prototip bir parça yaptırmak isteyenler olduğunda, telefona ilk çıkan genellikle ben oluyordum. Bu da bana bisiklet parçası üretecek zamanı ve parayı kazandırdı. 80’li yıllara kadar furş takımı veya bisiklet parçası üretmek fazla zamanımı almıyordu; hiçbir zaman yaptığım işin yüzde 15-20’sini geçmiyordu. Dağ bisikleti modası patlayınca yoldan dağa geçiş yapan bisikletçiler benim yaptığım furş takımlarını da beraberlerinde götürdüler ve bunlar da dağ bisikleti çevrelerinde bir tür kült haline geldi. 90’lı yıllarda bir dergi bizi satış sonrası furş takımı pazarının yüzde 50’sine sahip ve Shimano ile başa baş olarak gösterdi. Diğer herkes yüzde bir bile etmiyordu. Bir süre sonra, geçimimi sağlayacak kadar satış yapmaya başladım.
Cyc: Bugün Chris King, ürünlerini mümkün olduğunca çevre dostu yöntemlerle üretme konusunda kararlı. Bisiklet endüstrisinin etik değerlere gerçekten uygun olduğunu düşünüyor musunuz?
CK: Bu cevabı çok uzun bir soru! Geçtiğimiz on yıllık süre zarfında bisiklet endüstrisinin yanlış yola saptığını düşünüyorum. Ticari kaygılar ve moda tarafından yönlendiriliyor, satışları ve demode olma fikrini teşvik ediyor ve bu da zaten israf demek değil mi? Bir bisiklet satın alarak ancak bir noktaya kadar yeşil olabilirsin; dünyadaki genel kirliliğe bir katkın olmadığını düşünmek hata olur. Bugün herkes çarşıya koşturup bir şeyler satın almak, diğerlerine fark atmak peşinde.
Cyc: Ama sizi hala etkilemeyi başaran markalar var mı?
CK: Campagnolo’dan her zaman etkilenmişimdir; her şeyden önce ilham kaynaklarımdan biriydi. Yedek parça bulabildiğiniz için ürettikleri pek çok parçayı yeniden yapabiliyorsunuz, hatta viteslerdeki kaset dişlilerini ya da aktarıcılardaki pulları bile değiştirebiliyorsunuz. Aynı durum Shimano’nun en üst modelleri için de geçerli.
Nerede üretildiği fark etmez; sorumluluk duygusuyla üretilen kaliteli ürünleri benimsiyorum
Cyc: Bisiklet dünyasında kullanışlı bulduğunuz yenilikler var mı?
CK: Yüksek basınçlı clincher jantları; ben sadece tubular kullanırdım, tek seçeneğimiz onlardı. Gayet iyiydiler, çok seviyordum ama clincher’ların yola çıkması gerçek bir inovasyondu. Kilitli pedallar, karbon bisiklet maşaları, sıralı vites değiştirme…
Cyc: Halen Chris King’le ne kadar ilgileniyorsunuz?
CK: Emekli olmayı çok isterdim ama yapabilecek miyim bilmiyorum. Eskisine kıyasla daha çok yönetici pozisyonunda olduğum kesin ama hala her hafta mühendislik toplantılarına katılıyorum, hala şirketin en önemli sorun çözücüsüyüm; gerçi bunun bir sebebi de büyük sorunları genellikle bana getiriyor olmaları. Her şey yokuş yukarı akıyor. Çok istesem de artık bire bir parçalar üzerinde çalışmıyorum. Oysa terapi gibidir, hatta çok rahatlatıcıdır.
Cyc: ABD’li bir şirket olarak kalmak sizin için önemli mi?
CK: 90’lı yılların başlarında “Made in USA” diye bir akım vardı. En iyisi biz olmalıydık. Biz de bu bayrağı taşıyabilirdik ama ben duruma daha küresel bir duyarlıkla bakıyorum. Nerede üretildiği fark etmez; sorumluluk duygusuyla üretilen kaliteli ürünleri benimsiyorum. Amerikan yapımı CNC makineleriyle dolu bir üretim alanımız var mı? Ne yazık ki hayır. Yalnızca kendi para birimimizle çalışmak ve yerel kaynaklar kullanmak istiyoruz ama giderek zorlaşıyor.
Büyük Britanya bu duruma iyi bir örnek

Cyc: Üretim becerimizi tamamen Uzak Doğu’ya kaptırmak gibi bir tehlike var mı?
CK: Kesinlikle tehlikedeyiz. Ve işler uzun süredir bu yönde ilerliyor. Peki geri gelme ihtimali var mı? Kesinlikle mümkün ama endüstrinin bugünkü hızı ve insanların bilinçlerinin satın alınması, bu yönde ilerlendiği anlamına geliyor. Endüstriyel becerilerinin çoğunu kaybeden Büyük Britanya bu duruma iyi bir örnek. Tabii bizde kriz oldu ve bu yüzden çok sayıda ustabaşı işsiz kaldı. Bu insanlar geri gelmeyecekler ve becerilerini de beraberlerinde götürdüler; oysa bunlar çıraklarına aktarmaları gereken becerilerdi. Bir başka önemli faktör de, fabrikaların kapanması, varlıkların nakde çevrilmesi ve ekipmanın Asya’ya taşınmasıydı. Bugün o fabrikaları yeniden kurmak o kadar pahalı ki, neredeyse imkansız.
Diyelim ki o makineleri tekrar geri getirdik; kullanmayı bilen var mı? Biz Portland’da (Oregon) olduğumuz için şanslıyız çünkü bizim gibi küçük bir şirkete üretim yapmak isteyen yeterince tedarikçi bulabiliyoruz. Bizimle çalışıyorlar çünkü yaptıkları üretimle gurur duyuyorlar. Biz de insanları eğitip bu çarkı döndürmeye devam etmek için elimizden geleni yapıyoruz. Ve siz de böyle fuarlara geliyor (Cyclist King’le Bristol’deki Bespoked Bisiklet Fuarı’nda görüştü) ve bisiklet endüstrisinde kaliteli üretimin devam ettiğini, büyümeye başladığını görüyorsunuz.
İnsanlar yaptıklarımızı beğendiler ve bu da bisiklet endüstrisinde tutunmamı sağladı
Cyc: İşlevi formdan üstün tutma ilkenize rağmen eloksallı (anodize) göbekleriniz gibi ürünlerinizin bir bisiklet için düşünülebilecek en lüks aksesuar haline gelmesi komik değil mi?
CK: Lüks? Açıkçası o ikincil bir meseleydi. Geleneksel olarak üstün nitelikli ürünlerin kaliteli görünmesi gerekir. Bir Bentley satın alıyorsanız, boyasının üstün körü yapılmamış olmasını beklersiniz. Tıp endüstrisinde uzun süre çalıştım ve tıbbi cihazları iki önemli nedenle özenle finişlemek gerekir. Birincisi hiç sivri kenar kalmamalıdır çünkü eğer cerrahın eli kesilirse bütün bir ameliyat tehlikeye girer. Ve ikincisi de, eğer doktorlara ürün satacaksanız güzel görünmeleri gerekir; nesneler insanda belli duygular uyandırır ve satın alma kararları da kısmen duygulara dayanır. Ben temiz bir görünümü iyi tasarımın ayrılmaz bir parçası olarak görüyorum. Estetik iyi tasarıma saygı duymaktır ama yine de ben kendimi estetik düşkünü gibi görmüyorum. Ben mekanik bir adamım.
Cyc: Tam da bunu söylemişken, fark ettik ki siz vidasız furş takımı devriminin çok önemli bir parçasıymışsınız. O nasıl oldu?
CK: John Rader adlı bir adam vidasız furş takımı fikrini ortaya attı ve Dia Compe (daha sonra Cane Creek oldu) bunu üretmek istedi. Prototip yaptırmak için bana geldiler ve aslına bakarsanız ilk vidasız furş takımını onlara ben yaptım. Bizi istediler çünkü fikirlerini piyasada kabul ettirmek ve benim güvenilirliğimden yararlanmak istediler. Toplamda mantıklı bir ilişkiydi; herkes faydasını gördü ve tabii çok da para kazandılar.
Cyc: Bu sık sık olan bir şey mi?
CK: Ha! Bilirsin işte, arada sırada… Böyle bir şeyi beklediğimden değil tabii. Sözleşmeli çalışırken, aman Tanrım, ne kadar nankör bir sektör… İnsanlar şundan üç kuruş, bundan beş kuruş kesmek için ne pazarlıklar yapardı. Bisiklet parçalarında ise harika, insanlar yaptığınız işi gerçekten takdir ediyor. Bunca yıl beni motive eden şeylerden biri de bu zaten. İnsanlar yaptıklarımızı beğendiler ve bu da bisiklet endüstrisinde tutunmamı sağladı.


