Nostalji: Milli Takım, Tour de l’Avenir’de

Nostalji: Milli Takım, Tour de l’Avenir’de

Yazı  ERMAN ÖNER

Zamanın Federasyon Başkanı Tercüman gazetesinden Ergun Hiçyılmaz’dı. Hiçyılmaz, Tercüman gazetesinin Paris muhabiri aracılığıyla Fransız Federasyonu’yla irtibata geçerek, Tour de l’Avenir’e katılma talebini iletmiş. Konuşmuşlar ama Fransız yetkili ne dese beğenirsiniz; ‘Eğer bir şişe rakı ve pastırma getirmezlerse bu iş olmaz!’ Anlayacağınız bir pastırma ve rakıya Tour de l’Avenir’e katıldık…”

Müjdeli haber kısa sürede milli takım kafilesine ulaşır. Türk bisikleti belki de daha önce hiç olmadığı kadar prestijli bir platformda, üstelik takım halinde temsil edilecektir. Şüphesiz milli takım kampını heyecan sarar. Nasıl sarmasın ki? Köklü mazisiyle Tour de l’Avenir için Fransızlar, “Geleceğin Yarışı” der. Nitekim ilki düzenlendiği 1961 yılından günümüze nice şampiyonlar başarılarla dolu bir kariyerin ilk adımını Fransa Turu’nun amatörler versiyonu Tour de l’Avenir’de atmıştır. O dönem ise Tour de l’Avenir amatör bir yarıştır.

Felice Gimondi’den tutun da Joop Zoetemelk’e, Greg LeMond’dan Miguel Indurain ve Laurent Fignon’a kadar gelecekte dünyanın en büyük bisiklet yarışı Fransa Turu’nu kazanacak efsanevi yıldızlar genç yaşta Tour de L’Avenir’in zorlu etaplarında parlar. Yakın geçmişte ise bu onura Egan Bernal, Miguel Angel Lopez, Warren Barguil, Esteban Chaves ve Nairo Quintana gibi günümüzün iddialı pedalları nail olur.

Yarışın Türk bisikleti açısından taşıdığı önem tartışılmaz. Üzerlerindeki sorumluluğun bilincindeki dönemin milli takım antrenörleri Rus Nikolai Kirilenko ve Mustafa Palaska eşliğinde milli takım vakit kaybetmeden hazırlık kampı organize eder. Öncesinde ise Palaska, boş bir kağıda alt alta bazı isimler yazar: Erol Küçükbakırcı, Hasan Can, Fatih Özmen, Haluk Günözgen, Enver Cihan ve Şendoğan Yörük…Bu isimlere kafile başkanı Aydın Onbulak ve mekanisyen İsmet Akgül de eklendiğinde, Fransa topraklarına doğru 13 etap sürecek yolculuğun ilk startı verilir.

Gelin 13 etabın hikayesini tanıklarından dinleyelim.

Haluk Günözgen
Erol Küçükbakırcı

Şendoğan Yörük (Eski Milli Bisikletçi): Lise son sınıf öğrencisiydim. Antrenörümüz Rus Milli Takımı’nı çalıştıran Nikolai (Kirilenko)’ydı. Kampta onunla çalıştık, takımı da o seçti. Mustafa Palaska da Fransa’ya götürdü.

Mustafa Palaska (Dönemin Milli Takım Antrenörü): Kafileyi koşulan yarışlara göre belirledik. l’Avenir’de yarışan bisikletçiler Türkiye’nin en iyileriydi. Mesela Erol Küçükbakırcı 1973’te ilk kez Balkan Şampiyonu olmuştu.

Erol Küçükbakırcı (Eski Federasyon Başkanı ve milli bisikletçi): 1977 yılıydı, 13 etaplık zor bir yarış… Bizlerin seviyesindeki bir bisikletçinin katılabileceği en üst klasmandı Tour de l’Avenir.

Enver Cihan (Eski Milli Bisikletçi): Tour de l’Avenir, Fransa Turu’nun amatör ve gençler için olan versiyonuydu ama en az Fransa Turu kadar zor ve prestijli bir yarıştı.

Mustafa Palaska: İsmen amatörler yarışırdı ama l’Avenir’den profesyonel seviyeye bisikletçi seçilirdi. Düşünün o gün bizimle yarış koşan adam sonraları Flanders Turu’nu kazandı [René Martens].

Mustafa Palaska: Hazırlıklara hemen başladık. Yarış hazırlığı kadar evrak hazırlıkları da vardı. O zamanlar örneğin kolektif pasaport diye bir şey vardı. Bir dosyanın içinde bir kişinin pasaportuna bağlı resimler, kimlikler ve dosyaları olur, bu da herkesin pasaportu sayılırdı. Bu nedenle topluca gidip gelmek gerekirdi.

Erol Küçükbakırcı: Hazırlıklar kapsamında İsviçre’de, İsviçre Turu’na girmiştik. Oradan da l’Avenir’e 10 gün kala Fransa’ya geçtik.

Enver Cihan: 17 ülke vardı yarışta, aklımda öyle kalmış. Rakiplerimiz gerçekten çok güçlüydü. Ekipman olarak da bizden üstündüler, bizde klasik demir bisikletler vardı onlarda cromoly (krom-molibden alaşımlı çelik).

İsmet Akgül (Dönemin Mekanisyeni): Biz o zaman bir bisiklet alırdık bununla ömür boyu yarışırız derdik, onlar her sene bisiklet değiştirirlerdi. Bizimkilerin bisikletleri 12-13kg olurdu onlar 8kg bisikletle yarış koşarlardı. Küçük bir el terazim vardı onunla gider rakip takımların bisikletlerini tartardım, bayağı fark vardı bizimkilerle arasında. Çocukların da morali bozulurdu, bir kendi bisikletlerine bakarlardı bir de rakiplerine… tabii mental olarak etkilenirlerdi.

Erol Küçükbakırcı: Tour de l’Avenir’de dünyanın en iyi amatör bisikletçileri yarışırdı. Düşünün, %10 diliminin dışında kalırsanız yarışı terk etmek zorundaydınız. Bisikletini askıya asarlar seni de kamyonun içine koyarlar böyle sert bir yarıştı. Rakipler de zorluydu. Ama ekipman anlamında eşit şartlarda yarıştığımızı söyleyemem.

Türk Milli Takımı Fransız basınında: “Türkler disiplini hafife almıyor”

Şendoğan Yörük: O sene Belçikalı [Eddy Schepers] birinci, Hollandalı [Johan van der Velde] ikinci ve İtalyan bisikletçi de [Roberto Visentini] üçüncü oldu.

Mustafa Palaska: Rakiplerimizin bindiği bisikletler bizim aklımıza dahi getiremeyeceğimiz bisikletler ve ekipmanlardı. Hiç unutmuyorum yarışta bize 74 model beyaz bir Peugeot verdiler. Kapısının üstüne Türk bayrağı etiketi yapıştırmışlar. Şaşırdık! Her türlü imkanı sağlamışlardı bize. Her sabah takıma dağıtmam için 20-30 matara verirlerdi. Türkiye’de o zaman su bidonu yoktu, havada kapardık. Gelirken valla yalan olmasın 50 kadar su bidonu getirip Türkiye’deki sporculara dağıtmıştım.

İsmet Akgül: Her etap sonrası bisikletleri alır, temizler, bakımını yapar, lastiklerinin havasını indirir, bir sonraki etap öncesi yeniden hava basardım. O zamanlar lastiklerin içinde ipek iplikler olurdu. Basılan havanın çok hassas bir ayarı vardı, eğer çok basarsanız iplikler gerilir, kopardı. O da lastiğin patlamasına sebep olurdu. Tur boyunca bir kez bile lastik patlatmadı bizim çocuklar. Beni tebrik dahi etmişlerdi yabancılar.

Erol Küçükbakırcı: Haluk Günözgen ve Hasan Can vardı, her ikisi de rahmetli oldu. Sonra Fatih Özmen, Şendoğan Yörük ve Enver Cihan vardı.

Enver Cihan:  Kadronun en genci 18 yaşındaki Hasan Can’dı. Ben 24 yaşlarındaydım ama Hasan hem zayıftı hem de aramızda yokuşu en iyi o çıkardı. Sonra sprint finişlerinde Erol da iddialıydı.

Erol Küçükbakırcı: Bu gibi yarışların parkurlarında iniş de yokuş da düz etaplar da konulur ki bisikletçiler farklı kabiliyetlerini kullanabilsinler. O yüzden her türlü parkur tipini; zamana karşı, kriteryum, düz, tırmanış koştuk.

İsmet Akgül: Yarış esnasında sporcuların ceplerine peçetelere sarıp elma, kuru üzüm, şeker gibi yiyecekler koyardık. Bir etapta Fatih Özmen cebindeki yiyeceklerden birini çıkardı; derken yiyeceğin sarılı olduğu peçete uçtu arka dişliyle girdi. Hemen takım aracından indim, jantı değiştirdim.

Mustafa Palaska: Bu turda kimse takım düşünmezdi, herkes kendini göstermek için yarış koşardı. Bizim çocuklar da 20., 23., 25. bitiriyordu etapları. Bizim açımızdan azımsanmayacak derecelerdi bunlar.

Enver Cihan: İlk etap kriteryumdu, ikinci günde saate karşı koştuk. Ben ikinci etabı bitiremeyip Şendoğan ile birlikte yarış dışı kaldım. Haluk abi sonraki günlerde düşerek yarışı tamamlayamadı, onun harici diğer arkadaşlar 13 etabın tamamını bitirdiler.

Şendoğan Yörük
Hasan Can

İsmet Akgül: O zamanlar bizde kolektif pasaport vardı. Ama yarıştan elenen sporcunun ülkesine dönmesi gerekiyordu. Diğer takımlardan elenen sporcular oldu fakat onların pasaportları bireysel olduğundan ülkelerine dönebildiler. Ama bizimkiler dönemedi.

Mustafa Palaska: İkinci gün Enver ile Şendoğan yarış dışı kalınca ilginç bir olay yaşadık. Organizasyon yarışa devam edemeyecek sporcuları bindirin ülkelerine gönderin, biz taşıyamayız dediler. Nasıl göndereceksin, kolektif pasaport var bizde. Organizasyon bizim iki sporcumuza Metz’de bir okulun yatakhanesinde yer ayarladı. Sporcuların ceplerine harçlık koyup, siz burada 10 gün antrenman yapacaksınız, yiyeceksiniz, içeceksiniz dedim. Biz yarışa devam ettik dönüşte de hep birlikte döndük.

Şendoğan Yörük: Enver abiyle biz zaman cezası alarak diskalifiye olduk. Takım yarışa devam etti, biz ise Metz’de kaldık. Enver abiyle biz antrenman yaptık çünkü döndüğümüzde Türkiye Turu vardı. Ertesi gün kendime geldim, “ah Enver abi ah” dedim, “iyi işler yapabilirdim.”

Enver Cihan: Fransa’dan uçakla dönüyoruz. Uçakta da dönemin o zamanki Başbakanı rahmetli Bülent Ecevit ve eşi Rahşan Ecevit var. Onlar da İskandinav ülkelerinden dönüyor aynı uçakla. Benim de elimde milli takım olarak fotoğrafımız. Dedim ki bu fotoğrafı Bülent Ecevit’e imzalatacağım. Herkes şaşırdı nasıl yapacaksın imzalar mı imzalamaz mı derken gittim yanına. Tanıştık, sağ olsun çok güler yüzle karşıladılar, tebrik ettiler. Onlar da çok memnun oldular, fotoğrafı da imzaladılar. Böyle bir anım oldu.

Erol Küçükbakırcı: Fransa’da atmosferi sonuna kadar yaşadık; insanların halkın desteğini gördük.

İsmet Akgül: Halkın ilgisi çok güzeldi. Dağlar, taşlar, bütün yollar köylerde kentlerde, kasabalarda insan doluydu. Halk yarışı hem çok destekliyordu hem de çok seviyordu.

Enver Cihan: Avrupa denildiğinde bisiklete ilgi bambaşka oluyor. Tour de l’Avenir’de de çok güzel bir hava yarattı izleyiciler.

Mustafa Palaska: O zamanlar Federasyon Başkanı Ergun Hiçyılmaz olduğundan, Tercüman gazetesi vasıtasıyla Türk basınında kendine yer bulmuştu yarış. Hatta dönemin Spor Bakanı birer teşekkür mektubu dahi göndermişti bize.

1977 Tour de l’Avenir’de takımın başında bulunana antrenör Mustafa Palaska

Feyzi Açıkalın (Bisiklet Yazarı ve Tarihçisi): 1970’li yıllar, Türk bisikletindeki Marmara Turu ile başlayan yükselişin meyvelerinin alındığı bir dönemdir. Her ne kadar ülkedeki spor örgütlenmesi o yıllarda da kronik sorunlarını yaşamaktaysa da, zamanın ruhu bu gelişmeyi dayatmıştır.

Uluslararası temasların hem yarış deneyimi hem de bilgi paylaşımı açısından hız kazandığı bu dönemde, gayet başarılı bir ikinci kuşağın yetiştiği gözlenir. Marmara Turu sonrasının adı geçen kuşağı, doğaldır ki güçlü ulusal takımları da oluşturmuştur.

İşte bu takımlardan bir tanesi de 1977 yılındaki “Geleceğin Turu”, Tour de l’Avenir’e katılan sporculardan oluşandır. Yaşları 18 ile 19 arasındaki üç yıldız adayı ve 24-25 olan üç yaşlı(!) ve deneyimli sporcudan oluşan ulusal takım, Fransa’da ülkemizi ilk kez böylesine zorlu bir yarışta temsil etmiş, çok da başarılı sonuçlar almıştır.

Benzer coğrafyada koşulduğu için mini Fransa Turu diye adlandırılan bu iki haftalık organizasyonun ülkemizdeki planlayıcısı bir Rus antrenördür. Sovyetler Birliği ile 1977 yılında yapılan ikili kültür ve spor anlaşması gereğince ülkemize gelen bisiklet federasyonu baş antrenör yardımcısı Nikolai Kirilenko, düzenlediği seminerlerin yanısıra, kış antrenman programı ve yarış takvimi hazırladıktan bir ay sonra ülkesine dönmüştür.

İlginçtir, o yıllarda dünyanın en güçlü amatör sporcularını barındıran Sovyetler Birliği, yine bir olimpiyat şampiyonu olan baş antrenör Viktor Kapitanov’un liderliğinde, bir yıl sonraki Tour de L’Avenir’de ilk kez Batılı sporcularla birlikte boy gösterecek ve bu yarışı domine edecektir. Dünyanın gelmiş geçmiş en güçlü amatör sporcularından birisi olan Sergei Soukhoroutchenkov, aynı dönemin en büyüğü olan Bernard Hinault ile karşılaştırılacaktır.

Daha sonraki yıllarda ise yarış daha da bilinir olacak, geleceğin büyük yıldızları gerçekten Tour de l’Avenir’den çıkacaktır. İçinde Rusya’nın olduğu güçlü Avrupa ülkelerinin ulusal takımları arasında geçen savaşımın, zaman zaman aradan sıyrılanı ise Kolombiyalı sporcular olmuştur.


Feyzi Açıkalın, Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’nun 50 Yıllık Öyküsü adlı kitabında, Milli Takım’ın Tour de L’Avenir macerasına şu satırlarla yer veriyor:

Antrenör Mustafa Palaska’nın deyişiyle “Ne denli güçlü bir tur olduğu anlaşılmadan, kazara gidilmiş!” bir yarışa, Fransa’daki Tour de l’Avenir yani “Geleceğin Turu”na Türk milli takımı katılmıştır… Amatörler Fransa Turu da denilen ama son derece güçlü sporculardan kurulu Doğu Bloğu takımları ve tırmanış ustası Kolombiyalıların katıldığı yarış hala en bilinen organizasyonlardan birisidir… 12-25 Eylül 1977 yılları arasında yapılan turun 192 kilometrelik ikinci etabında Haluk Günözgen 17 takımın 102 sporcusu arasında 19’uncu, Fatih Özmen 21’inci, Erol Küçükbakırcı 29’uncu, Hasan Can 69’uncu olmuşlardır. Üçüncü etapta Erol Küçükbakırcı yokuş klasman dördüncülüğünü almıştır… Hayange – Saarbrücken etabında F. Özmen 18’inci olmuştur. Yedinci etabın 34’üncü kilometresinde düşme yaşanmış, H. Günözgen yaralanarak yarışı terk etmiştir. F. Özmen klasmanda 31’inciliğe yükselirken, E. Küçükbakırcı da 34’üncülüğe çıkmıştır… F. Özmen 135 kilometrelik Schiltigheim etabında yokuş klasman 8’inciliğini alırken Hasan Can turun en genç ve üstün yetenekli sporcusu olarak şeref tablosuna alınmış, “le petit Turc” başlığıyla Fransa spor gazeteleri manşetlerinde yer almıştır.


Benzer Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir