Yazı James Witts Fotoğraf Juan Trujillo Andrades
Havası yerinde, gayet yakışıklı, doğuştan yetenekli ve Tinkoff-Saxo sayesinde şimdi de bankada yüklü bir serveti oldu. Sagan’ın tek eksiği ve en çok istediği şey, anıtsal (Monument) yarışlardan birini kazanması. Cyclist, Slovak süper star Peter Sagan’la buluştu
Cömert ödüller
2013 sonbaharında Cannondale Takımını satın almaya çok yaklaşan Tinkov adamını neredeyse ele geçiriyordu. Ama o iş yürümedi ve Rus milyarder, adeti olduğu üzere. Tinkoff’un ana sponsoru olmaktan takım sahipliğine terfi etti. On iki ay sonra nihayet Sagan’ı satın aldı; Slovak bisikletçinin üç yıllığına yılda 4 milyon Avro’ya anlaştığı bildiriliyor. Genç, yakışıklı ve çocuksu bir eğlence anlayışına sahip olan Sagan neredeyse patronunun ikiz kardeşi gibi görünüyor. O da iletişimin ne kadar önemli olduğunu biliyor.
“Basınla başa çıkmak takım için, benim için, herkes için önemli” diyor. “Bu da sürecin bir parçası ve şikayetçi değilim.” Her ne kadar “ne gece kulüplerine ne de casinolara adımımı dahi atmadım” dese de, Sagan’ın “eğlence insanı” imajı, artık Monaco’da yaşıyor olmasıyla daha da kuvvetlendi. Bunu benim için mi yoksa Orphanidis duysun diye mi söyledi emin değilim ama yeşil formayı üçüncü kez kazanmış olmasına karşın, kendi yüksek standartlarına göre, profesyonel kariyerinin en zorlu yılı 2014 oldu.
Karnesinde henüz Klasikler’de kazanılmış bir zafer yok ve toplamda sadece sekiz birinciliği var. Sagan “Sorun değil, kendime inanıyorum” diyor. Gerçi spor psikologu Vic Thompson’a göre bu durum bir sorun teşkil edebilir. “Eğer bir atlet çok kısa zamanda hatırısayılır başarı elde ederse, pozitif ilginin odağı haline geliyor. Ne kadar iyi olduğuna, ileride neler başaracağına ilişkin çok fazla övgü ve yorum alıyor. Bu durum antrenman ve yarışlara karşı daha yumuşak bir yaklaşım geliştiriyor ve ortalamanın altında performans gösteriyor.”
“Evet antrenmanlar bazen sıkıcı, bazen de iyi” diye karşılık veriyor Sagan. “İyi günleriniz de olur, kötü günleriniz de ama ben odaklanmış durumdayım. Kasım ve Aralık aylarında daha çok vücut ve spor salonu ağırlıklı çalışılıyor. Bol bol vücut ağırlığı egzersizi ve squat yapılıyor. Bunlar çok önemli. Ben her zaman rekabetçi bir yapıya sahip oldum. Bu yüzden antrenman yapmak tamam ama asıl zevk aldığım şey yarışmak.”
İyiye gitmek

Sagan’ın Tinkoff-Saxo’ya transferinin zamanlaması manidar görünebilir. Alberto Contador’unkiyle yarışan bir ücret almasının yanı sıra en güçlü takımlardan birine katıldı. 2014 yılında Contador Vuelta’yı, takım Fransa Turu’nun iki etabını ve Rafal Majka da Dağların Kralı formasını kazandı.
“Evet! Bu daha kuvvetli bir takım. Bu takımda çok sayıda güçlü bisikletçi var; yani daha fazla şansım olacak. Ivan Bosso’nun takıma gelecek olması da harika. Ivan’la çok yakın arkadaşız. Liquigas’a katıldığımız günlerden beri birlikte yarışıyoruz.” diyor. Sagan 2014 yılında Cannondale tarafında birkaç kere yalnız bırakıldı. Yarışların zorlu dönemeçlerinde takım arkadaşlarından pek az destek gördü. 2015’de açıkta bırakılmak gibi bir sorun yaşamaması gerekir. Takımına fazlasıyla düşkün Daniele Bennatti ve tecrübeli Michael Rogers’ın yanı sıra Katusha’dan gelen Pavel Brutt ve Trek’ten gelen Robert Kiserlovski ile birlikte saf tutacak ve bu iki yeni transfer. Sagan’ın ağabeyi Juraj da Cannondale’den gelenler arasında ve Sagan’ın artık fazlasıyla göz önündeki dünyasında bir yakınlık ve güven unsuru olarak en değerli transferlerden biri sayılabilir.
Sagan “Ağabeyimin de burada olması harika. Bisiklete ilk bindiğim günden beri ağabeyimle antrenman yapıyorum. Aileden birinin benimle olması iyi ve çok önemli.” diyor.
Tırmanılacak bir dağ
Sagan ve kardeşi, üç yıllık kontratlarına attıkları imzalar henüz kurumadan Tinkoff usulü takım kaynaşmasını deneyimlediler. Bjarne Riis bu sene paintball ve sal yapma gibi aktiviteleri bir kenara bıraktı ve çalışanları onun yerine Kilimanjaro Dağı’na tırmandılar. Danimarkalı menajer acımasız eğitim kamplarıyla biliniyor. Geçmişte öğrencilerine gözleri bağlı şekilde araba kullandırmış, direklere tırmandırmış, Danimarka’nın buzlu denizlerinde dolaştırmıştı. Kilimanjaro tırmanışı son on yılın en kötü hava şartlarında gerçekleştirildi. “5 bin metre işaretine kadar iyiydim” diyor Sagan. “O noktadan sonra baş ağrısı ve denge sorunları yaşamaya başladım. Zirvede kustum. Akşamdan kalmış gibiydim.”
Akşamdan kalmak derken, Sagan’ın önceki gece yapılan takıma kabul edilme töreninin nasıl geçtiğini soruyorum. Daha büyümüş ve olgunlaşmış olan Sagan neler olduğu, neler içildiği konusunda ser verip sır vermiyor. Üstelik ne sezon açılışını yapacağı Katar Turu’nda, Umman Turu’nda kutlama için bir damla içmesi bile mümkün olmayacak.
Tinkoff-Saxo’nun son zamanlardaki Klasikler karnesi hayal kırıklığı yarattı. Takıma getirilmesinin sebebi bu. “En çok Flanders’da, sonra da Roubaix’de zafer kazanmak hoşuma giderdi” diye anlatıyor. “Roubaix daha büyük ama Flanders benim özelliklerime uygun. Yapabileceğimi biliyorum.” Klasikler henüz 25 yaşındaki Slovak bisikletçinin başında daha şimdiden Demokles’in kılıcı gibi sallanmaya başlamış durumda. Tıpkı Raymond Poulidor ve çok yaklaşsa da hiçbir zaman kazanamadığı Fransa Turu (üç kere ikinci, beş kere de üçüncü olup) gibi. Sagan 2012’de Milano – San Remo’da dördüncü, Flanders’te beşinci, Amstel Gold’da ise üçüncü olmuştu. Ertesi yıl San Remo ve Flaners’i ikinci bitirdi. 2014’te aldığı en iyi Monument derecesi Paris – Roubaix’te aldığı altıncılıktı.
Sagan artık emin ellerde

Giderek artan baskı konusunu gündeme getiriyorum. Basını kast ederek, “Yarışları başkaları için koşmuyorum. Tabii ki kazanmak istiyorum ve bu baskı kendimden kaynaklanıyor. Kazanmak istiyorum ama henüz bu gerçekleşmedi” diyor.
Sagan artık emin ellerde. Fabian Cancellara CSC Takımına (Tinkoff-Saxo’nun önceki adı) 2006 yılında zamana karşı yarışçısı katılmıştı. Ardından gelen dört sezon boyunca Riis Cancellara’yı tek günlük yarışlarda uzmanlaştırdı. İsviçreli bisikletçi 2011 yılında Leopard Trek’e katılana kadar Paris – Roubaix’i iki kez, Milano – San Remo ile Flanders Turu’nu birer kez kazanmıştı. Cancellara da ilk Klasik yarışını 26 yaşına kadar kazanamamıştı. Tom Boonen 25 yaşında, yani Sagan ile aynı yaştaydı. Sean Kelly 27 yaşındaydı. Bu üç bisikletçi kendi aralarında 23 Klasik kazandılar.
Tura yakından bakış
Sagan Fransa Turu’nda ayrıca art arda dördüncü Fransa Turu yeşil formasını kazanmak istiyor. Takımın Contador’a sarı giydirme önceliğine rağmen, Sagan artık Tinkov’un ve onun “her şeyi kazan” doktrininin bir müridi olarak, bunu yapabileceğinden emin. Fransa Turu’nda insanlar beni mimlediler ama bu takım ve ben bunu yapabilecek kadar çok yönlüyüz.” 2014 yılındaki Fransa Turu’nda Sagan art arda yedi etabı ilk beşte bitirip hiç zafer kazanamamasıyla hatırlanıyor; bu nafile başarının daha iyi tek örneğini 1914’te art arda sekiz kere dereceye giren Charles Pelissier vermişti.
Sagan kariyeri boyunca 68 Fransa Turu etabı koştu ve bunlardan 58’inde yeşil forma giydi. 26 etabı ilk beşte bitirdi. Bu inanılmaz bir rekor ama ASO’nun yeşil forma puan klasifikasyonunda yapılan değişikliği onaylamasından sonra, bu yılki yarışta bu performans sürekliliğinin kendisine pek faydası dokunmayabilir. 2015’teki yarışın dokuz düz etabında kazanan, ikinciden 20 puan fazla, yani toplamda 50 puan alacak. Dağ etaplarında ise puan farkı sadece 10 olacak. Bu durum, yarış organizatörlerinin yeşil formayı istikarlı performans gösterenlere değil etap birincilerine giydirmek istediğini gösteriyor.
“Bu değişiklikler beni endişelendirmiyor” diyor Sagan. “Ben her zaman zafer peşindeyim, her zaman risk almaya hazırım. Yeşil forma rekorumla gurur duyuyorum; büyük bir motivasyon kaynağı.”
Kazanmak, küçük yaşlardan beri Sagan’ın doğasında var. 26 Ocak 1990’da üç kardeşin en küçüğü olarak Zilina’da doğdu. Babası Lubomir ve annesi Helena, Çekoslovakya’nın bölünmesiyle kısa süre önce bağımsız bir devlet haline gelen Slovakya’da bakkal dükkanı işletiyorlardı. Sagan kısa süre futbolla ilgilendi ama yedi yaşındayken. Ailesi onu ve Juraj’ı, Zilina bisiklet kulübünün düzenlediği bir bisiklet yarışına soktu. Her iki kardeş de kendi kategorilerinde birinci oldular. Organizatör kulübe yazıldılar ve çok geçmeden dağ ve yol bisikletiyle düzenli antrenman yapmaya ve yarışlara katılmaya başladılar.
“Öyle değil” diyor Sagan

Ülkenin acımasız kış şartları nedeniyle düzden ziyade tırtıklı lastik kullanımı yaygındı. “Küçükken dağ bisikletiyle çok yarışa katıldım. Bu, yol yarışları için güçlenmemi sağlamakla kalmadı, aynı zamanda gidon hakimiyetimi de geliştirdi. Büyüdükten sonra tekniğinizi çocukken ki kadar iyi geliştiremiyorsunuz. Ülkenin kuzey batısındaki Zilina dağlık bir bölge; genç ve hevesli bir bisikletçinin güç ve dayanıklılık kazanması için ideal bir coğrafyası var. Tabii kar yağana kadar. Kar yağdıktan sonra Sagan için tekerleri kayaklarla değiştirme zamanı, genç Slovakyalı kışlarını kayak, dağ yürüyüşleri ve kayak krosu yaparak geçiriyordu ki, özellikle bu sonuncusu vücuduna bir hayli güç kattı.
Kayak krosunun gerektirdiği fizik, en iyi atletlerin maksimum oksijen kullanımı değerinin bir atınkine yaklaşması anlamına geliyor. (Bugüne kadar kaydedilen en yüksek ikinci değeri, 96 ml/kg/dk gibi inanılmaz bir kapasite ile iki atlet, yani Norveçli kayak krosçular Espen Harald Bjerke ve Bjorn Daehlie paylaşıyor. Birincilik ise 97 ml/kg/dk ile bir bisikletçiye, Oskar Svendsen’e ait.) Sagan, bisiklet ve kayak krosunu elverişli genleriyle birleştirerek hem sprintlerde hem de tırmanışlarda rahat eden bir bisikletçi haline geldi.
“Öyle değil” diyor Sagan. “Çocukken hayatım bisikletten ibaret değildi. Her şeyi yapmak istiyordum; dansçı olmak, aktör olmak, sumo güreşçisi olmak… İnanılmaz bir şey yapmak için hırslıydım ama hiçbir zaman profesyonel bisikletçi olmaktan söz etmedim. Ta ki 2008’e kadar.” O sene bisiklet bukalemunu Sagan, İtalya, Vale di Sole’de düzenlenen küçükler dağ bisikleti dünya şampiyonasını kazandıktan sonra. Küçükler bisiklet krosu dünya şampiyonasında ikinci oldu. Ayrıca Paris – Roubaix küçükler yarışında, İngiliz Andrew Fenn’in ardından ikinci oldu. Aldığı sonuçlar bir kıta takımı olan Dukla Trencin-Merida takımının dikkatini çekti. Sagan takıma katıldıktan sonra 2009 yılında Mazovia Turu’nun iki etabını kazandı. Hemen ardından Liquigas Doimo ile kontrat imzalamasıyla zaferler ve övgüler yağmur gibi yağmaya başladı. Başarısını kutlarken yaptığı “koşan adam”, “tavuk”, “Hulk” ve “hokkabaz” selamlarıyla, diğer bisikletçiler gibi ağırbaşlı takılmayacağını gösterdi.
Peter Sagan Bisiklet Akademisi
Neşeli mizah anlayışı sayesinde büyük bir hayran kitlesi edindi. 2012 E3 Harelbeke yarışında, podyumdaki kızlardan birini çimdikledikten sonra hemen özür dilemek zorunda kaldı ama bu durum destekçilerini kızdırmadığı gibi, 5 bin Slovakyalı, sevgililerini çimdiklerken fotoğraf çektirdi. Bu taşkınlık hali, Sagan’ın kendisine idol olarak seçtiği bisikletçiyle biraz çelişiyor. “Büyürken spor dünyasından pek çok idolüm vardı. Bisikletçi idolüm Jan Ullrich’di. Ne kadar güçlü bir yarışçıydı… Tur’da iyi sonuçlar alması beni hep mutlu ederdi” diyor.
Doğu Almanya’da yetişen Ullrich genellikle asık suratlı bilinir. Sagan ise kapitalist şafağın vücut bulmuş hali gibi: Eğlenceli ve kendine güvenli. Sagan üç yaşındayken, doğduğu ülke Çekoslovakya, görece olarak barışçıl bir şekilde bölündü. Öyle ki bu olaya “Kadife Boşanma” dendi ve sonuç olarak ortaya Çek Cumhuriyeti ve Slovakya çıktı. Bu ayrılık kapitalizmle birlikte, potansiyel kazanımlarını da beraberinde getirdi. Sagan şimdi “Peter Sagan Bisiklet Akademisi”nin kuruluşuyla, kendi başarısını başkalarının yararına kullanmayı amaçlıyor. Takımda beş İsrailli, dört Polonyalı, iki Slovak ve bir de Çek bisikletçi bulunuyor. “Takım benim değil ama ismimi kullanıyorlar. Projenin organizatörü Ron Baron’u tanıyorum. Başarılı olursa belki gelecekte dünyanın farklı yerlerinde yenilerini açabiliriz. Belki Afrika’da, Güney Amerika’da…”
Savaş yaraları


Kanarya Adaları röportajımızda güneş batmak üzere ve Sagan mutlu görünüyor. Jaws filminde Hooper ve Quint’in yara izlerini karşılaştırması gibi, Sagan da vücudundaki savaş yaralarını acıyla karışık bir gururla gösteriyor. “Kalçamın üst kısmındaki bu yara 2013 Fransa Turu’nun Sardunya etabından. Bileğimdeki diğeri ise İtalya’da U23 düzeyinde yarıştığım zamandan. Ve şu da gerçekten harika…” Ön kolunda, sene boyunca yanmış teninden daha açık renkte kalmış sıyrık izlerini gösteriyor. 2010 Tour Down Under’da geçirdiği bir kazadan sonra 18 dikiş atılması gerekmiş. Bu izler Sagan’ın bu genç yaşında ne kadar tecrübe sahibi olduğunu gösteriyor. Bütün o zaferleri ve gösterişi bir kenara koyduğunuzda, geriye profesyonel yol çevrelerinin bugüne kadar gördüğü en yetenekli bisikletçilerden biri kalıyor. Yakın gelecekte bir genel klasman yarışçısı olma ihtimalini hala taşıyan bir bisikletçi… Öte yandan Sagan’ın bu kadar pazarlanabilir olması bisikletçiliğinin önüne geçiyor. Klasikler’de art arda bir dizi zafer kazanmadığı sürece onu tanımlayan tek şey bisikletle yaptığı akrobatik hareketler ve gösteriş olacak.
Sagan şimdilik bunları hiç dert etmediğini söylüyor: “Yeteneklerime fazlasıyla güveniyorum. Nihayetinde bu sadece bisiklet yarışı.”diyor.


