BİSİKLET VE KAHVE

BİSİKLET VE KAHVE

Uzmanımız Doç. Dr. Cem Arıtürk, gerçek bir bisiklet aşığı olmasının yanı sıra Sancaktepe Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde kalp ve damar cerrahisi alanında görev yapmaktadır.

Kahve ve bisiklet;  isimleri bir arada çok daha fazla kullanılır hale gelen bir ikili. Son dönemde Avrupa’daki örneklerine benzer şekilde yarısı bisikletçi yarısı kafe olan hibrit mekânlar oluşmaya başladı. Bisiklet üzerinde mobil kafe sistemlerinin ülkemize girmesinin üzerinden de dört yıla yakın süre geçti.

Bisiklette gezerken kahve keyfinden uzak kalmamak için kullanılan kahve kabı tutucular artık çeşit çeşit, renk renk. Eski profesyonel yarışçı Kanadalı Christian Meier’in Girona’da kahve sektörüne geçiş yapmasının da bu ikiliyi perçinlediği söylenebilir.

Bu yazıda size sekiz maddede kahve ve kahve-bisiklet ilişkisi ile ilgili bir takım detayları anlatmak istiyorum.

1. Kahvenin içeriğinde bine yakın madde bulunmaktadır.

Genel olarak kahve denince çoğu kişinin aklına sadece kafein gelir ancak kahvede kafein dışında aldehitler, asitler, alkoller, sülfür bileşikleri, amonyak ve uçucu aminler, karbonhidratlar, yağlar, proteinler gibi pek çok madde bulunmaktadır.

Bir fincan kahve günlük alınması tavsiye edilen B2 vitamininin %11, B5 vitamininin %6, manganez ve potasyumun %3, niyasin ve magnezyumun %2’sini karşılar. İçeriğindeki tüm bu maddelerden ötürü, antrenman sonrası kahve içmenin, kayıpların tamamlanması açısından faydalı olduğu bilinmektedir.

2. Kahveyi ilk bulan keçilerdir.

Kahve, ilk olarak Kaldi adlı bir çobanın keçilerinin bir ağaçtan meyve yemesi ile fark edilmiştir. Keçilerinin yediği kahve meyvelerinin enerji verdiğini fark eden Kaldi kendi de bu meyvelerden yemiş ve enerjisinin arttığını görmüştür.

Benzer şekilde antrenman öncesi içilen kahve; bisikletçinin kan dolaşımının artmasını; metabolizmanın hızlanmasını sağlar. Bunun haricinde kafein kandaki epinefrin (adrenalin) hormonu seviyesini artırır. Adrenalin kandan yağ hücrelerine taşınır ve yağ hücrelerinin yıkılması için sinyal gönderir.

Kahve bu sayede yağ yakmayı destekler. Aynı zamanda enerji için serbest yağ asitleri kullanıldığı için vücuttaki glikojen kaynakları daha zor tükenir. Dolayısıyla dayanıklılık sporlarında daha uzun süre performans gösterilmesini sağlar, dayanıklılığı arttırır.

3. Kafein, kahvenin enerji verici, uyku azaltıcı etkisini yaratan etkisini oluşturmaktadır.

Kafeinin uykuyu açma ve vücudu zinde tutma mekanizması beyindeki adenozin reseptörleri üzerinden olur. Kafein ve adenozin molekülleri adenozin reseptörlerine bağlanmak için birbirleriyle yarışırlar. Adenozin, kendi reseptörlerine bağlandığında vücutta yorgunluk ve uyuşukluk hissi baş gösterir. Adenozinin reseptörlerine kahve bağlandığında bu uyuşukluk ve uyku hali görülmez ve kişi enerji ile dolmuş, uyanık bir hale bürünür.

Ancak her şey gibi kahvenin de fazlası zararlıdır. Bir fincan kahvede yaklaşık olarak 100 mg kafein bulunmaktadır ve günlük 300-350 mg’dan fazla kafein tüketmek başta çarpıntı, başta reflü olmak üzere sindirim sistemi problemleri, uykusuzluk, dikkat eksikliği gibi sorunlar olmak üzere pek çok probleme neden olabilmektedir. Bu nedenle günde üç fincan kahveden fazlasını tüketmemek sağlık açısından önemlidir.

4. Türk Kahvesi, pişirilme ve tüketilme şekli açısından dünyada tektir.

Türk kahvesi, kahve çekirdeklerinin çok ince (tozut halinde) çekilmesi ve su ile pişirilmesi ile elde edilmesi bakımından tüm diğer kahve çeşitlerinden farklılaşmaktadır. Bunun yanında telvesi ile tüketilen tek kahve çeşidi olması da bir diğer özelliğidir.

5. Kahve ağacının bulunduğu iklim, yükseklik ve toprak özellikleri kahvenin tadını ve aromasını etkilemektedir.

Etiyopya’da keşfedilen ilk kahve bitkisinden türemiş olan Coffea Arabica, daha çok yüksekliği 800-2000 metre arasında olan dağlık platolarda veya volkanik yamaçlarda yetişir. Yeşilimsi sarı renkteki oval Arabica çekirdeklerinden üretilen kahve, Robusta’ya göre daha az kafein içerir.

Ayrıca daha lezzetli ve tatlı bir aromaya sahiptir. Arabica kahvesi dünya kahve üretiminin %70’ini oluşturur. Ancak hastalıklara ve iklim koşullarına çok dirençli olmadığından yetiştirilmesi daha zordur ve daha pahalıdır.

Bilinen adıyla Coffea Robusta ise 0-600 metre arasında yetişir. Sarımsı kahverengindeki yuvarlak Robusta çekirdeklerinden üretilen kahve, Arabica’ya göre yaklaşık iki kat daha fazla kafein içerir. Robusta kahvesi dünya kahve üretiminin yaklaşık %30’unu oluşturur. Hastalıklara ve iklim koşullarına çok dirençli olduğundan yetiştirilmesi çok daha kolay ve ucuzdur.

6. Dünyanın en pahalı kahvelerinde fillerin ve kedilerin imzası var.

Endonezya menşeili Kopi Luwak, sınırlı miktarda üretilen ve dünyanın en pahalı 2 kahvesinden biri olarak bilinen bir kahve türü. Kilosu 300 ile 1000 dolar arasında rakamlara satılan bu kahve türü, Endonezya’da bir tür misk kedisi türü olan Luwak ya da Musang (Paradoxurus) olarak adlandırılan kedinin midesinde sindirilemeyerek fermantasyona uğrayan çekirdeklerin toplanması ile elde ediliyor. Diğer kahve türlerine göre daha lezzetli, aromatik ve eşsiz bir tada büründüğü bilinen bu kahvenin kafein miktarı diğerlerinden daha düşük.

Siyah Fildişi Kahvesi ise bilinen diğer en pahalı kahve türü. Tayland’da fillerin yediği kahve çekirdeklerinin, dışkılarından toplanıp temizlenerek işlenmesi ile üretilen bu kahvenin de yıllık üretim miktarı oldukça düşük ve fiyatı kilogram başına 1000 dolar civarında.

7. Fazla miktarda tüketmedikçe kahve vücuda faydalı bir içecektir.

Yapılan bilimsel çalışmalarla kahvenin sağlık açısından faydaları ortaya konmuştur. Antioksidan etkisi, antilipidemik (kan yağlarını düşürücü) etkisi, enerji ve uyanıklık vermesi haricinde karaciğer ve böbrek fonksiyonlarını olumlu yönde etkilediği, depresyon ve alzheimer gelişimini azalttığı da bilinmektedir. Şeker hastalığına karşı önleyici olduğunu belirten bilimsel yayınlar da mevcuttur. Ancak günde 300 mg’dan fazla kafeinin çarpıntı, kemik erimesi ve reflü olasılığını arttırdığını da tekrar hatırlatmak gereklidir.

8. Kahve kilo aldırmaz.

Kahvede neredeyse hiç kalori bulunmaz. Hatta kahvenin metabolizmayı hızlandırıcı etkisi mevcuttur, bazal metabolizma hızını arttırır. Bu sebeple de daha fazla kalori ve daha çok yağ yakmamızı sağlar.  Ancak kahve ile hazırlanan latte, macchiato, cappuccino gibi süt, şeker ve kremalı içecekler, içerdikleri kalorilerden dolayı kilo alımına sebep olabilirler.

Bol pedallamalı ve bol kahveli bir hafta sonu dilerim.

Hala okumadınız mı?

Benzer Makaleler

1Yorum

Avarage Rating:
  • 0 / 10

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir