Yazı SAMED KUNAÇ
Eylül ortasında Kuşadası’nda yapılan Türkiye Triatlon Şampiyonası Finalleri’ni izleyenler tarihi bir ana tanıklık ettiler. Miray Ulaş tek başına yer aldığı kategoride, yarışı beklentilerin üzerinde bir derece ile tamamlayarak Türkiye’nin ilk paratriatleti olup adını tarihe yazdırdı.
Başlı başına zor bir spor olan triatlonu fiziksel engellerine takılmadan yapan paratriatletlerin sayısı her yıl artıyor. Birkaç sene öncesine kadar 3 sporcunun yarıştığı kategoride bugün 7 sporcunun yarıştığını görmek, gelecek için gerçekten umut verici. Bu konuda büyük emekleri olan başta sporcular olmak üzere, antrenörler ve federasyon yetkililerine de bir selam yollayalım. Zira daha önce bu sayfalarda yer verdiğimiz paratriatlon kategorizasyonu konusunda ülkemiz de dünya standartlarına geçiş yapıyor.
Bu önemli gelişmelerin ardından konumuza ve konuğumuza dönelim tekrar. Yukarıda belirttiğim gibi , Miray 20 yaşında adını tarihe yazdırmış bir genç kadın. Dilerseniz onu daha yakından tanıyalım.
Cyclist Türkiye:Türkiye’nin ilk kadın paratriatleti olma gururunu sıcağı sıcağına yaşayan sevgili Miray Ulaş ile beraberiz. Cyclist Türkiye okurları için kendini biraz tanıtır mısın?
Miray Ulaş: Merhaba Cyclist Türkiye okurları. Ben Miray Ulaş. 20 yaşındayım. Mersin doğumluyum. Paralimpik milli yelkenci ve yüzücüyüm. Sağ elim doğuştan ampüte. Marmara Üniversitesi Spor Yöneticiliği Bölümü 4. sınıf öğrencisiyim.
Cyc: Spor geçmişi oldukça parlak bir gençsin. O geçmişi biraz anlatmak ister misin?
M.U: Spor hayatına ilkokulda basketbolla başladım. Daha sonra 4 yıl bale yaptım ve badmintonla devam ettim. Hayatımın ilk maçına Bedensel Engelliler Badminton Türkiye Şampiyonası’nda çıktım ve 13 yaşında kadınlarda Türkiye Şampiyonu oldum. Bir gün televizyon izlerken Londra Paralimpik Oyunları’na denk geldim ve benim gibi yüzücüler gördüm. Hayatım boyunca havuzdan, denizden çıkmayan biri olarak yüzmeye başlamak istedim. 2013 yılında yüzmeye başladım. İlk yüzme yarışıma 6 ay antrenman yaparak katıldım ve Türkiye Şampiyonu oldum.
Şu an yüzmede 39 tane Türkiye şampiyonluğum, 2 tane de Türkiye ikinciliğim var. 4‘ü Boğaz yarışı olmak üzere 5 açık su yüzme yarışına katıldım. Boğaz yarışında paralimpik genel klasman üçüncülüğü, kadınlarda birincilik derecelerim var. Yelkene bir hocamın tavsiyesi üzerine başladım. Yelkende 3 Türkiye Şampiyonluğum, Avrupa beşinciliği, iki kez Avrupa dördüncülüğü, Dünya sekizinciliği, altıncılığı, beşinciliğim var. Bir ay önce de triatlona başladım. Artık triatlonla beraber 4 branşta Türkiye Şampiyonu oldum diyebilirim.
Cyc: Peki engelli bir sporcu olarak yelken sporu ekstra zor bir branş değil mi?
M.U: Yelken sporu sırf engelliler için değil engelli olmayan bireyler için de çok zor bir branş aslında. Hobi olarak yapıldığı zaman çok güzel fakat bu iş profesyonele dönünce inanılmaz zorlu. Çünkü doğa sporu. Doğayla mücadele ettiğimizi söyleyebilirim. Sıcak, soğuk, fırtına demeden yarışa ve antrenmana çıkıyoruz. Her yarış öncesi ve sonrası tekneyi, yelkeni temizleyip bakımını yapıyoruz. Yarışlarda, antrenmanlarda çok uzun süre denizde kalıyoruz.
“Asla ‘acaba bunu yapabilir miyim?’ demem”
Ne kadar teknenin içinde oturuyor gibi görünsek de aslında sürekli hareket halindeyiz. Yarış sonraları vücudumun her yerinde morluklar ve ağrılar oluşuyor. Savaştan çıkmış gibi hissediyorum ama yelken yaparken özgür ve çok güçlü hissediyorum bu benim için muhteşem bir şey.
Cyc: Yelken tamam, yüzme de tamam. Bizim branşa doğru bir eğilim geliyor. Nasıl tanıştın triatlon ile ve nasıl karar verdin?
M.U: Aslında 3 yıldır başlamak istiyordum. Zaten yelkeni ve yüzmeyi desteklemek için koşu antrenmanları yapıyorduk. Ayrıca açık su yarışlarına katıldığım için açık su tecrübem de vardı. Triatlon yarışlarını seyrederken benim gibi paratriatletleri görünce neden olmasın dedim.
Cyc: Triatlona başlarken biliyor muydun Türkiye’de bir ilke imza atacağını?
M.U: Önceki yarışları takip ederken hiç kadın sporcu olmadığını gördüm ama başlarken ilk kadın paratriatlet olacağımı düşünerek başlamamıştım. Bu branş 3 yıldır hayalim olduğu için sadece triatlona başlayıp kendimi geliştirmeye odaklayarak başladım. Umarım ileride sporcu sayısı artar da Türk sporcular olarak uluslararası yarışlarda ilkleri başarırız.
Cyc: Peki triatlona karar kılmadan önce bisiklet ile aran nasıldı? Günlük yaşamına entegre edebiliyor musun bisikleti?
M.U: Küçüklüğüm sokaklarda bisiklet sürmekle geçti diyebilirim.Çok sevdiğim pembe bir bisikletim vardı. Her gün mutlaka bisiklet sürerdim. Fakat en son 3 yıl önce bisiklet sürmüştüm. Ondan dolayı alışmam biraz uzun sürer diye korkmuştum açıkcası ama çok düşündüğüm gibi olmadı. Bir haftadan daha az bir süre bisiklet antrenmanı yapmama rağmen Kuşadası’nın parkuruyla iyi başa çıktığımı düşünüyorum. Tabii çok
zorlanmadım değil.
Cyc: Derken sana özel bir bisiklet için yolun Carraro ile kesişti. O bisikletin sana özel revizyonu nasıl yapıldı? Bazı inovatif detayların gözetildiğini görüyoruz.
M.U: Carraro ailesiyle tanışıp, bu aileye katıldığım için çok mutluyum. Carraro sayesinde ilk triatlon yarışıma katıldım ve yarışta gerçekten onlarla birlikte aile sıcaklığını hissettim. Benim için seçtikleri Manifesto modeli inanılmaz güzel bir bisiklet. Elimden dolayı farklı bir bisiklet olacağını biliyordum ama bu kadar özel olacağını tahmin etmiyordum. Benim için aklıma gelmeyecek en ince ayrıntıyı düşünüp ona göre dizayn etmişler.
Vites ve fren kolları solda toplanmış, sağ kolum için bir tri-bar desteği düşünülmüştü. Hatta matarayı soldan çıkartacağımı bile düşünmüşler! İlk gördüğümde bisikletten gözlerimi alamamıştım ve mutluluktan bütün gün gülerek gezdim.
Cyc: Ve tasarımdaki küçük tesadüfler zincirini okurlarımız ile paylaşır mısın?
M.U: Bisikleti hiç görmemiştim ve geldiğinde üzerinde çok güzel tasarımlar gördüm ama en çok dikkatimi çeken kuş çizimleri oldu çünkü bu çizilen kuş benim yelkende Dünya ve Avrupa şampiyonalarında yarıştığım Hansa 303 adı verilen tekne sınıfını temsil eden kuş sembolüydü. Tamamen bunu bilmeden benim için gelen bisiklette bunu görünce inanamadım. Bundan dolayı bisikletime Hansa adını vermiştim. Ayrıca yarışta bana 303 numarası verildi. Aslında yelkende olduğu gibi triatlonda da Hansa 303 ile yarıştım. Bu tesadüfler ilk triatlon yarışımın benim için çok farklı ve özel olacağının işaretleriydi.
Cyc: Sonra kısa zamanda ilk yarış
geldi çattı?
M.U: Evet. Kuşadası yarışı için çok kısıtlı sürem vardı. Bir buçuk ay önce yelken Dünya Şampiyonası için İspanya’daydım ve uzun süre kamp, yarış temposunda olduğum için geldiğimde tatil yapmayı düşünürken kendimi triatlon için çalışırken buldum. Bir aydan daha az bir sürede yüzme ve koşu antrenmanları yapabildim.
Cyc: Yarışı biz yerinde takip ettik tabii ve senin yüzme etabını Paratriatlet erkeklerin 5dk önünde tamamladığını gördük. Nasıldı yarış? En çok hangi etap senin için zorlayıcı oldu? Yarış boyunca aklından geçenleri bizimle paylaşır mısın?
M.U: Çok heyecanlanırım diye düşünürken aslında sakin kalmıştım. Bu beni çok şaşırttı çünkü mental ve fiziksel olarak iyi hazırlanılması gereken bir branş ve benim hiç triatlon yarışı tecrübem yoktu. En çok zorlandığım kısım bisikletti. Yeterli sürede hazırlanamamanın ve Kuşadası yokuşlarının etkisi vardı ama genel olarak yarıştan çok keyif aldım. Keşke bu branşa daha önce başlasaydım dedim. Ailemin, antrenörüm Alper Köksoy ve Esra Nur Gökçek’in, Carraro ailemin desteği ve çok emeği var. Onlar sayesinde başlayabildim ve yarışı tamamlayabildim.
Cyc: Triatlonda en önemli kriter yarışı tamamlayabilmek ve sen bunu başarıp adını Türk Triatlon Tarihi’ne yazdırmış oldun. Bu sana neler hissettirdi ve sırada neler var?
M.U: İlk hedefim Kuşadası Triatlonu’nu tamamlayabilmekti. Tamamladığım zaman çok güçlü hissettim. Daha da güçlü hissedebilmek için ilerideki hedeflerim derecelerimi geliştirmek ve çok daha büyük uluslararası yarışlarda mücadele edip,Türkiye’yi temsil ederek başka ilkler başarmak istiyorum.
Cyc: Senin bisikletin ve Türkiye’nin ilk kadın paratriatleti olacağın sosyal medyada yayılmaya başlayınca enteresan bir şey daha oldu. Bisikletini gören başka bir engelli sporcu Burak Abacıoğlu da aynı bisikletten istedi. Buna vesile olmak nasıl bir duygu?
M.U: Burak abimin bisikletini görünce çok mutlu oldum. Benim bisikletimle tamamen aynı şekilde dizayn edilmiş ve aynı detaylar gözetilerek hazırlanmış. Buna benim vesile olmam beni ayrıca çok mutlu etti. Umarım ikiz bisikletlerimizle birlikte güzel başarılar elde ederiz.
Cyc: Sen oldukça zor olan sporları başarıyla yapıyorsun. Engelli bireyleri spora teşvik etmek için neler yapılabilir sence? Engeller gerçekten fiziki mi, yoksa beyinlerde mi kuruyoruz aşılmaz engelleri? Ne dersin?
M.U: Kesinlikle engeller beyinlerde diye düşünüyorum. Hiçbir zaman ‘’Acaba bunu yapabilir miyim?’’ demem kendime. ‘’Bunu nasıl yapabilirim ?’’ diye düşünür ve planlarım.
Her zaman bir şeyleri denemek ve geliştirmek istedim. Olumsuz düşünmek yerine çözüm arama odaklı oldum. Bunun sayesinde şu an crossfit de yapabiliyorum. Çünkü crossfit ekipmanlarla yapılabilen bir spor. Sağ elimin aradaki mesafesini kapatan ekipmanlar bularak her şeyi yapabiliyorum. Benim tavsiyem her zaman çözüm vardır. Sadece istemek ve çalışmak yeterli.
Cyc: Kuşadası yarışı sonunda herkesin çok iyi tanıdığı paratriatlet Abdülkadir Özoğul “Gelin beraber yarışalım, sporda engel yok. Başarabilirsiniz!” dedi. Senin okuyucularımıza ve engelli arkadaşlarımıza bir mesajın var mı?
M.U: Gerçekten hiçbir şeyde engel yok. Benim düşüncem sadece spor değil hayatta hiçbir şeyde engel yok. Engeller düşüncelerde. Yapmak ve başarmak istediğin sürece her şeyi başarabilirsin. SEN YETER Kİ İSTE!
E-Posta bültenimize abone olun, en son haber ve röpörtajlardan ilk sizin haberiniz olsun!